Mesajı Okuyun
Old 10-11-2011, 12:06   #2
ISTANAZ

 
Varsayılan

T.C.
YARGITAY
Onikinci Hukuk Dairesi
Esas No
: 2008/14436
Karar No
: 2008/17953
Tarih
: 21.10.2008

TEBLİGAT HUKUKU
TÜZEL KİŞİLERE TEBLİGAT
YETKİLİ TEMSİLCİ
ÖZET:
Borçlu şirket yetkilisinin bulunmadığı belirtilmeden doğrudan doğruya temsil yetkisi olmayan şirket çalışanına yapılan tebligat usulsüzdür.
Tebliğ usulsüz olsa dahi muhatap öğrenmiş ise tebliğ geçerli sayılır. Yetkili olmayan personel huzurunda yapılan işlemler tebliğ anlamına gelemez.

Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:

7201 Sayılı Tebligat Kanununun 12. maddesine göre, hükmi şahıslara tebligat selahiyetli mümessillerine, bunlar birden ziyade ise yalnız birine yapılır. Aynı Kanunun 13. maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler herhangi bir sebeple mutat iş saatlerinde işyerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde tebliğ orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birisine yapılır. Tebligat Nizamnamesinin 18. maddesinde de selahiyetli kişilerin bulunmadığının tebliğ mazbatasında gösterilmesi lüzumu hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda Borçlu R… Uluslararası Tas. ve Tic. A.Ş.'ye gönderilen 13 örnek ödeme emri "genel müdür Sarp" imzasına tebliğ edilmiştir. Alacaklı vekilince sunulan Beyoğlu 5. Noterliğince düzenlenen 01.09.2006 tarih ve 6457 yevmiye no'lu imza sirkülerine göre Sarpın borçlu şirketi temsil ve ilzama yetkili olmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Tebligat Tüzüğü'nün 18. maddesine aykırı olarak borçlu şirket yetkililerinin tebligat tarihinde adreste bulunmadığı belirlenmeden doğrudan doğruya temsil yetkisi bulunmayan şirket çalışanına yapılan tebligat usulüne uygun bulunmamaktadır. Bu ilkeler Hukuk Genel Kurulu'nun 22.06.1988 tarih 1988/12-266 sayılı kararında da kabul edilmiştir.

7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi gereğince tebligatın usulsüz olması halinde muhatabı tebliğden haberdar olmuş ise muteber sayılır. Muhatabın beyan ettiği tarih tebliğ tarihi olarak kabul edilir. Öğrenme tarihi bildirilmemiş ise en geç şikayet tarihinde öğrendiğinin kabulü gerekir. Muhatabın usulsüz tebliği daha önce öğrendiği yazılı belge ile ispatlanabilir. Bu bildirimin doğru olmadığı hususunda tanık dinlenemez ise de, öğrenme tarihi ile ilgili olarak yazılı belge sunulması halinde tebliğ tarihinin buna göre düzeltilmesi zorunludur. İcra takip dosyasında 25.01.2008 tarihinde yapılan haciz işlemi sırasında hazır olan müdür yardımcısı Serkan da yukarıda belirtilen imza sirkülerine göre borçlu şirketi temsile yetkili olmadığından, adı geçenin huzuru ile yapılan haciz nedeniyle borçlunun takibi öğrendiğinin kabulü de mümkün değildir.

Ayrıca seçilen takip şekline göre icra dairesine itiraz edilmemesi adı geçenin tebliğ tarihinin usulsüz olduğu şeklindeki isteminin incelenmesini engellemez. Zira bu durumda borçlunun kesinleşmeden önce yapılan hacizlerin kaldırılması mal beyanında bulunma süresi, derece kararındaki sırası gibi nedenlerle böyle biri talepte hukuki yararı vardır. (HGK'nın 27.06.2001 tarih ve 2001/12-543 Esas 2001/560 karar)

O halde Mahkemece şikayetin kabulü ile 7201 Sayılı Kanunun 32. maddesi gereğince şikayet tarihi olan 28.03.2008 tarihinin tebliğ tarihi olarak kabulü yerine yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.

Sonuç: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366. ve HUMK'un 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 21.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.