Mesajı Okuyun
Old 31-05-2011, 20:24   #2
Av. Bülent Sabri Akpunar

 
Varsayılan

Alıntı:
TCK.m. 247. (1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır
TCK. m.155/ (1) Başkasına ait olup da, muhafaza etmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere zilyedliği kendisine devredilmiş olan mal üzerinde, kendisinin veya başkasının yararına olarak, zilyedliğin devri amacı dışında tasarrufta bulunan veya bu devir olgusunu inkar eden kişi, şikayet üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve adlî para cezası ile cezalandırılır.

(2) Suçun, meslek ve sanat, ticaret veya hizmet ilişkisinin ya da hangi nedenden doğmuş olursa olsun, başkasının mallarını idare etmek yetkisinin gereği olarak tevdi ve teslim edilmiş eşya hakkında işlenmesi halinde, bir yıldan yedi yıla kadar hapis ve üçbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
TCK . m6/ c) Kamu görevlisi deyiminden; kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi,

TCK 6. maddesi gerekçesi : "765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki “memur” tanımının doğurduğu sakıncaları aynen devam ettirecek nitelikte olan tanım, Tasarı metninden çıkarılarak; memur kavramını da kapsayan “kamu görevlisi” tanımına yer verilmiştir. Yapılan yeni tanıma göre, kişinin kamu görevlisi sayılması için aranacak yegane ölçüt, gördüğü işin bir kamusal faaliyet olmasıdır. Bilindiği üzere, kamusal faaliyet, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş olan bir siyasal kararla, bir hizmetin kamu adına yürütülmesidir. Bu faaliyetin yürütülmesine katılan kişilerin maaş, ücret veya sair bir maddî karşılık alıp almamalarının, bu işi sürekli, süreli veya geçici olarak yapmalarının bir önemi bulunmamaktadır. Bu bakımdan örneğin mesleklerinin icrası bağlamında avukat veya noterin kamu görevlisi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamaktadır"

<..Güveni kötüye kullanma suçu ile zimmeti mukayese ettiğimizde her iki suçun failine de suça konu malın zilyedliğinin devredilmiş olması gerekmektedir. Suç konusu malların hukuki durumları, faile zilyedliklerinin
devredilmiş olmaları bakımından benzeşmektedir. Ancak güveni kötüye kullanma suçunun faili herhangi bir kişi olabilirken, zimmet suçunun faili ancak kamu görevlisi olabilir ve zilyedliği kendisine devredilen mal da
görevinin gereği olarak kendisine devredilmiş olmalıdır..Bu ayrışmanın doğal sonucu olarak zimmet suçunda korunan hukuki değer kişilerin kamu idaresinin güvenirliliğine karşı duyulan itimat olurken, güveni kötüye kullanma suçu mülkiyeti koruyan bir suçtur. (Hüseyin Avsallı, Yayımlanmamış Doktora Tezi, sy. 170, Zimmet Suçu)>

<...Sanığın para tahsili görevinin ya da şef olması sebebiyle veznedeki para üzerinde koruma ve gözetim sorumluluğunun bulunup bulunmadığı, fiilen para tahsili ile görevlendirilip görevlendirilmediği hususları kurumdan sorularak sonucuna göre; para tahsili veya koruma ve gözetim görevinin varlığı halinde eyleminin zimmet suçunu aksi halde güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacağı... 5 CD, 2008/8302 E. 2011/70 K. 17.01.2011 T.>



Yeni yasada "zimmet" suçunun faili kapsamı genişletilmiş, gerekçede de açıkça yazdığı üzere avukatın da mesleğini icra ederken bir kamu görevlisi sayılması gerektiği açıklanmıştır. . Bu itibarla icra dosyasındaki paranın avukat tarafından görevi gereği kabzedilerek zilyedliğine geçmesi ve bunun da yasal olmayan gerekçelerle müvekkile iade edilmemesi zimmet suçunu oluşturabilir.Aynı düşünce harç, masraf vb. konusunda da kanımca geçerlidir.