15-10-2011, 19:04
|
#37
|
|
2009 yılından bu yana Birleşik Devletler'de yaşıyorum. Henüz bir tane bile "icra arabası" görmeyi beceremedim. Hatta henüz icra memuru ile de karşılaşamadım. Eve haciz diye bir şey de görmedim, duymadım.
Meslektaşlarımız, eve haczin kaldırılması teklifine soğuk ve uzak yaklaşmışlar, bazı arkadaşlarımız da tam anlamıyla veryansın etmiş.
O yüzden sizde ABD sistemini kabaca anlatmak istiyorum.
1. Borç - alacak ilişkisi kurulurken ABD basit bir kolaylık sağlıyor. Buna kısaca "credit history" diyoruz. Yani ABD'de sizin vatandaşlık numaranız (SSN) üzerinden bir kredi notunuz oluşuyor.
2. Kredi notunuz, üç büyük kurum tarafından sürekli izleniyor ve kayıt altında tutuluyor. Bu not vatandaşlık numaranıza bağlı olduğu için kayıtlardan kaçmanız da mümkün olmuyor.
3. Yaptığınız ödemeler ve yapmadığınız ödemeler kredi notunuzu etkiliyor.
4. Birisi sizinle ticari ilişkiye gireceği zaman sizin kredi notunuza göre karar veriyor. Hatta banka faizleri, ev ve araba satın alırken bile notunuz çok önemli. Çünkü "bad credit" denilen yani "perişan hale gelmiş bir not" ile insan içine çıkmanız ve insanların size güvenmesi mümkün olmuyor.
5. Taraflar birbirinin kredi notlarına ve malvarlıklarına, daha doğrusu haczi kabil malvarlıklarına güvenerek ilişkiye giriyorlar ya da girmiyorlar.
Yani kişiler, riski alıyorlar ya da almıyorlar. Böyle bir durumda yeni bir araba mı almak istediniz? Kredi notunuz kötü ise size taksitle araba vermiyorlar. Mecburen gidip bilmem kaçıncı el bir araba almak zorunda kalıyorsunuz. Ev mi tutacaksınız 40 $'lık kredi skoru sorgulama parası ödeyip ondan sonra size ev verip vermeyeceklerine karar veriyorlar vs vs vs...
İşin özüne tekrar gelmek istiyorum. Borç ve alacak ilişkilerinin (1) temelini yeniden düzenlemek ve bunu şeffaflaştırmak (2) düzenli kayıt tutarak, bunu kamuya açık hale getirmek (3) müzmin borçlular ile dürüst vatandaşın bağlı olduğu işlemleri farklılaştırmak lazım.
Bunları yapmak yerine hala borçlunun evindeki buzdolabına bel bağlamış bir ekonomi ve hukuk düzeni, ancak bilmem kaçıncı sınıf bir hukuk düzeni olabilir ve bizim avukat meslektaşlarımız da "borçlunun utanması" veya "borçlunun işi bilmemesi" üzerinden alacak tahsiline uğraşır.
Meslektaşlarımız belki biraz hızlıca düşünüp, sistemin ancak eve haciz ile yaşayıbileceğine de inanabilirler. Ancak hiç merak etmeyelim. Amerika'daki avukatlar "açlıktan 'telef' olmadığı" gibi Türkiye'deki avukatlar da sistemin değişmesi halinde açlıktan telef olmaz.
Sonuç olarak: eve haczin tümden kalkması ve eve hiç gidilmemesinden yanayım. Hükümet ve muhalefet de bir an önce tarafların erişebileceği bir veri tabanını hayata geçirsin ve ben alacak - borç ilişkisine gireceğim kişinin FİNANSAL güvenilirliğini sayısal olarak görebileyim.
Saygılarımı sunuyorum.
Av. Savaş TUNCA
25832, İst. Bar.
|