Sayın av.kadirpolat,
 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan av.kadirpolat |
 |
|
|
|
|
|
|
Nevra hanım, ben de cevap yazar iken eser sözleşmesi mi yoksa taşeron sözleşmesi mi diye düşündüm. Ancak fikrimin değişmesine neden olan konu, 1999 depremine ilişkin HGKnun vermiş olduğu kararda inşaat yapanın zararın çıktığı andaki durum itibariyle zarardan sorumluluğu kapsamına gidilmiş. Ayrıca konuya ilişkin olarak "haksız fiil" ibaresi çok kullanılmış.
Bu anlamda benim sorudan anladığım "haksız fiil" sizin anladığınız "eser sözleşmesi".
Ama yine de olayın önemli noktası ise zamanaşımının başlangıç tarihinin ne olduğudur. Bana göre zararın öğrenildiği tarih, zamanaşımının başlangıç tarihidir.
|
|
 |
|
 |
|
1- Eser sözleşmesi-Taşeron sözleşmesi ayrımına neden ihtiyaç duyduğunuzu anlamadım.
Örn:
Bina yapımını üstlenen A şirketi ile B arasında eser sözleşmesi akdedilmiş ise ve A Şirketi de bu bina yapımına dair sözleşmedeki beton dökümü/yapımı işini X Şirketine vererek taşeron sözleşmesi akdetmişse A ile X şirketi arasındaki işbu taşeron sözleşmesi de eser sözleşmesidir.
2- Andığınız Yargıtay HGK kararında davacı ile bina yapımını üstlenenler arasında ne şekilde bir ilişki olduğu belli değildir.
Örn: A Şirketi arsa sahipleri ile "kat karşılığı inşaat sözleşmesi" akdetmişse ve sözleşmeye mesnetle yapılan binadaki daireler 3.kişilere satılmışsa; deprem olması halinde müteahhit, arsa sahiplerine karşı sözleşmeden dolayı, bitirdiği daireleri sattığı kişilere karşı BK m.217-194'ten dolayı ve arsa sahibinin veya başka kişilerin 3.kişilere sattığı dairelerden dolayı haksız fiilden mütevellit sorumlu olabilecektir.
Ayrıca anılan kararda haksız fiile dair tespit yapıldıktan sonra haksız fiildeki zamanaşımı süreleriyle ilgili açıklama yapılmıştır. Daha açık bir ifadeyle BK m.60'ın ne şekilde yorumlanması gerektiğiyle ilgili açıklamada bulunulmuştur, eser sözleşmesine ait zamanaşımı sürelerinin başlangıcına dair yorum yapılmamıştır. (Bu arada karar oyçokluğu ile verilmiş, muhalefet oylarının gerekçelerini de görmek güzel olurdu

)
3- X Şirketi birilerine karşı beton yapımını üstlendiyse o birileriyle arasında eser sözleşmesi vardır; haksız fiil ilişkisi değil.
4- Bütün bunlardan maada eser sözleşmesinde gizli ayıba dair bir karar ekleyeyim:
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 13.05.2008 T., Esas: 2007/7682, Karar: 2008/3192: " ...Eserin tesliminden sonra iş sahibi, işlerin olağan gidişine göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve bozukluğu varsa derhal yükleniciye bildirmek zorundadır. Tersi durumda yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulmuş olur. Ancak kasten sakladığı bozukluklarla usulüne uygun yapılan gözden geçirmede fark edilmeyecek ayıplar için yüklenicinin sorumluluğu devam eder. Eğer, meydana getirilen eserin teslim alındığı sırada usulüne uygun yapılan gözden geçirme ile var olan bozukluğu görülmemişse ortada gizli bir ayıbın olduğu kabul edilir. Ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi öğrenir öğrenmez yükleniciye derhal bildirmek zorundadır. Yüklenicinin imâlini yüklendiği eserin ayıplı olması durumunda; açık ayıplarda Borçlar Kanunu’nun 359., gizli ayıplarda ise 362.maddeleri hükümlerine uygun olarak ihbarda bulunduğu takdirde Borçlar Kanunu’nun 360.maddesinde tanınan hakları iş sahibi kullanabilir. Somut olayda 30.12.1996 tarihli kesin kabul tutanağında kesin kabul tarihinden itibaren 12 aylık süre teminat müddeti olarak kabul edilmiştir. Dosya kapsamındaki E____ İnşaat A.Ş. proje müdürü tarafından davacı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı’na yazılan yazıda III.Etap B2 ve B4 bölgeleri inşaatları ile ilgili davacının ihbarda bulunması sebebiyle inşaatlardaki aksaklıkların giderileceğinin bildirildiği ve bu yazının 22.12.1997 tarihinde davacıya intikal ettirildiği ve dolayısıyla ayıp ihbarının yüklenici şirkete Borçlar Kanunu’nun 362.maddesi hükmüne uygun şekilde ve zamanında yapılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 126/IV.maddesi gereğince
yüklenicinin bile bile ve ağır kusuru ile sözleşmeyi hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi, özellikle ayıplı malzeme kullanmış veya ayıplı bir iş meydan getirmiş olması sebebiyle oluşan zararlardan ötürü açılan dava 10 yıllık zamanaşımı süresine tâbi bulunmaktadır. Somut olayda da süresi içinde davacı tarafından gizli ayıpların giderilmesi istemiyle yüklenici davalı E____ A.Ş’ye ihbarda bulunulmuş olmasına ve işin teslim tarihi itibariyle on yıllık zamanaşımı süresi dolmadan davanın açılmış bulunmasına göre gizli ayıplı imalâtlarla ilgili talep yönünden işin esasının incelenip davanın sonuçlandırılması gerekirken mahkemece ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle yüklenici davalı hakkındaki davanın tümden reddine karar verilmiş olması doğru olmamıştır..."
Saygılar...