Sayın d-karaca,
|
|
|
|
Sayın Nevra ÖKSÜZ, açıklamalarınız için teşekkür ediyorum.
Yeni HMK.ve BK.göre; bundan böyle; idari bir faaliyet sırasında, idarenin bir kusuru olmaksızın, örneğin terör saldırısına uğrayan bir kamu görevlisinin bu kapsamdaki zararları ile ilgili davalar, idare hukuku normlarına değil, yeni BK.55. maddeye göre ve "sorumluluk hukuku" ilkelerine göre çözülecek ise, ki öyle gözüküyor, bu durumda zarar görenler, idare hukukunun "kusursuz sorumluluk" ilkesinin getirdiği avantajdan yararlanamayacak, idare kusur esasına dayanarak tazminden kaçınabilecektir, diye düşünüyorum.
|
|
 |
|
 |
|
İdarenin kusursuz sorumluluğu ilkesinin Anayasa'dan kaynaklı olduğunu özellikle belirtmiştim; ki Anayasa kaynaklı bir ilkeyi, uygulanması gereken durumlarda, idare hukuku normu/ilkesi diyerek adli yargıda uygulamamak söz konusu olamaz kanaatindeyim.
6098 S.K. m.55'in gerekçesi için bkz:
http://www.turkhukuksitesi.com/serh.php?did=12076
"...Vücut bütünlüğünün bozulmasına veya ölüme bağlı zararların idarenin sorumluluk sebeplerinden doğmuş olması hâlinde dahi bu Kanun hükümleri uygulanacaktır. Doğrusu, insan zararlarında farklı hukuk düzenlemelerinden bütüncül bir düzenlemeye ve yargı birliğine geçmektir. Teklif, bu amaca yönelik ön-adım niteliğindedir..."
İdarenin sorumluluk sebepleri (genel olarak) Anayasa'dan kaynaklıdır (m.2: sosyal hukuk devleti; m.5: devletin temel amaç ve görevleri; m.60: sosyal güvenlik hakkı v.b.); adli yargıda da Anayasa'nın (elbette ki) uygulanması gereği izahtan varestedir.
Ayrıca inceleyiniz: Terörle Mücadele Kanunu m.20 vd., 2330 S.K. ve sair ilgili mevzuat.
Saygılar...