Mesajı Okuyun
Old 09-09-2011, 13:24   #2
Av.bozkara

 
Varsayılan

katkı payı davası açamayacağınızı düşünüyorum keza medeni kanuna göre bağışlama ile elde edilen mallar kişisel mal olarak kabul ediliyor. Dolayısıyla da paylaşıma tabi değil. Bu gibi hallerde bağıştan dönme yolu tercihh edilir, ancak, bu dava da dönme sebebinin öğrenildiği tarihten itibaren 1 yıl içerisinde açılır. Şu halde müvekkilinizin, bağışlanan şahsın hiiseyi devralmasına rağmen anlaşmalı boşanmaya yanaşmadığı tarihten itibaren 1 yıl içerisinde davayı açması gerekirdi. kaldı ki dava süresinde açılsa bile bu davayı da kazanma ihtimaliniz zayıf olurdu. Keza, boşanma davası müvekkiliniz aleyhine bitmiş. Oysa ki bağıstan dönmede Kanun koyucu, aile görevlerine "önemli derecede" uyulmaması halini bağıştan dönme sebebi saymıştır. Boşanma davasında ağır kusurlu olan kişi müvekkiliniz olduğu için karşı yanın aile görevlerini önemli derecede ihlal ettiğini ileri sürmeniz mümkün olmayacaktır.

T.C.

YARGITAY

2. HUKUK DAİRESİ

E. 1977/2437

K. 1977/3877



DAVA : (....) ile (....) arasındaki alacak davasının yapılan muhakemesi sonunda, verilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki davalı tarafından istenilmekle, duruşma için tayin olunan günde tebligata rağmen temyiz eden gelmedi. Aleyhine temyiz olunan adına vekili Av. (....) geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için başka güne bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Bağışlamadan yararlanan kişi, bağışlayana veya ailesine karşı kanunen yükümlü olduğu görevleri önemli derecede ihlal eder ise, bağışlayan bağıştan dönebilir (BK. 244/2).
Kanun koyucu, aile görevlerine "önemli derecede" uyulmaması halini bağıştan dönme sebebi saymış, böylece mirastan iskat sebeplerini burada da tekrarlamıştır. (MK. m. 457/2). O halde BK.nun 244. maddesinin 2. bendi, MK.nun 547. maddesinin 2. bendinin özü ve kapsamı itibariyle bir tekrarından ibarettir. Bu görüş ilmi içtihatlarda da belirtilmiştir (Alfred Marten, Borçlar Kanunu Şerhi, 319, Prof. N. Feyzioğlu, 1962 Borçlar Hukuku Sh. 173). O halde bağıştan dönme sebebiyle mirastan iskat sebeplerinin bir arada incelenmesi zorunluluğu vardır.
Gerçekten basit olayları bağıştan dönme (rücu) sebebi kabul etmek, bağıştan yararlanan kişiyi, bağışlayanın baskısı altında tutmak sonucunu doğurur. Aksini düşünmek, kanun koyucunun BK.nun 244. ve MK.nun 457. maddeleri ile izlediği amaca aykırı düşer; bununla da kalmaz hak duygularını zedeler, irade serbestisinin büyük ölçüde kısıtlanmasına yol açar. Onun için olayların nitelikleri, kapsamı ve özellikle vehamet dereceleri gözetilerek delillerin değerlendirilmesi gerekir. Bu ölçülere göre olayda, tam anlamı ile rücu şartları gerçekleşmiştir. Şöyle ki: Davalı kadın, MK.nun 132. maddesi gereğince yapılan ihtara rağmen haklı bir sebep olmadan birliğe dönmemiş, mahkemece boşanmalarına karar verilmiş ve hüküm kesinleşmiştir.
Eşler birbirine yardım etmekle ve özellikle kadın, eşine ve çocuklarına bakmakla yükümlüdür (MK. m. 151, 152). Olayda davalı kadın birliği terketmiş, ihtara rağmen dönmemiş, böylece kadın bağışlayana karşı kanunen yükümlü olduğu görevleri yerine getirmekte önemli derecede kusurlu davranmış, öyle ki bu tutumu yüzünden boşanma kararı verilmiştir. O halde davacı koca için bağışlamadan dönme hakkı doğmuştur. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun görüşü de bu doğrultudadır (YHGK.nun 10/10/19662 günlü 2/103-67 sayılı kararı, Senai Olgaç, İçtihatlı Borçlar Kanunu, 1976, Cilt III, Sh. 457-458). Bu bakımdan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA onama harcının temyiz edene yükletilmesine ve duruşma için takdir olunan bindörtyüz lira vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine 09/05/1977 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.