15-10-2011, 18:11
|
#36
|
|
Bana kalırsa durumun iki yönü vardır; caydırıcılık yönü bir de kararın konulma sebebi olan duygusallık yönü. Şöyle değerlendirilebilir Av. Barış beyin dediği gibi orada o evden alınan eşyaların değeri alacaklının alacağını çok büyük olasılıkla karşılamıyor ve bir çocuğun elindenn oyuncağının alınması ailedeki bireylerin hepsini etkiler.İntihar eden bunalıma giren çok oluyor.Yaşayanların yerine kendimizi koyduğumuzda kesinlikle onur kırıcı bir olay oluyor fakat olayın bir diğer yüzü ise borçluların borcunu ödememekte ısrar durumu.Öyle borçlular görüyoruz ki borcunu umursamıyor ve alacaklı zor durumda kalıyor ve zaten evinde değerli eşya alınmasın diye barındırmıyor ve haciz de bu konuda ayağının altından halıyı masayı alıp bir uyarıcı anlamında hareket ediyor.Borçluya caydırıcı bir etkisi oluyor.Bu tabi somut olaya göre değişir, borçlunun karakterine kadar bir çok faktör etki eder.Sonuçta şurası kesin ki satılan ikinci el değerinde ev eşyalarının mali açıdan degeri olmadığı açık bunun amacı caydırıcılık.Kural bu olmakla birlikte somut olaya göre hareket edilebilse çok daha güzel olurdu.En kötü bir hukuk kuralları dahi iyi uygulayıcılar tarafından yapıldıkça en iyi hukuk kurallarının kendini hukukçu sanan insanların uyguladığından şüphesiz daha iyidir diye düşünüyorum.Şahsi fikrime gelince durumun duygusallığına bakarak da bir yandan mağdur durumda kalan alacaklıyı da düşünürsek -içim elvermeyerek- ev eşyalarının da alınması kanaatindeyim.Bu konuda görüş bildiren iki tarafa da saygı gösterdiğimi ve eleştiremediğimi bildirmek isterim
|