Mesajı Okuyun
Old 09-01-2012, 09:13   #10
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Erdal Arap
Merhabalar.
Müvekkil bir köyde bekçi olarak muhtarlığın emir ve talimatları doğrultusunda çalışmış. Ancak çalışmasının karşılığında para ödenmemiş. Muhtarlık tarafından belirlenen oranlarda köylüler tarafından yılda bir defa olmak üzere buğday verilmiş. Yani müvekkilin çalışmasının karşılığında para yerine buğday almıştır. Bu şekildeki çalışması yaklaşık 9 yıl sürmüştür. Burada iş görme ve bağımlılık unsuruları var. Ama iş sözleşmesinin üçüncü unsuru olan ve iş görme ediminin sinallagmasını oluşturan ücret unsuru var mı sizce?

Sayın Adli Tip gibi düşünüyorum.

Somut olayda taraflar arasında iş sözleşmesi mevcut olup, ücret karşılığı alınan buğday, ücret ödemesi olarak değerlendirilemez. Bu nedenle zamanaşımına uğramamış son 5 yıllık ücret talebinde bulunulabilir.

Önce şöyle düşündüm: Ücret para olmaksızın sadece ayın ile ödenmişse de taraflar rıza göstermiş, bu ödeme şekli yerleşmiş. Artık her sene verilen buğdayın değeri TMO tarafından belirlenen birim fiyatla çarpılıp bölünür, aylık miktar ortaya çıkar ve bu da aylık net ücret kabul edilir. Tazminat hesaplamasında bu tutar net ücret kabul edilir, para ile ölçülebilen diğer unsurlar (yemek, yol, yakacak, kıyafet falan) ilave edilir, tazminat hesaplanır dedim.

Ama sonra diğer ben, kanunun ruhuna aykırı kabul edilen sadece ayın ile yapılan ödeme ücret kabul edilemeyeceğinden bunca hesaba gerek de yok. 32/1 "... para ile ödenen tutardır", 32/4 "... veya diğer her hangi bir şekilde ücret ödemesi yapılamaz" diyerek kanun, işçinin evini geçindirmesi için ücret aldığını, geçimin de ücret yerine verilecek sair nesneler ile değil para ile yapılacağını varsaymıştır. Kaldı ki, "para ile ölçülmesi mümkün menfaatlerin" zikredildiği fıkranın girişi "iş sözleşmelerinin sona ermesinde ..." diye başlar.

Sayın Dikici'nin " .. ee o halde bu buğdaylar tüketildi, ücretten de saymadık, hesabı nasıl yapacağız?" şeklindeki muhtemel sorusunu da, geçersiz sözleşme gereği herkes aldığını verir ana kuralı gereği sebepsiz zenginleşme hükümleri ile çözüleceğini düşünüyorum. Her ne kadar hakkaniyete uygun bir çözüm olmasa da (zira her iki tarafın da zamanaşımından kaynaklı hak kaybı mevcuttur) hukuki geçersizliği himaye edemeyeceğimizi düşünüyorum.