Mesajı Okuyun
Old 09-10-2011, 16:42   #2
üye31284

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan d012uk
Değerli meslektaşlarım karşılaştığım ilginç sayılabilecek bir olay ile ilgili görüşlerinizi almak isterim.

Mirasbırakan Zehra Lozan mübadillerinden olup 1933 yılında vefat etmiştir. Bildiğiniz üzere Yunanistan'daki yerlerini bırakıp gelen mübadillere oradaki malları karşılığı Türkiye'de araziler verilmiştir.

Müvekkilim Zehra'nın eşinin ikinci evliliğinden doğan çocuğudur ve böyle bir durumun varlığından geçen sene haberdar olmuştur. Bunun üzerine yapmış olduğum araştırmalar neticesinde Zehra'ya ait 4 adet taşınmaz tespit ettim. 3 tanesi hala onun adına kayıtlı olduğu için sorun yaşamadan intikali gerçekleştirdim.

Ancak bir taşınmazın durumu farklı. Zehra taşınmazda 1/4 hisse sahibi. 3/4 hisse sahibi ortaklığın giderilmesi davası açıyor. Dava 1979 tarihinde görülmüş. Davada anlaşılmayacak şekilde mahkeme "Zehra tapu ölü gözükse de aslında gaiptir (gaiplik için ayrı mahkeme kararı mevcutmuş)" şeklinde bir karar ile mirasçı araştırması yapmaksızın kayyum atıyor ve satış bu şekilde gerçekleşiyor. Satış bedeli kayyuma veriliyor.

Kayyum da vefat etmiş ve yeni bir kayyum atandığına dair bir bilgi yok. Yine terekenin devlete geçtiğine dair bir bilgi de mevcut değil.

Tapu şu anda halen o tarihte satın alan kişi üzerine kayıtlı. Bu durumda sizce tapu iptal davası mı yoksa devlete karşı tazminat davası mı açılmalıdır? Ya da müvekkile diğer taşınmazlardan aldıklarınla yetin mi demeliyim

Görüşleriniz için şimdiden teşekkür ederim.


Satış bedeli kayyıma verildikten ne kadar süre sonra kayyım vefaat etmiş?

Kayyımın belli bir süre sonra söz konusu parayı teslim ederek, bütçeye gelir olarak kaydedilmesini sağlaması gerekir. Bu süreden önce mi ölmüş, sonra mı?

Parayı neden yatırmamış, yatırmadığına dair idareden yazılı cevap aldınız mı, yatırmamışsa idare kayyım aleyhinde işlemlere başlamış mı?

Bunun gibi pek çok sorunun cevabı devletle birlikte kayyımın mirasçılarının da sorumluluğunun belirlenmesinde önemli olacaktır.