|
Bunları bulabildim
T.C. YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2004/13-61 K. 2004/110 T. 25.2.2004
• KİŞİLİK HAKLARININ İHLALİ ( Yapılan İcra Takibinde Şikayet Üzerine Taahhüdü İhlal Suçun-dan Yanlış Kişinin Ceza Alması ve Cezaevine Konması - Kocasının Manevi Tazminat Talebinin Red-di/Maddi Tazminat Talebinde Araştırılması Gerekenler )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Yapılan İcra Takibinde Şikayet Üzerine Taahhüdü İhlal Suçundan Yanlış Kişinin Ceza Alması ve Cezaevine Konması - Kocasının Kişilik Haklarının İhlal Edilmediği/Manevi Tazminat Talebinin Reddi )
• MADDİ TAZMİNAT ( Yapılan İcra Takibinde Şikayet Üzerine Taahhüdü İhlal Suçundan Yanlış Kişinin Ceza Alması ve Cezaevine Konması - Kocasının Manevi Tazminat Talebinin Reddi/Maddi Tazminat Talebinde Araştırılması Gerekenler )
• İCRA TAKİBİ ( Şikayet Üzerine Taahhüdü İhlal Suçundan Yanlış Kişinin Ceza Alması ve Cezaevine Konması - Kocasının Manevi Tazminat Talebinin Reddi/Maddi Tazminat Talebinde Araştırılması Gerekenler )
• TAAHHÜDÜ İHLAL SUÇUNDAN YANLIŞ KİŞİNİN CEZA ALMASI ( Cezaevine Konması - Ko-casının Kişilik Haklarının İhlal Edilmediği/Manevi Tazminat Talebinin Reddi Maddi Tazminat Tale-binde Araştırılması Gerekenler ) )
• DOĞRUDAN DOĞRUYA ZARAR İLKESİ ( Şikayet Üzerine Taahhüdü İhlal Suçundan Yanlış Ki-şinin Ceza Alması ve Cezaevine Konması - Kocasının Manevi Tazminat Talebinin Reddi/Maddi Taz-minat Talebinde Araştırılması Gerekenler )
818/m. 42, 47, 49
ÖZET : Somut olayda, Hüseyin G.nin A.B. kızı Fatma B.den olan alacağının tahsili için yaptığı icra takibi-ne, itiraz edilmediği yapılan haciz sırasında Mehmet Ali kızı Fatma B. nin ödeme taahhüdünde bulunduğu, adı geçenin borcu ödememesi nedeniyle İcra Ceza Mahkemesince taahhüdü ihlalden ceza verildiği ve cezae-vine konulduğu ancak borçlunun Mehmet Ali kızı Fatma B. olmayıp A.B. kızı Fatma B. olduğunun anlaşıl-ması üzerine, yargılamanın iadesi yoluyla ceza kararının iptal edildiği ve davacı Fatma B.nin salıverildiği davalıların bu eyleminden dolayı davacı Fatma lehine manevi tazminata hükmedildiği, davalı Orhan' ın ey-leminin davacı kocanın aile bütünlüğünü bozma, kocanın kişilik haklarını ihlal etme amacının bulunmadığı, olayın bir isim benzerliğinden kaynaklanmış olup gösterdiği etki ve yoğunluğun koca Cevdet'in kişisel de-ğerlerine saldırı teşkil edecek düzeye ulaşmadığı anlaşıldığından somut olay itibariyle davacı kocaya manevi tazminat verilmesi doğru olmamıştır.
