 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av. Uğur İHTİYAROĞLU |
 |
|
|
|
|
|
|
Yürürlüğe giren yeni HUMK' a göre gerçek kişilerle tacirler arasında yetki sözleşmesi geçersiz olacaktır. Hakim durumun kötüye kullanılmamasını amaçlayan bu düzenleme gerçek kişiler yönünden isabetli görünüyor. Ancak temsilcilikleri ve bayilikleri bulunan firmalar yönünden ekstra maliyetler oluşacaktır. Diğer taraftan İstanbul, Ankara, İzmir gibi yerlerdeki meslektaşlarımıza ekstra kazançlar sağlayacaktır. Büyük firmalar yönünden maliyetler artacak gibi görünüyor. Bu açıdan düzenlemede menfaat dengesi pek gözetilmemiş gibi duruyor. .
|
|
 |
|
 |
|
Madde gerekçesine bakıldığında iktisaden zayıf durumda olan gerçek kişilerin korunmasının amaçlandığı ortadadır. Konuya hangi açıdan bakıldığına bağlı olarak yorum değişir. Gerçek kişi yanından bakarsanız, madde güzel bir düzenleme getirmiş, tüzel kişi yanından bakarsanız, madde pek de hoşunuza gitmeyebilir. Bu bakan kişiye bağlıdır
MADDE GEREKÇESİ
-
Yetki sözlesmesine iliskin olarak yapılan düzenlemede,
tacirler veya kamu tüzel kisileri ile diğer kisiler, yetki sözlesmesi
yapmak açısından, birbirinden ayırt edilmistir. Tacirler veya kamu
tüzel kisileri kendi aralarındaki hukukî iliskilerde her ikisi de hukuken esit
konumda sayılabilirler. Buna karsılık, tacirler veya kamu tüzel kisileri,
diğer bir gerçek kisiye göre, daha güçlü konumda bulunmaktadırlar. Daha
zayıf konumda olan kimselerin daha güçlü olan tacir veya kamu tüzel
kisilerine karsı, korunma ihtiyacı ortaya çıkmıstır. Özellikle iltihakî sözlesmelerle
bu durum daha da belirginlesmektedir. Tüketiciler, satıcı veya
hizmet sunucu sirketlere karsı, hiçbir pazarlık sansı olmaksızın, sadece
kendilerine uzatılan sözlesmeye imza atarak, sirket veya kamu tüzel kisisi
tarafından konulan sartları, bu arada, yetki sartını da kabul etmek zorunda
kalmaktadırlar. O nedenle, örneğin Alman hukukunda, yetki sözlesmesinin
her durumda yapılması kabul edilmemektedir. Yetki sözlesmesi yapılabilen
alanlar oldukça sınırlandırılmıs bulunmaktadır.
Tacirlerle kamu tüzel kisilerinin kendi aralarında, yapmıs oldukları islemlerde,
belirtildiği gibi, daha zayıf konumda olan bir taraf yoktur. Kural
olarak her iki tarafı da esit kabul etmek mümkündür. Bu kimseler, kanunda
belirtilen sartlara uygun olmak kaydı ile, aralarında yetki sözlesmesi
yapabileceklerdir. Taraflar ayrıca, yapmıs oldukları yetki sözlesmesi
ile, yetkili kıldıkları bir veya birden fazla mahkemenin yetkisinin, münhasır
yetki olup olmadığını da kararlastırabileceklerdir. Buna göre, tacirlerin
ve kamu tüzel kisilerinin, hukukumuzda tartısmalı olan, münhasır yetki
sözlesmesini de yapabilecekleri kabul edilmistir. Taraflar, yetki sözlesmesinde,
aksini kararlastırmadıkça, dava sadece sözlesmeyle belirlenen mahkemede
veya mahkemelerde açılabilecektir. Bu durumda, taraflarca aksi
kararlastırılmadıkça, yapılan yetki sözlesmesi, münhasır yetki sözlesmesi
s
eklinde olacaktır. Taraflar, yetkili kıldıkları mahkemenin yanında, kanunen
yetkili kılınan genel veya özel yetkili mahkemelerin de yetkisinin
devam etmesini istiyorlarsa, yani yetki sözlesmesinin münhasır olmayan
yetki sözlesmesi seklinde olmasını istiyorlarsa, bu durumun yetki sözlesmesinde
ayrıca belirtilmesi gerekecektir.
Tacirler veya kamu tüzel kisileri dısındaki diğer kisiler, özellikle, tacir
olmayan gerçek kisi tüketiciler, tacirler veya kamu tüzel kisilerine karsı
hukuken daha zayıf durumdadır. O nedenle, bu kimselerin, daha güçlü
olanlara karsı korunmaları gereklidir. Bu amaçla, tacirler veya kamu tüzel
kisileri ile bu nitelikte olmayan kimseler arasındaki yetki sözlesmesine,
örneğin bir gerçek kisi tüketici ile bir tacirin, yetki sözlesmesi yapmalarına
engel olunmak istenmistir. Buna göre, tacirler veya kamu tüzel kisileri
ile bu nitelikte olmayan kimseler yetki sözlesmesi yapamayacaklardır.
Ayrıca bu kapsamda belirtmek gerekir ki, tacirler veya kamu tüzel kisileri
dısındaki diğer kimselerin, kendi aralarında yetki sözlesmesi yapmaları da
kabul edilmemistir.