Mesajı Okuyun
Old 09-10-2011, 05:38   #4
Av. Hulusi Metin

 
Varsayılan Geçmişten günümüze

Cumhuriyet, TARTIŞMA,31 Ağustos 1991 (s.15)

Üst Mahkemeler

1924 yılında kaldırılmış bulunan “İstinaf (ara) Mahkemeleri”, ilgili çevrelerde sürekli tartışılan bir konudur.

Üst mahkemeler konusunun güncel bir tartışmaya dönüşmüş olması, hükümet programında yer almış olmasındandır. Programın ilgili bölümünün yorumundan, üst mahkemelerin yeniden kurulabileceği anlaşılmaktadır.

Yerel mahkemelerin, bir uyuşmazlığı sona erdiren kararlarına karşı olağan başvuru yollarından ilki, hükmün Yargıtay’ın ilgili dairesinde (özel daire) incelenmesi, temyiz edilmesidir.

Özel daire dosyada mevcut sav ve savunma doğrultusunda, yerel mahkemenin kararını yasalara uygunluk açısından denetlemektedir. Sonuçta özel daire, ya ileri sürülen ya da kendince uygun görülen başkaca nedenlerle, yerel mahkeme hükmünü bozmakta veya onamaktadır. Özel dairenin vermiş olduğu karara karşı, karar düzeltme yoluna gidilmektedir.

Karar düzeltme yolu, Yargıtay özel dairesinin yapmış olabileceği bir hatanın, istem üzerine yine aynı dairede incelenerek düzeltilmesine olanak tanıyan bir yoldur ve kanımızca üst mahkemelerin gereği ve önemi de bu noktada başlamaktadır.

Bugünkü sistemde temyiz ve karar düzeltme incelemeleri, farklı üyelerin katılmasıyla bile olsa, Yargıtay’ın aynı dairesinde yapılmaktadır.
İş yükünün azaltılması ve yargısal adaletten duyulan kuşkunun giderilmesi isteği, üst mahkemelerin kurulmasını gerektirmektedir.

Üst mahkemeler, mevcut sistemde Yargıtay’ın yapmakta olduğu temyiz incelenmesi görevini yerine getirmek üzere kurulmalıdır. Karar düzeltme görevini de Yargıtay özel dairesi yapmalıdır Uyuşmazlık hakkında yerel ve üst mahkeme ile özel dairenin vermiş olduğu kararlar, son aşamada Genel Kurul’da incelenerek karara bağlanmalıdır.

Önerimiz, mevcut sistemde yargısal adalete duyulan güvensizliği ortadan kaldıracak ve Yargıtay’ın iş yükünü de azaltacaktır.

Uyuşmazlık, yerel ve üst mahkemede, özel dairede ve genel kurulda farklı hukuk mantığına sahip yargıçların incelemesinden geçerek sonuçlanmış olacaktır. Böylece kesinleşen hüküm, yargısal adalete duyulması gereken güvenin oluşmasını sağlayacaktır.

Yasa koyucu; kararların, yüksek mahkemede kurul halinde incelenerek verilmesiyle, yargısal adalete olan toplumsal inancın kuvvetleneceğini düşünmüştür. Oysa bugünkü sistemde Yargıtay’ın (bazı daireler hariç), eksik heyetle karar çıkarmakta olduğu, kabul ve itiraf edilen bir gerçektir. Yeni dairelerin kurulmuş olmasıyla, Yargıtay’dan gerekçeli ve doyurucu kararlar çıkacağı düşüncesi, gerçekçi görünmemektedir.

Anayasa’nın 154/1 hükmü gereğince, adliye mahkemelerince verilen ve yasanın başka bir adli yargı merciine bırakmadığı karar ve hükümlerin son inceleme mercii Yargıtay’dır. Üst mahkemelerin kurulmasıyla Yargıtay, hem gerçekten son incelemeyi yapabilecek ve hem de içtihat mahkemesi olarak çalışabilecektir. Bu amaçla da olsa, Yargıtay’da kurulan yeni dairelerin yararlı olacağı kuşkuludur.

Üst mahkemeler tartışmasını, yalnızca iş yükü sorununa bağlamamak gerekir. Amaç, uyuşmazlıkların adil, hızlı ve isabetli sonuçlandırılmasını ve yargısal adaletten kuşku duyulmamasını sağlamaktır.
Konunun hükümet programında yer almış olması, isabetli ve umut vericidir.

Av.HULUSİ METİN
İstanbul