Kocanın maddi tazminat istemine gelince; BK. 42. maddesine göre, zararı kanıtlamak davacıya düşer. Zara-rın gerçek tutarını kanıtlamak olanaksız ise hakim işlerin olağan gidişini ve zarar gören tarafından alınmış tedbirleri gözönünde tutarak zararı " Adalete tevfikan" tayin eder denilmiştir. Somut olayda davacı maddi tazminat isteklerini kalem kalem belirttiği, bunlara ilişkin bir takım belgeleri sunduğu görülmektedir. Mah-kemece yapılacak iş dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak ibraz edilen gider belgelerinin bu olay nedeniyle yapılıp yapılmadığı, belge olmayanlar için bu giderlerin yapılmasının mutad olup olmadığı araştı-rılmak ve BK.nun 42. maddesinin uygulanma olanağının bulunup bulunmadığı saptanmak ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde ve eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yapılan icra takibinde şikayet üzerine taahhüdü ihlal suçundan yanlış kişinin ceza alması ve cezaevine kon-ması şeklinde gerçekleşen olayda, şikayette, kocanın kişilik haklarını ihlal etme amacının olmaması, olayın isim benzerliğinden kaynaklanması, gerçekleşen olayın gösterdiği etki ve yoğunluğun kocanın kişisel değer-lerine etki edecek düzeye ulaşmaması karşısında koca lehine manevi tazminata hükmedilmesi doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki "maddi-manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Asliye 4.Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.4.2002 gün ve 788-276 sayılı kara-rın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 26.12.2002 gün ve 8530-11164 sayılı ilamı ile; ( ...Davacılardan A.B. kızı Fatma B. ile diğer davacı Kocası C.B., davalılardan H.G.nin, A.B. kızı Fatma B.den olan alacağını tahsil için yaptığı icra takibinde borçlu Fatma B.nin haciz tutanağında ödeme taahhüdünde bulunduğunu, ancak taahhüdü ihlal etmesi sonucu davalılardan Orhan'ın vekil sıfatıyla taahhüdü ihlal eden borçlu hakkında şikayette bulunduğu Konya İcra Ceza Mahkemesi kararı ile borçlu A.B. kızı Fatma B. yerine M.A. kızı Fatma B.nin hafif hapis cezasına mahkum edildiğini bu yan-lışlığın davalı avukata bildirilmesine rağmen para yatırılmadan şikayetten vazgeçirilmediğini paranın yatı-rılması sonucu cezaevinden çıkabildiğini, iade-i muhakeme talebi sonucu aleyhe olan kararın iptal edildiğini ileri sürerek ödenen 615.000.000 TL.nın ödeme tarihinden faizi ile ve 500.000.000'şer TL. maddi 1.500.000.000 TL. manevi tazminat ile beraber toplam 2.615.000.000 TL.nın ödetilmesini istemişlerdir.
Davalılar hatayı icra hakimliği ile ilgili nüfus müdürlüğünün yaptığını kusurları olmadığını savunarak dava-nın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece 615.000.000 TL.nın 19.2.2001 tarihinden faizi ile Hüseyin'den tahsiline bu miktar için Orhan yönünden davanın husumetten reddine, haksız fiil nedeniyle istenen tazminat talebinin Hüseyin yönünden reddine Orhan yönünden kabulüne, Cevdet için 400, Fatma için 600 milyon manevi, 750 milyon maddi taz-minatın Orhan'dan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı Hüseyin'in tüm, davalı Orhan'ın aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Fatma B.nin tutuklanmasından kaynaklanan Cevdet'in manevi tazminat istemesi BK. 49. maddesine göre şahsi menfaatleri haleldar olmadığından mümkün değildir. Manevi tazminat şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup olayda Cevdet'in şahsi menfaatlerinin haleldar olduğundan söz edilemez. Cevdet'in bu kısım isteğinin reddi gerekmektedir.
