09-01-2012, 11:42
|
#7
|
|
Baskın görüş, işçi alacaklarında belirsiz alacak davası açılamayacağı yönünde ise de bu yoruma katılmak mümkün değildir. Zira, her durumda işçi alacaklarının miktarının davanın açıldığı tarih itibari ile tam ve kesin olarak belirlemek beklenemeyebilir.
başka bir başlık altında ayrıntılı olarak açıklamıştım sebeplerini ama kısa değinmek gerekirse,
işçi alacaklarının en temel unsurunu ücret oluşturmaktadır. tüm alacak kalemlerinin hesabı da ücrete göre yapılmaktadır. ancak, örneğin kıdem tazminatının hesabında dikkate alınması gereken ücret bürüt ücrettir. bunun yanında işçiye sağlanan diğer maddi ya da ayni yardımların da bu ücrete eklenmesi gerekmektedir. bu nedenle her durumda ücretin miktarını tam ve kesin olarak belirleyebilmek işçiden beklenebilen bir durum olmayabilir. bu durumda da 107'nci maddede belirtildiği üzere davanın açıldığı sırada alacağın tam ve kesin olarak belirlenebilmesi işçiden beklenemeyeceği için belirsiz alacak davası açılabilecektir.
davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararının olup olmadığı ancak ön inceleme safhasında belirlenebilecek bir husustur. zira davalının cevabı gelmeden sadece dava dilekçesi ile bu hususun tespiti mümkün değildir.
mahkeme, ön inceleme aşamasında alacak miktarının tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin davacıdan beklenebilecek bir olgu olduğunu tespit ederse, kanaatimce hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gitmek yerine davacıya süre vererek eksik harcın tamamlatılması için süre verilmesi yoluna gitmesi daha doğru olacaktır.
Zira böyle bir durumda, talep sonucu genellikle şimdilik …. TL nin tahsili talebini içereceğinden kanaatimce HMK 119/1-g gereğince talep sonucunun açık bir şekilde belirtilmemiş olacaktır. Bu durum ise aynı maddenin 2’nci maddesi gereği sonradan giderilebilecek bir eksikliktir.
Diğer taraftan HMK 115/2 ikinci cümle gereğince bu eksikliğin giderilmesi için davacı tarafa süre verilmesi de mümkündür.
Soruya konu olayda, ücret konusunda herhangi bir belirsizliğin olmadığı konusuna vurgu yapılmış ve kıdem,ihbar ve fazla mesai alacaklarının talep edildiği bildirilmiştir.
Kanaatimce dava dilekçesinde varsa eğer ücretin hesabında dikkate alınacak maddi ve ayni yardımlar belirtilmiş ve buna göre kıdem tazminatı talep edilmiş ise ve hizmet süresi bakımından da taraflar arasında bir çekişme/tartışma bulunmuyor ise davanın belirsiz alacak davası şeklinde açılması mümkün değildir.
Ancak, hizmet aktinin süresi bakımından taraflar arasında bir tartışma mevcut ise ve/veya davacı kendisine bir takım maddi ve ayni yardımların da ( servis,yemek, giyim, gıda, yakacak, kira vs) yapıldığını ancak bu yardımların miktarını tam ve kesin olarak belirleyemediğini iddia ediyor davalı ise bu yardımları kabul etmiyor ise veya kabul etmesine rağmen davacının bu yardımların parasal değerlerini tam ve kesin olarak belirlemesi mümkün değil ise o halde kıdem tazminatı alacağı bakımından belirsiz bir alacak olduğunun kabulü gerekmektedir. ancak, davacı işçinin belirleyebildiği miktarı tam olarak belirtmesi, özellikle maaşlar banka aracılığı ile ödeniyorsa bu miktar üzerinden hesap edilmiş bir kıdem tazminatı miktarını dava dilekçesinde göstermesi gerekmektedir. ya da bu tartışmalara rağmen ücret zaten kıdem tazminatı için ön görülen tavan ücreti geçiyor ise artık alacağın belirsiz olduğundan söz etmek mümkün değildir. zira, ücrete eklenecek diğer maddi hususların çekişmeli olması tavan ücret uygulaması nedeniyle kıdem tazminatını etkilemeyecektir.
ihbar tazminatı için de ücret için söylenen durumlar geçerlidir. zira ihbar tazminatı hesabı da giydirilmiş ücret üzerinde yapılacaktır. ancak, ihbar tazminatı için bir tavan ücret uygulamasının olmadığı unutulmamalıdır. bunun yanında ihbar süresinin değişmesine neden olacak hizmet süresi ile ilgili çekişme bu alacak kaleminin de belirsiz olmasına neden olacaktır kanaatimdeyim.
Fazla çalışma ücreti konusu çok su götürür. çok şey de söylenebilir. ancak benim kanaatim o dur ki taktiri indirimin yapıldığı bir alacak kaleminin belirli olduğu söylenemez.
örneğin Yargıtay 9. HD 2006/12904 Esas 2006/13959 Karar sayılı ( sinerji mevzuat ) " ilamında Mahkemece davacı işçinin son üç yıllık süre içinde her gün 2 saat fazla çalışma yaptığı kabul edilmiş ve buna göre hesaplanan fazla çalışma ücreti hüküm altına alınmıştır. Aynı şekilde işçinin talebi doğrultusunda son 4 yıl için bayram ve genel tatillerin tamamında çalışma yaptığı kabul edilerek anılan istekle ilgili hüküm kurulmuştur. Bir işçinin belirtilen süre içinde sürekli olarak açıklanan şekilde çalışması hayatın olağan akışına aykırıdır. Hastalık mazeret izin gibi nedenlerle belirtilen şekilde çalışılamayan günlerin olması kaçınılmazdır. Bu nedenle fazla çalışma ücreti ile bayram ve genel tatil ücretinden hakkaniyete uygun bir indirime gidilmeksizin karar verilmiş olması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir."
Duruma göre günlük iki saatlik bir çalışmayı hayatın olağan akışına aykırı bulan Yargıtay'ın bu alacak kaleminin belirli olduğuna ilişkin kararlar vermesi hukukun olağan akışına aykırı olacaktır.
son olarak mahkemece davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı yoktur veya talep sonucu açıkça belirtilmemiştir denilmediği müddetçe dava belirsiz alacak davasıdır ve davacının miktarları artırması ıslah değil talebin artırılmasıdır kanaatindeyim.
|