05-11-2011, 20:23
|
#4
|
|
Sn. GÜRCAN.
Acentelik sözleşmesinde muhtemelen " ihtilaf halinde sigorta şirketinin defterlerinin esas alınacağı " hükmü vardır ve bu hükmün anlamı " sigorta primini ödemeyen sigortalıların " da borçlarını acente hesabına yazmakla şirketin kendini külfetten kurtarmasıdır. Başka deyişle ne yazarsam borcun o demektir. Ancak, ben bu hükmü dikkate almam ve sektörün özelliği gereği tek tek poliçe bazında hesaba, rejistro ( istihsal / iptal ) kayıtlarına ve sözleşmedeki aylık hesap mutabakat formlarının yapılıp yapılmadığına v.d. bakarım. Çünkü, ödenmemiş prim karşısında risk taşımayan sigortacının talep hakkı da olamaz. Sigorta Tekniği donanımlı olmayan bazı ( Sigortacı ) Bilirkişiler özellikle SMM veya YMM lerin defterde gördüklerini borç yazması ile yanıltıcı kararlar üzun süre devam etmiş ise de, bu konuda israrlı raporlarımın etkisi olduğunu düşündüğüm son içtihatlar görüşüm şeklinde çıkmaya başladı. Sonuçta acente şirket portföy icmalleri, iptal iadeler ile duran teminat poliçe bakiye prim tenzilleri v.s. yapılmadan henüz vadesi gelmemiş primleri de fazladan hukuka uygun olmayan istemle teminat nakde çevrilemez. Ancak, gerçekten acentenin zimmette kalan primleri ile şirket talebi örtüşüyor ise sorun yok. Aksi durum; Uzlaşmazlık / borçta açık nispetsizlik varsa ve dava da Bilirkişi iş veya yol kazası riski de alınırsa dava yoluna gidilebilinir. Bu durumda, riski asgariye indirme açısından ya önceden ya da dava sırasında donanımlı bir Bilirkişi'den ( uzun çalışma ve maddi külfet gerektirmekle beraber ) görüş almanızı öneririm. Bunlara göre; Belirtilen içtihat öncelikli olarak konunuzla ilgili olmadığı gibi, son msj kanaatiniz de doğru değil. Mülkiyet korkusu ile borcun tamamının üstlenilmesinden önce durumu tekrar değerlendirmenizi önerir, özellikle hesap muatabakat formları acente tarafından imzalanmamışsa , dava şansınızın ( yol kazaları hariç olmak üzere ) yüksek olduğunu söyleyebilirim.
İyi Çalışmalar.
|