 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av. Nurten Çelik |
 |
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşım,
Dava oldukça karışık ve ben de belki biraz karışık anlatıyor olabilirim. Bunun için sizden özür dilerim. Ben hak ve alacağın dava edildiği yerde dönüştürme davası açmak istiyorum. Murisin son ikametgahı herkes için zor bir yerde. Bu nedenle ecrimisil davasının görüldüğü yargı yerinde davayı açmak için, HUMK nun 11. maddesinde yer alan kesin yetki kuralının uygulanarak yetkisizlik kararı verilmesinin önnüne geçmek için bu konuda varsa emsal kararı arıyorum.
Teşekkürlerimle
Av. Nurten Çelik
|
|
 |
|
 |
|
Madde 576 - Miras, malvarlığının tamamı için mirasbırakanın yerleşim yerinde açılır.
Mirasbırakanın tasarruflarının iptali veya tenkisi,
mirasın paylaştırılması ve miras sebebiyle istihkak davaları bu yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
Sorunuzun yanıtının 576/2. maddede saklı olduğunu düşünüyorum. Tek bir davadaki muristen gelen hakkın; iştirak halinde mülkiyetten müşterek mülkiyete dönüştürülmesi davası açılmak sureti ile tek bir mirasçının kendi hakkını talep edebilir duruma gelmesinden bahsediyorsanız, davanızda yetkili mahkeme murisin yerleşim yeri mahkemesi değildir kanaatindeyim.
Açacağınız dava "Mirasın paylaştırılması" kavramı içinde değildir bana göre.
Aşağıda benzer bir karar daha var.
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C. YARGITAY
2.Hukuk Dairesi
Esas: 1994/9117
Karar: 1994/9888
Karar Tarihi: 20.10.1994
Dava: Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
Karar: Davanın dayanağını oluşturan 584/a maddesi hükmü, Medeni Kanununa 3678 sayılı Kanunla 23.11.1990 tarihinde eklenmiştir. Söz konusu hükmün gerekçesinden, iştirak halinde mülkiyet hakkının kullanılmasında ortaya çıkan güçlükleri bertaraf amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Hüküm, Medeni Kanunun Miras Hukukuna ait üçüncü kitapta taksime ilişkin yedinci babın, terekenin taksiminden evvelki halini gösteren birinci faslında yer almaktadır. Bu hal, onun miras hukuku kuralı olduğunu açıkça ortaya koymasına karşılık taksimin nasıl yapılacağını düzenleyen ikinci fasılda yer almaması da bu kuralın taksime ilişkin olmadığını belirlemektedir.
Görüşmeler sırasında, bu davanın "terekenin idaresine ait iddialar" dan olup olmadığı tartışılmış, HUMK.nun 11. maddesinde yer alan bu tabirin, tüm tereke mallarını kapsayan davaları belirlediği, terekeye dahil bir malın veya tüm tereke mallarının mülkiyet biçimini değiştirme amacını taşıyan ve Medeni Kanunun 585/a hükmünde açıklanan davanın bu kapsamda olmadığı sonucuna varılmıştır. Talebe karşı itiraz olduğu taktirde "iştirak halinde mülkiyetin O MAL üzerinde devamını haklı kılacak" (MK. 584/a) bir halin bulunup bulunmadığını en iyi inceleme imkanına sahip olan hakimin, gayrimenkulun bulunduğu yer hakimi bulunmasına, bu halin HUMK.nun 13. maddesinin konuluş amacına uygun bulunmasına, bu halin HUMK.nun 13. maddesinin konuluş amacına uygun bulunmasına göre incelenen davada Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 11. maddesinin uygulama alanı bulamayacağı kabul edilmiştir (Y. 2. HD.'nin 13.10.1993 tarih ve 8273-9211 sayılı kararı).
Davanın, Medeni Kanunun 518. maddesinde sayılan davalardan olmadığı açıktır. HUMK.nun 13. maddesinde belirlenen yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olup, kesin yetki kuralıdır. Davalının yetki itirazında bulunup bulunmadığına bakılmaksızın hakim görevi gereği re'sen gözetmek zorundadır (Y. HGK.'nun 24.11.1965 günlü ve 685-428 sayılı kararı).