3-Davacı Cevdet'in maddi tazminat istemine gelince 5.11.2001 havale tarihli dilekçesinde davacı hangi se-beplerden dolayı maddi tazminat istediğini açıklamış ve buna ilişkin bir takım belgeler sunmuştur. Mahke-mece maddi tazminata ilişkin istek kalemleri ile ibraz edilen belgeler karşılaştırılmadığı gibi belgelenmeyen bir takım isteklerinde somut olayda ilgili olarak yapılıp yapılmadığı araştırılmamıştır. BK. 42. maddesine göre zararı ispat etmek müddeiye aittir. Zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı taktirde, ha-kim, halin mutat cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tayin eder. Bu durumda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılıp maddi tazminatın hesabında yukarıda açık-lanan hususlar gözetilerek 5.1 1.2001 havale tarihli dilekçedeki kalemlerin ayrı ayrı incelemeye tabi tutularak BK. 42. maddesi gereği ödetilip ödetilmeyeceğinin tesbiti gerekirken yazılı şekilde hükmü tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir ... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapı-lan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K. 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince du-ruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacılar A.B. kızı Fatma B. ile diğer davacı kocası C.B., davalılardan H.A. kızı Fatma B.den olan alacağını tahsil için yaptığı icra takibinde borçlu Fatma A.nın haciz sırasında ödeme taahhüdünde bulunduğunu, taah-hüdü ihlal etmesi sonucu davalılardan Orhan'ın vekil sıfatıyla taahhüdü ihlal eden borçlu hakkında şikayette bulunduğu Konya İcra Ceza Mahkemesi kararı ile borçlu Ahmet kızı Fatma yerine, Ali kızı Fatma 'nın hafif hapis cezasına mahkum edilip cezaevine konulduğunu, yanlışlığın davalı avukata bildirilmesine rağmen para yatırılmadan şikayetten vazgeçilmediğini, paranın yatırılması sonucu cezaevinden çıkabildiğini, yargılama-nın iadesi talebi sonucu aleyhe olan kararın iptal edildiğini ileri sürerek ödenen 615.000.000 TL. ile bu olay nedeniyle uğramış olduğu maddi zarar ( yol, telefon, fotokopi, yemek, avukatlık ücreti vs. ) ve Fatma için 600.000.000 TL., Cevdet için 400.000.000 TL. manevi zararın davalılardan müştereken ve müteselsilen tah-silini talep etmişlerdir. Davalılardan Orhan hatayı İcra Hakimliği ve ilgili Nüfus Müdürlüğünün yaptığını, kusurları olmadığını, davanın kendilerine değil Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığına karşı açılması gerek-tiğini ayrıca ödemenin A.B. kızı Fatma B. lehine yapıldığını bu nedenle sebepsiz zenginleşmenin A.B. kızı Fatma B. lehine yapıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Davanın kısmen kabul kısmen reddine dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenlerle bozul-muş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Yerel mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasındaki uyuşmazlık eşin cezaevine girmesi nedeniyle davacı koca Cevdet lehine manevi tazminata hükmedilip edilemeyeceği ve maddi tazminat miktarının nasıl tespit edile-ceği noktalarındadır.
Gerek hukuk öğretisinde ve gerekse uygulamada kişilik hakkının konusuna girdiği belirtilen değerler gözönünde tutularak, kişisel değerleri,
1-Maddi ( bedensel ) değerler ( yaşam, beden tamlığı, sağlık );
2-Manevi değerler ( özgürlükler, onur, saygınlık, ad ve resim üzerindeki haklar, aile bütünlüğünün bozulma-sı, sır çevresi vs );
3-Mesleki ve ekonomik değerler ( mesleki onur, ekonomik özgürlük ve varlık, mesleki ve ticari gizlilik gibi ) şeklinde üçe ayrılarak değerlendirmeye tabi tutulmaktadır.
Öncelikle konunun, kişilik haklarının ihlalinden doğan manevi tazminat isteminin yansıma yoluyla zarara uğrayanın dışındaki kişilere tanınıp tanınmayacağı hususunun açıklanmasında yarar vardır.
Uygulamada bu husus uzun süre tartışılmış,Yargıtay, Federal Mahkemenin uygulamasından da esinlenerek olayı yansıma zararı olarak değil, doğrudan doğruya zarar kapsamında kabul etmiştir. Bu sonuca varmak için BK. 47 ve 49'uncu maddelerin bir bütünlük içinde değerlendirilmesi gerektiği gerçeğini gözönünde bulun-durmuştur.
Bu konulara esas teşkil eden olayda uyuşmazlık, minibüste yolcu olarak bulunan küçük çocuğun ağır biçim-de yaralanmasında babanın manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmıştır.
Cismani zarar kavramına, ruhi bütünlüğün ihlali, sinir bozukluğu veya hastalığı ( ruhi ve asabi sağlık bütün-lüğü ) gibi hallerin girdiği kabul edilmiştir. Bir kimsenin cismani zarara maruz kalması sonucunda, onun ( anne, baba, karı, koca gibi ) çok yakınlarından birinin de ( aynı eylem ) nedeniyle hukuken korunan ruhi sağlık bütünlüğü ağır bir şekilde bozulmuşsa, onlar da BK. 49 madde uyarınca manevi tazminat talep edebi-lirler. Bu durumda yakınların zararları ile haksız eylem arasında uygun nedensellik bağı vardır ve zararları-nın niteliği itibariyle onların da ihlal edilen normun ( BK.47 ) koruma amacı içinde bulunduklarının ( hukuka aykırılık bağının ) gerçekleştiğinin kabulü gerekir.Başka bir anlatımla böyle hallerde yansıma yoluyla değil, doğrudan doğruya zarara maruz kaldıkları kabul edilmektedir.
