02-06-2011, 10:06
|
#55
|
|
Sayın Konyalı, sağolsun, yürürlükteki anayasal ve yasal mevzuatı güzelce özetlemiş. Zaten, tartışmamızı da bu hükümleri esas alarak yürüttüğümüzü sanıyorum.
Yanıbaşımızda dünyanın en tehlikeli devletlerinden biri olan İsrail bulunmaktadır ve İsrail gelişmiş nükleer teknolojiye, aynı zamanda nükleer silahlara, sahiptir.
Dışişleri Bakanlığı bünyesinde devletimizin İsrail karşısındaki aczini de her vesileyle gözlemlemekteyim.
İsrail'in sermaye gücü ve teknolojisi karşısında, bağımsız bir devlete hiç yakışmayan aciz durumlar yaşamaktayız.
Mustafa Kemal'in devletimizin bağımsızlığının önemi üzerine sayısız söylemlerini burada tekrarlamayacağım.
Yargı bağımsızlığından ve hakim teminatından da vahim olan devletin bağımsızlığı ile ilgili tehdit ve tehlikeler mevcuttur.
Bu tehditlerin başında İsrail gelmektedir. Sadece bizim devletimiz için de değil, tüm dünya ve insanlık için tehlikeler yaratan bir ideolojisi de vardır.
Irkçı dincilik İsrail'e has bir kavramdır.
Nükleer teknolojiye sahip gelişmekte olan iki ülkeden Hindistan gündeme getirilmezken, Pakistan'ın sürekli gündemde tutulması ve İran'ın da baskı altına alınmış olması İsrail'in gücünü ortaya koymaktadır.
Milletimizin mayası itibarıyla ve küresel sermayeyi kontrol eden Yahudi emperyallerin felsefesi itibarıyla, İsrail ile sonsuz işbirliği yapabilmemiz imkansızdır.
Nükleer teknoloji, enerji ve silahlar bu yönden de iyi hesaplanmalıdır.
Dünyada ve bölgede kendi başımıza dış etkilerden muaf bir ortamda değiliz.
Bağımsızlığını yitirmiş bir devletin "yargı bağımsızlığı" ve "hakim teminatı" sorunu ikincil önemde kalır.
Unutmamak gerekir ki; bu devlet, yargı bağımsızlığı sayesinde değil, kanla irfanla kurulmuştur.
Gelişmiş tüm ülkeler, tüm tehlikelerine rağmen, ki bunları bizden çok daha iyi biliyor ve görüyorlardı, bu teknolojiyi öyle ya da böyle geliştirmişlerdir.
Bu sorunu sivil toplum, hür seçimler ve parlamenter demokrasi çerçevesinde ele almak gerekir.
|