İlginize teşekkür ediyorum.
Soruyu, linklerin birinde yer alan 2001 tr'li yargıtay kararına binaen sormuştum. Fakat, o ve diğer linklerde Yargıtay'ın "posta havalesine ek olarak tevdi mahalli tayini için mahkemeye başvurulmasına gerek olmadığı" ile ilgili istikrar kazanmış bir içtihadının olup olmadığı hakkında bilgi yok.
Şüphe halinde "garanti olan" (olayımızda; mahkemeye başvurmayı) tercih etmek avukatlığın gereğidir ancak avukatlığın diğer bir gereği de konuyu derinlemesine araştırmaktır.
Kişisel kanaatime göre; ödeme, kapısına kadar gelen alacaklı tesellümü reddettikten sonra borçlunun temerrüdünden söz etmek makul değildir.
reddettikten sonra elbette borlunun ödememe gibi bir tercih hakkı olamaz ancak artık alacaklı alacağını tahsil için ihtar çekmek zorunda olmalıdır. Kiralayan/alacaklı kapıdan teslimi reddettiğine göre kanaatimce ihtar çekmeden direkt icra takibi açamamalıdır açarsa da icra takibi aynuı zamanda ihtar hükmündedir denecektir ama bu ihtimalde borçlunun ödemek için girişim yaptığı kısımdan dolayı oluşan masraf ve harçları kiralayan/alacaklı kendisi çekmek zorunda kalmalıdır. Zira, hiç kimse kendi hatasından menfaat elde edemez. (Fakat konu hakkında Yargıtay Kararları bulmak işin en garantisi.)
selam ve sevgilerimle