( Prof. Dr.Haluk Tandoğan,Üçüncü Şahsın Zararının Tazmini A.Ü.Hukuk Fakültesi Yayınları No:182 Ank.1963 s.6 Vd. Prof. Dr.Fikret Eren, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler Cilt: II, Gözden geçirilmiş 4.Bası Ank.1991 s.393. Y.H.G.K.2.12.1987 gün E:4/214 K:894, 26.4.1995 gün E:1995/11-122 K:1995/430, 1.4.1998 gün E.1998/4-251 K:1998/265 )
İsviçre Federal Mahkemesi de ( BGE 112 II 222 vd; Jdt 1986 I 456 ) sayılı kararında; failin yol açtığı kaza sonucu karısının sakatlanmasıyla aile hayatı bozulan kocanın bu durum sebebiyle manevi tazminat talebini haklı görmüştür. Yine İsviçre Federal Mahkemesi geçirdiği bir kaza sonucunda iktidarsız kalan kocanın bu durumunun genç karısının evlilik birliği ve aile bütünlüğüne ilişkin ( duygusal ) kişilik hakkını ihlal ettiğini, kadının manevi zarara uğradığını ve BK.49 madde uyarınca manevi tazminat isteyebileceğini kabul etmiştir. ( Prof. Dr.Kemal Oğuzman, Doç.Dr.M.Turgut Öz, Borçlar Hukuku, Genel Hükümler,İst.1995 s.645 Dip Not:26 ). Prof. Dr.Fikret Eren Aynı eser s.393 Dip Not 250 )
Yukarıda yazılı ilkeler Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında oybirliği ile kabul edilmiştir. Uyuş-mazlık, somut olayın özelliği itibariyle davacının eşinin yanlışlıkla başkasının borcu nedeniyle çok kısa süre de olsa cezaevine girmesinde aile bütünlüğünün yoğun bir şekilde sarsılıp sarsılmadığında toplanmaktadır.
Aile, Anayasamızda toplumun temeli olarak düzenlenmiştir. Ailenin bütünlüğü, saygınlığı, aile sadakati, bireylerin onuru, şerefi, ataların anısı her türlü ihlallere karşı korunmuştur. Aile bütünlüğüne karşı işlenen bir haksız eylem o aileyi oluşturan bireylere karşı doğrudan doğruya işlenmiş sayılır. Eşlerden birinin zina yap-ması, evli kadının kaçırılarak ırzına geçilmesi, geceleyin konut dokunulmazlığı bozularak kadına sarkıntılıkta bulunulması hallerinde ilke olarak öbür eşin kişilik haklarının ihlal edildiği konusunda duraksama yoktur. Küçüğün ırzına geçilmesi halinde de aile bütünlüğüne karşı işlenen haksız bir eylem olup, bu eylem aileyi oluşturan bireylere karşı doğrudan doğruya işlenmiş sayılır. Burada kanun koyucu aile birliği ve bütünlüğüne yoğun saldırıyı gözönünde bulundurmuştur. Nitekim bir Yargıtay kararında ( kişilik hakları, kişinin yaşamı, sağlığı, vücut ve ruh bütünlüğü ile toplum içindeki yerini koruyan haklar olduğu ve bunların fiziki duygusal ve sosyal kişilik değerleri içerdiği gözetildiğinde, somut olaydaki duruma göre, davacıların çocuğunun yara-lanmasını, duygusal değerlere saldırı kapsamı içine girip girmediği konusu üzerinde durulması gerekir. Duy-gusal kişilik değerler, kişinin toplum içindeki yeri, birlikte yaşadığı ailesi ve yakınlarının değer alanı içine giren haklardır. BK.49 maddesindeki düzenleme itibariyle, kişinin bizzat değilde yakınlarının ( karı-koca, ana-baba ve çocukları ) ağır yaralanması gibi somut olayın KENDİSİNE ÖZGÜ AĞIRLIĞININ VE ÖZELLİĞİNİN ZORUNLUKILDIĞI OLGULAR ORTAYA ÇIKTIĞI hallerde AİLE BİRLİĞİ İÇİNDE Korunması gereken GÖNÜL BAĞLILIĞININ zarar gördüğünün kabulü gerekir. Bir kişinin anlık bir heye-can ve üzüntüsünün BK.49 maddesinin koruduğu değerler bakımından kişilik haklarına saldırı teşkil edecek düzeye ulaşmadığı sonucuna varılmıştır ( Y.H.G.K.1.4.1998 gün E:1998/4-251 K:1998/265 )
