Mesajı Okuyun
Old 14-06-2011, 16:47   #2
üye32062

 
Varsayılan

Anlatımınızdan oğulun kira bedelini iyi takdir edemediği, bu işten herhangi bir çıkar elde etmediği sonucuna vardım.

Oğul ile kiracı arasında çıkar işbirliği var ise davayı vekaletin kötüye kullanıldığı iddiası ile açabilirsiniz. Ancak ispat edilemezse geçerli vekalete istinaden yapılan sözleşmenin geçerliliğini koruyacağını düşünüyorum.İyi çalışmalar


T.C. YARGITAY

1.Hukuk Dairesi
Esas: 2002/8763
Karar: 2002/11470
Karar Tarihi: 22.10.2002


ÖZET: Üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Bu kural hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur.


(818 S. K. m. 390) (4721 S. K. m. 2, 3)

Dava: Taraflar arasında görülen davada;

Davacı, mali müzayaka sebebi ile dava konusu 1 parsel s. taşınmazını satışa çıkardığını, yakın arkadaşı olan davalı Kenan'ın, 85 milyara müşteri bulduğunu söyleyerek, acele bir biçimde kendisini notere götürerek, satış yetkisi olan vekaletnameyi aldığını, iki tarih sonra da, ticari ilişki içerisinde bulunduğu, Çetin Oto Galeri sahibinin yeğeni olan sair davalı Halit Alp'e sekiz milyar beş yüz milyon TL. bedelle temlik ettiğini ileri sürerek, iptal ve tescil istemiştir.

Davalı, taşınmazı altmış milyar liraya vekilden aldığını, bedelini de vekile verdiğini belirterek, davanın reddini savunmuş, sair davalı Kenan'ın ise, adresi tesbit edilemediğinden, duruşma günü gazete ile ilan edilmiş olmasına karşın, duruşmalara gelmemiş, savunmada bulunmamıştır.

Mahkemece, vekil aracılığıyla yapılan temliki tasarruflarda, gabin hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların dinlenme olanağı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.

Karar, davacı Recep Günden vekili tarafından duruşma istemli temyiz edilmekle, duruşma günü olarak saptanan 22.10.2002 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili avukat Emre Can Korur ile temyiz edilen Halit Alp vekili avukat Haydar Ayan geldiler, davetiye tebliğine rağmen sair temyiz edilen gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi A.Sevil Çalıkoğlu tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, özellikle, dava dilekçesi içeriğinden davacının gabin iddiası yanında, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasıyla tapu iptal ve tescil isteğinde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Temliki işlemin vekil aracılığıyla yapıldığı sabittir. Bu suretle yapılan temlikte gabinin subjektif unsurunun oluşmayacağı gözetilerek, bu iddiaya dayalı davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.

Ne var ki, mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı açılan dava bakımından, yeterli bir araştırma ve değerlendirme yapıldığı söylenemez.

Bilindiği üzere; Borçlar Yasasının temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde <vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir...> hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği biçiminde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Yasanın 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.

Ne var ki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Yasanın 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu kanun maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa tüm çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.

Yukarıda açıklanan ilke ve olguları da kapsar biçimde, araştırma ve soruşturmanın tamamlanması ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.

Sonuç: Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan sebeplerden ötürü HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine ve 4.12.2001 gününde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 250.000.000 TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 22.10.2002 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)