Mesajı Okuyun
Old 04-01-2012, 17:06   #2
İlhan_ERDEN

 
Varsayılan

Danıştay 8. D.1998/6475 E. 1999/222 K. 03.02.1999 Tarih :

İstemin Özeti: Davacının memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu gerekçesiyle 657 sayılı Yasanın 125/E-g maddesi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada; davacının ... Vergi Dairesinde icra memuru olarak görev yapmakta iken, kendisine zimmetle verilen ve vergi dairesine ibraz etmediği makbuzlarla mükelleften üç defada tahsil ettiği toplam 26.814.000 lirayı zimmetine geçirmesi nedeniyle dava konusu cezanın verildiği, aynı suçtan Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandığı, ancak suçun niteliğinin dolandırıcılık olduğunun tespit edilerek TCK.nın 503/1. maddesi uyarınca 7.948.433 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ve bu cezanın ertelenmesine 22.12.1995 gün ve 95/273 sayılı Kararla karar verildiğinin anlaşıldığı, her ne kadar davacı işlemiş olduğu suçun vasfının değiştiği ve ertelendiğinden bahisle işlemin iptalini istemekte ise de; 657 sayılı Yasanın 48/A-5. maddesi hükmü karşısında bu iddiasının yasal dayanaktan yoksun bulunduğu, öte yandan ilgiliye isnat edilen suçun vasfı değişse bile isnat edilen ve sübuta bu eren suç da yüz kızartıcı bir suçu olduğundan sonucun değişmeyeceği gerekçesiyle davayı reddeden Ankara 3. İdare Mahkemesinin 15.11.1996 gün ve 1310 sayılı Kararını, davacının aynı eylemi nedeniyle devam eden ceza yargılaması sonucu Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.03.1998 gün ve 96 sayılı Kararı ile eyleminin Türk Ceza Yasasının 508. maddesinde yazılı şikayete tabi güveni kötüye kullanma suçunu oluşturup yasal süresi içinde usulüne uygun şekilde yapılmış bir şikayet de bulunmadığından, davacı hakkındaki davanın düşürülmesine karar verildiği anlaşıldığından, davacıya disiplin cezası verilirken ceza yargılaması sonucu verilen karar da dikkate alınarak oluşan bu yeni hukuki duruma göre bir ceza verilmesinin hakkaniyete uygun olacağı gerekçesiyle bozan dairemizin 24.06.1998 gün ve 2373 sayılı Kararının, soruşturma sırasında davacının üzerine atılı bulunan fiili işlediğini kabul ettiği, ceza yargılaması sonucunda verilen kararın disiplin cezasına etki etmeyeceği, davacıya verilecek yeni cezanın da zamanaşımına uğrayacağı öne sürülerek 2577 sayılı Yasanın 54. maddesi uyarınca düzeltilmesi istemidir.
...
Bakılan davada, davalı idare tarafından 657 sayılı Yasanın 127. maddesinde disiplin cezalarında ceza verme zamanaşımının düzenlendiği, dairemizin bozma kararı üzerine davacıya fiiline uygun başka bir ceza verilebileceği sonucu ortaya çıksa da, anılan madde hükmü uyarınca bunun mümkün olmayacağı ve davacı eyleminin cezasız kalacağı öne sürülerek dairemiz kararının düzeltmesi istenilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının Kararların Sonuçları başlığını taşıyan 28. maddesinde, idarelerin Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerinin esasa ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin kararlarının icaplarına göre kararın tebliğinden itibaren otuz gün içinde işlem tesis etmeye veya eylemde bulunmaya mecbur oldukları hükme bağlandığından, idare mahkemesince bozmaya uyularak bu yönde bir karar verilmesi durumunda, güveni kötüye kullanma suçunu işlediği adli yargı kararı ile tesbit edilen davacıya, eyleminin karşılığı olan disiplin cezasının idarece otuz günlük süre içinde verilmesi halinde, yargısal aşamalardan geçtikten sonra yine yargı kararı gereği olarak tesis olunan bu yeni işlemin, 657 sayılı Yasanın 127. maddesi hükmü uyarınca zamanaşımına uğrayacağından söz edilemeyecektir...