HUMK.nun 8. maddesinde sulh hakiminin görevleri belirlenmiştir. Aynı maddenin 1. fıkrasında, iflas davalarıyla vakfa ilişkin davalar hariç olmak üzere mamelek hukukundan doğan değer ve miktarı 2.000.000.- TL'yi geçen davaların sulh mahkemesinde bakılacağı hükme bağlanmıştır. Medeni Kanuna 3678 sayılı Kanunla eklenen 584/a maddesindeki iştirak halindeki mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesine ilişkin davalar mamelek hukuku ile ilgilidir. Mülkiyet biçimi değişeceğinden görevin malın kıymetine göre belirlenmesi icap eder (Y. 2. HD.'nin 10.2.1992 tarih, 1047-1389 sayılı ve 9.4.1992 tarih, 3917-4237 sayılı, 26.10.1992 tarih, 9812-10258 sayılı kararları). Davacıya, dava konusu taşınmaz malların kıymeti açıklattırılıp açıklama yapmaz veya kıymette ihtilaf doğarsa keşfen kıymet belirlenmesi yapılıp yukarıda açıklanan kurallar dikkate alınmadan Medeni Kanuna 23.11.1990 tarih ve 3678 sayılı Kanunla eklenen 584/a maddesine göre iştirak halinde mülkiyetin müşterek mülkiyete çevrilmesinin dava yolu ile istenmesinin mümkün olması ve mahkeme kararında belirtilen içtihatların kanun değişikliğinden önceki dönemle ilgili olması gözetilmeden yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 20.10.1994 tarihinde oybirliği ile karar verildi. |
|
 |
|
 |
|
Aşağıdaki kararı da her ihtimale karşı ekliyorum.

))
 |
Alıntı: |
 |
|
|
|
|
|
|
|
T.C.
YARGITAY
6. Hukuk Dairesi
E:1992/12621
K:1992/13085
T:16.12.1992
DAVA : Mahalli mahkamesinden verilmiş bulunan ortakliğın giderilmesi davasına dair karar, davalılardan Reyhan kendisine asaleten, kucük Ömer Mehmet'e velayeten tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla; dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, 15 parca taşınmazın ortaklığının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkeme, parsellerin bir kısmının davacılara, diğerlerinin davalılara verilmesi sureti ile paylaştırmaya karar vermiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz olunmuştur.
Davacılar vekili parsel numaralarını dilekcesinde belirttiği 15 adet taşınmazın muris evvelleri Ömer adına tapuda kayıtlı iken, olümü ile taraflara intikal ettiğini, taksimleri hususunda anlaşamadıklarını iddia ile mümkun olduğu takdirde taksimleri sureti ile olmadığı takdirde satışlarını istemistir.
Davalıların aksine bir istekleri bulunmamaktadır. Bu itibarla dava; terekenin taksimi degıl, doğrudan doğruya iştirak halindeki mülkiyete tabi taşınmaz ortaklığının giderilmesi davasıdır. Bu davada, taraflar arasında ortak olan taşınmazların her birinin ayrı ayrı ortaklığının giderilmesi sozkonusudur. Birbirinden tamamen ayrı olan taşınmazların bir tek taşınmaz veya bir mal gibi mütalaası mümkün değildir. Taşınmazlar üzerinde yapılan keşif sonunda her birinin aynen taksiminin mümkün olmadıgı bilirkişi mutalaası ile anlaşılmıstır. Bu itıbarla, her taşınmazın satılması sureti ile ortaklığın giderilmesine karar verilmesi gerekirken, tarafların sulhleri de sözkonusu olmadığı halde, yazılı şekilde hüküm verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428. maddesi uyarınca hükmün (BOZULMASINA), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 16.12.1992 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. |
|
 |
|
 |
|
Kolay gelsin,