09-08-2011, 23:02
|
#2
|
|
1-Bilirkişilerin genel olarak ihmalkar davrandığı bir gerçektir. Raporun gelmesinde Olağanın üzerinde uzamalara avukatlar olarak hepimiz alışmışızdır. bu uzamalar, dava taraflarını mağdur ettiği gibi, adaletin tecellisini geciktirdiğinden kamu menfaatine de zarar vermektedir.
2-soruda, uzamada geçerli mazeretlerin tartışılması istenmiş. elbette somut olaydaki gerekçeye ve şartlara bakmak gerek. bunu bir kenara koyalım. ama unutmayalım ki neticede bilirkişi olmak zorunlu değildir, kişiler belli bir prosedür çerçevesinde ve bu konuda bir de yönetmelik var, adalet bakanlığına bilirkişilik yapmak için başvurarak bilirkişi oluyor. dolayısıyla iş yoğunluğu tek başına geçerli bir mazeret olamaz bence. ya da hamilelik, bir hastalık değildir. normal seyrinde süren (örneğin hastanede yatma, düşük tehlikesi nedeniyle sürekli doktor gözetiminde olma ya da çalışma yasağı gibi haller dışında) bir hamilelik, raporu geciktirmede haklı neden olamaz. kaldı ki, bilirkişinin işi alırken mevcut olmayan ve baştan öngöremediği, işi aldıktan sonra ortaya çıkan ve işi geciktirmesini kaçınılmaz kılan bir durum varsa bunu gecikmeksizin ilgili mahkemeye bildirmelidir. bunu yapmamış olması da yine bir özensizlik-ihmal göstergesidir.
3-ama elbette siz, (anladığım kadarıyla bilirkişinin avukatlığını yapacaksınız), mahkemede gecikme nedenlerini de temellendirerek anlatmaya çalışınız ki, ihmalin kasıtlı olmadığını, geçerli mazeretler olduğunu somutlaştırıp mahkemeyi ikna etmeye çalışınız. bir de doğmuş mağduriyet ya da zararın varlığı-yokluğu üzerinde durunuz...
kolay gelsin...
|