İsviçre Federal Mahkemesi de bir kararında " BK.md.49 Fatma 1 e göre manevi tazminat olarak bir miktar paranın ödenmesi talebini, saldırının özel ağırlığı haklı gösteriyorsa ileri sürülebileceğini kabul etmektedir. Manevi tazminat için kişilik haklarının korunmasına tabi olan evlilik birliğine böylece davacının kişisel var-lığına zarar veren olayın GÖSTERDİĞİ ETKİ'nin YOĞUNLUĞU ÖNEM TAŞIR" ( Bkz. İsviçre Federal Mahkemesi 11 Mart 1986 tarihli kararı BGE 112 II 121 ff ) Federal Mahkeme İçtihatları. Kocanın Trafik Kazası Sonucu Sakat Kalan Eşi Nedeniyle Manevi Tazminat Talep Etme Hakkı vardır. Çeviren Prof Dr.Ahmet Kılıçoğlu s.383 ).
Somut olayda, Hüseyin G.nin A.B. kızı Fatma B.den olan alacağının tahsili için yaptığı icra takibine, itiraz edilmediği yapılan haciz sırasında Mehmet Ali kızı Fatma B. nin ödeme taahhüdünde bulunduğu, adı geçe-nin borcu ödememesi nedeniyle İcra Ceza Mahkemesince taahhüdü ihlalden ceza verildiği ve cezaevine ko-nulduğu ancak borçlunun Mehmet Ali kızı Fatma B. olmayıp A.B. kızı Fatma B. olduğunun anlaşılması üze-rine, yargılamanın iadesi yoluyla ceza kararının iptal edildiği ve davacı Fatma B.nin salıverildiği davalıların bu eyleminden dolayı davacı Fatma lehine manevi tazminata hükmedildiği, davalı Orhan'ın eyleminin davacı kocanın aile bütünlüğünü bozma, kocanın kişilik haklarını ihlal etme amacının bulunmadığı, olayın bir isim benzerliğinden kaynaklanmış olup gösterdiği etki ve yoğunluğun koca Cevdet'in kişisel değerlerine saldırı teşkil edecek düzeye ulaşmadığı anlaşıldığından somut olay itibariyle davacı kocaya manevi tazminat veril-mesi doğru olmamıştır.
Kocanın maddi tazminat istemine gelince; BK. 42. maddesine göre, zararı kanıtlamak davacıya düşer. Zara-rın gerçek tutarını kanıtlamak olanaksız ise hakim işlerin olağan gidişini ve zarar gören tarafından alınmış tedbirleri gözönünde tutarak zararı "Adalete tevfikan" tayin eder denilmiştir. Somut olayda davacı maddi tazminat isteklerini kalem kalem belirttiği, bunlara ilişkin bir takım belgeleri sunduğu görülmektedir. Mah-kemece yapılacak iş dosya üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak ibraz edilen gider belgelerinin bu olay nedeniyle yapılıp yapılmadığı, belge olmayanlar için bu giderlerin yapılmasının mutad olup olmadığı araştı-rılmak ve BK.nun 42. maddesinin uygulanma olanağının bulunup bulunmadığı saptanmak ve hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde ve eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda yazılı nedenlerle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya uygun bulunmadığından direnme kararı bozulmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının daire bozma kararında ve yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 25.2.2004 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI :
1982 Anayasası'nın kişilik haklarını düzenleyen ikinci bölümünde yer alan 20. maddesi, aile hayatına saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmektedir. Aynı şekilde İnsan Hakları Evrensel Bildirinin 12. maddesi ile Avru-pa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesi aileye keyfi olarak karışılamayacağı, herkesin aile hayatına saygı göstermesi gerektiğini kurala bağlamıştır.
