|
|
|
|
Cevap veren tüm meslektaşlarıma katkıların dolayı teşekkür ederim.Sayın Admin bende aynen sizin gibi düşünüp kirayı ödeyen,fiiliyatta kiralananı mesken olarak kullanan,kanuna karşı hile yaratıp bundan kefilim ben diye sıyrılmaya çalışan A ya karşı başlattım takibi.
A şirketin yetkili kişisi.Fakat şirketin ticaret sicildeki adresi başka bir adres.Kiraları ödeyen A.Şahsı adına tahliye taahhüdü veren A.Şirket kira bedelini hiç bir şekilde vergi indirimindede kullanmamış.Fiili ve resmi hiç bir işlemde şirketin adı geçmiyor.Sadece kira kontratının başında şirket adı yazılmış o kadar.
|
|
 |
|
 |
|
Benim görüşüm seçtiğiniz yolun en az riskli (dolayısıyla en doğru) yol olduğu.
İcra takibini şirket aleyhine yapsaydınız, itiraz edile(bile)cek noktalar şunlar olacaktı:
1- Şirketin kaşesi sözleşmede yok, dolayısıyla sözleşme şirketi bağlamaz.
2- Şirketin resmi defterlerinde kira gideri gösterilmemiş, kiracı şirket değildir.
3- Kira A tarafından şahsen ödenmektedir ve kiralayan bugüne kadar buna itiraz etmediğinden zımmi kabul söz konusudur.
Takibi şahıs aleyhine yaptığınızda, A kiracının şirket olduğu itirazında bulunabilir ama bu itirazını destekleyecek delilleri yok gibi gözüküyor. A şirketin yetkilisi olduğuna göre, şirket kiracıysa:
1- Neden şirket kaşesini sözleşmede kullanmadığı
2- Kira giderlerini neden şirketin defterlerine işlemediği
3- Kiraları niçin şirket adına değil de, kendi adına yatırdığı
sorularına yanıt vermesi olası gözükmüyor.
Bir an için sözleşmenin gerçekten şirket ile müvekkiliniz arasında yapıldığı varsayılsa dahi, tarafların zımmi iradesiyle sözleşmenin ve kiracının bilahare değiştiği her zaman söylenebilir. Zira zilyedliği elinde tutan ve sözleşmeden kaynaklanan borçları da (kirayı) ödeyen şahıs olarak A'dır, dolayısıyla A'nın kiracı olmadığını iddia etmesi hayatın doğal akışına uygun düşmüyor.
En azından ben hakim olsaydım, hukuki ihtilafı bu şekilde yorumlardım.