Kişilik hakları, insan olmak itibariyle doğuştan var olan ve herkes tarafından saygı gösterilmesi gereken hak-lardır. " Aileye saygı" yı yukarıda açıklanan yasa kuralları bir " kişilik hakkı" olarak kabul etmişlerdir.
Davalının kusurlu davranışı sonucu davacılardan A.B.nin cezaevine girdiği uyuşmazlık konusu değildir. Burada tartışılması gereken konu, eşi haksız şekilde cezaevine alınan davacı koca C.B.nin bu nedenle kişilik haklarının haleldar olup olmadığı ve manevi tazminat talebine hakkı bulunup bulunmadığı noktasında top-lanmaktadır. Hukuk Genel Kurulu 09.11.1979 tarih ve 978/4264-1351 sayılı kararında, lise öğrencisi olan bir kızın tanımadığı bir erkekle birlikte fotoğrafının çekilip, " ailelerin evlenmesine izin vermediği aşıklar Çamlıca'da buluştu" şeklinde haber yayımlayan davalının eyleminin yalnızca çocuğu değil, ana ve babasının da kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığının kabulü ile manevi tazminata hükmedilmesi gerektiğine karar vermiştir.
Haksız yere eşi cezaevine alınan kocanın bu olay dolayısıyla üzüntü ve elem duymaması mümkün değildir. Burada " Aile hayatına saygı" kuralına açıkça aykırı davranılmış, davacı kocanın kişilik hakları zedelendi-ğinden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 8. maddesi ihlal edilmiştir.
Anayasanın 90/son maddesi hükmü karşısında, söz konusu 8. maddeye göre mahkemenin koca yönünden tazminata karar vermesi yerindedir.
Yukarıda açıklanan yasal kurallar karşısında davacı kocanın da aileye karşı yapılan hukuka aykırı bu davra-nıştan dolayı davalıdan manevi tazminat istemeye hakkı olduğunun kabulü gerekir.
Belirtilen sebeplerle, mahkeme kararının onanması gerektiği düşüncesiyle çoğunluk kararına katılmıyorum.
M.Zafer ERDOĞAN Yargıtay 10.Hukuk Dairesi Üyesi
KARŞI OY YAZISI :
Hukuk Genel Kurulu'na gelen uyuşmazlık, davalı vekili kusurlu davranışı nedeniyle cezaevine giren Fatma B.nin eşi C.B.nin manevi tazminat isteyip isteyemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Davalının davacı eşinin hapse girmesinde kusuru olduğu konusu Özel Dairenin kabulündedir. Özel Daire BK.md.49'a göre davacının şahsi menfaatlerinin haleldar olmadığı, anılan istemin şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğundan söz edilerek, manevi tazminata hükmeden yerel mahkeme kararını bozmuştur.
Yansıma zararı, hukuka aykırı eylemden zarar gören kişinin dışında bir başkasının zarar görmesidir. İlliyet bağı ve hukuka aykırılık koşullarının gerçekleşmesi gerekir. Ancak özel bir koruma normunun ihlali gerekir. Örneğin destekten yoksun kalma tazminatı gibi ( BK.m.45/II ) .
Federal mahkeme, cismani zararın ağır olması halinde anne, baba, çocuk yada birlikte kalanların manevi tazminat isteyebileceğini kabul etmektedir. ( ATF II 50, Syboz, Geotgez/Gillierun, Robert: Code Civil Suissa et Code des obligatioıns annotes Sixieme editian mise a jour Introduction de Jean Gauthier Lausanne 1999 )
Federal Mahkeme düşüncesini İsviçre Borçlar Kanunu m.49'a dayandırmıştır.
Aynı düşünce Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1.4.1998 T. 1998/4-251 E: 1998/265 sayılı kararında da kabul edilmiştir. Böyle hallerde aile birliği içinde korunması gereken gönül bağlılığının zarar göreceğinin kabulü gerektiği sonucuna varılmıştır. Hukuk Genel Kurulunun sözü edilen mükemmel kararında duygusal kişilik değerler; kişinin toplum içindeki yeri, birlikte yaşadığı ailesi ve yakınlarının değer alanı içine giren haklar olduğu, bu bağlamda kişinin bizzat şahsına bağlı olmayıp özellikle aile hukuku içinde yer alan değer-lerden olduğu vurgulanmıştır.
1982 Anayasası'nın 20. maddesinde herkesin aile hayatına saygı gösterilmesini isteme hakkı olduğu belirtil-miştir. Bu hak klasik haklardandır. Devletin kişinin alanına müdahale bulunmama ödevi yükleyen kişilik haklarından biridir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 8. maddesi de keza aile hayatına saygı gösterilmesini hüküm altına almıştır.
Esasen yapılan konuşmalardan Yüce Kurulun çoğunluğunca sözü edilen isteğin Borçlar Kanunu'nun 49. madde kapsamına girdiği konusunda görüş birliğine varılmıştır.
Bu defa sorun; eylemin manevi tazminata hükmedilecek yoğunluğa varıp varmama noktasına yönelmiştir.
Olayımızda hukuka aykırılık ve nedensellik koşulları gerçekleşmiştir. Eylem BK. 49 kapsamında kabul edilmiştir. O halde eylemin ağırlığı manevi tazminatın miktarı ile ilgilidir. Nedensellik kurulduğunda ve hukuka aykırılık kabul edildiğinde manevi tazminata hükmetmek gerekir.
Türk Hukukunda manevi tazminatı ele alan BK.nın 47 ve 49. maddelerinde manevi zararın ağırlığı koşulu aranmamaktadır. Ancak, alelade acılar için tazminata hükmedilemez. ( Tekinay/Akman/Burcuoğlu/ A1top:Borçlar Hukuku, Genel Hükümler, B.7, İstanbul 1993,s.656 )
Evrensel Hukukun değerlerinden biri toplumsal adalettir. Toplumsal adalet düşüncesinin temel dayanağı " kişinin kendisini başkasının yerine konmasıdır" ( Gürbüz Ahmet: Hukuk ve Meşruluk, Evrensel Erdem Üze-rine Bir deneme, İstanbul 1998, s.118 ) Eşi düşünülmelidir.
Tüm bu gerekçeler doğrultusunda davacının manevi tazminat isteminin kabulü düşüncesiyle Yüce Kurulun çoğunluğun red görüşüne katılamıyorum.
Mustafa Kılıçoğlu Yargıtay 9.Hukuk Dairesi Üyesi
---------------------------------------------------
ŞİKAYET HAKKININ KÖTÜYE KULLANILMASI İÇİN KASIT ŞART DEĞİL, İHMALİ BİR DAVRANIŞ VE KUSUR YETERLİDİR.
Bilindiği üzere bir suçun oluşması için, manevi öğe olan kasıt unsurunun gerçekleşmesi bir zorunluluktur. Oysa haksız şikayete konu eylemler ille de iftira ve hakaret gibi bir suçun oluşumunu gerekli kılmaz. Yani bir isnat, suç olmayabilir ama haksız şikayet teşkil edebilir.
Bu durum, Yargıtay Dördüncü Hukuk Dairesi 16.05.1989 tarih ve 281 Esas,3471 sayılı kararında şu şekilde ifade edilmiştir; Şikayet hakkının kötüye kullanıldığından söz edebilmek için şikayet olunanı kasten ve zararlandırmak amacıyla yani kin ve garezle hareket ettiğinin gerçekleşmesi gerekli değildir. Kişinin böyle bir davranışta bulunması kastın varlığı dışında kusurlu bir davranış niteliğinde olsa bile ve derecesi de ağırsa özellikle isnat olunan eylemin işlendiğine dair ortada hiç yada yeterli emare yoksa şikayet hakkının kötüye kullanıldığının kabulü ve sonuç olarak da manevi tazminata hükmetmek gerekir.
Öyle ise, haksız şikayet nedeni ile açılan manevi tazminat davalarında, şikayet eden kişi ceza davasında beraat etse bile, hukuk mahkemesinde açılan manevi tazminat davasında hüküm giyebilir.
|