Mesajı Okuyun
Old 06-05-2011, 17:20   #8
tiryakim

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Suat Ergin
Bence asıl HGK'nın 28.01.2004 Tarih ve 13/43 sayılı kararı sizin işinize yarayacaktır. Ama bu da Kazancı'da yok. Karardan anladığım kadarıyla diğer hissedara gerek kalmaksızın davanıza devam edebileceksiniz. Başka üyeler kararı eklemezse, elimdeki kitapta tam metni var, size fakslayabilirim.

T.C. YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
Esas: 2004/2-13
Karar: 2004/43
Karar Tarihi: 28.01.2004
 
TEREKEDEK
İ HAKLARIN KORUNMASINA İLİŞKİN DAVALAR-MİRASÇI-TEREKEYE TEMSİLCİ ATANMASI
ÖZET: Taraflar arasındaki dava, terekeye temsilci atanması istemine ilişkindir. Davacıların amacı terekedeki hakların muhafazasına ilişkin olup mirasçılardan her birinin terekedeki hakların korunmasını isteyebileceğinden terekeye temsilci atanmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle direnme karan usul ve yasaya uygundur.
(743 S. K. m. 581) (4721 S. K. m. 640) (1086 S. K. m. 38, 43)
Taraflar aras
ındaki "terekeye temsilci atanması" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir 2. Sulh Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 17.04.2003 gün ve 2003/320 E. - 497 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 26.06.2003 gün ve 2003/8181-9695 sayılı ilamıyla; (…Dava terekeye mümessil tayinine ilişkindir. Davacılar Eskişehir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2002/797 sayılı dosyasında muarazanın menini ve mülkiyetin tespitini istemişlerdir. Davanın mülkiyetin özüne yönelik olduğu dikkate alınarak yetki belgesi düzenlenmiştir. Medeni Kanunun 640/4. maddesi terekedeki hakkın korunmasına yöneliktir. Mahkemece işin esasının incelenip sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken isteğin reddedilmesi usul ve yasaya aykırıdır…) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davacılar vekili
Hukuk Genel Kurulu Kararı
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava terekeye temsilci atanması istemine ilişkindir.
Davacılar vekilleri, davacıların Ç.M. Sanayi ve Ticaret A.Ş. aleyhine bir kısım menkul malların ortak murisleri A.Ç'ye ait olduğundan bahisle muarazanın men'i ve mülkiyetin tespiti davası açtıklarını, ancak ilgili mahkeme tarafından mirasçıların tamamının davacı olmaması nedeniyle A.Ç. terekesine mümessil tayini davası açmak üzere davacılara yetki verildiğini ileri sürerek ve bu yetkiye dayanarak muris A.Ç. terekesine mümessil tayinine karar verilmesini talep etmişlerdir.
Davalılar vekili 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun yürürlüğe girmesinden sonra A.Ç. terekesine temsilci atanmasına gerek bulunmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemenin, TMK'nun 640/4. maddesi gereğince mirasçılardan her birinin terekedeki hakların korunmasını isteyebileceği ve sağlanan korumadan bütün mirasçıların yararlanabileceğinden, terekeye mümessil tayinine gerek olmadığı, bütün mirasçıların birlikte hareketi olmaksızın bir kısım mirasçıların terekedeki menkul malların korunmasını ve terekeye aidiyetini isteyebileceği gerekçesiyle vermiş olduğu ret kararı, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, mahkeme kararında direnmiştir.
Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık elbirliğiyle ortaklık halinde muarazanın men'i ve mülkiyetin tespiti davasını ortaklardan birinin tek başına açıp açamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Elbirliği mülkiyeti kanundan veya kanunda sayılmış olan sözleşmelerden doğar. Burada ortakların belirlenmiş payları olmayıp eşyanın mülkiyeti ortakların tümüne aittir. Miras ortaklığı da kanundan doğan bir elbirliği mülkiyeti olup MK'nun 640. maddesinde düzenlenmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce elbirliğiyle mülkiyet 743 sayılı Medeni Kanunun 581. maddesinde düzenlenmişti. Ancak uygulamada karşılaşılan bazı güçlüklerin giderilmesi için yeni düzenlemede MK'nun 640. maddesine dördüncü fıkra eklenmiştir. Maddenin gerekçesinde belirtildiği gibi, mirasta terekenin tabi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir. Bu hüküm, mirasçıların her birinin hakkını korumak için tek başına dava açmasına imkan sağlamakta ve sağlanan korumadan mirasçıların yararlanmasını öngörmektedir. Ayrıca davacı mirasçı davayı kaybederse bundan diğer mirasçılar etkilenmeyecektir.
Her ne kadar MK'nun 640. maddesinin 2. fıkrasında mirasçıların terekeye elbirliğiyle sahip oldukları, sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf edeceklerine dair hüküm bulunmakta ise de maddenin konuluş amacı ortakları diğer maliklerin yapacağı tasarruflara karşı korumaktır. Bu nedenle maddenin ortaklara zarar verici şekilde yorumlanmaması gerekir. Kaldı ki maddeye eklenen 4. fıkra ile mirasçılardan her birinin terekedeki hakların korunmasını isteyebileceği ve sağlanan korumadan mirasçıların hepsinin yararlanacağı açıkça belirtilmiş olup ortaklardan birinin açacağı dava ile tüm maliklerin hakkı korunmakta terekenin yararına bir sonuç doğmaktadır.
Olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması, bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi ile istihkak, el atmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi taksimi mümkün olmayan talepler ortaklardan her biri tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir.
Somut olayda terekeye ait haklar üzerinde tasarruf değil muarazanın men' i ve mülkiyetin tespiti yani üçüncü kişiye karşı terekenin korunması istenilmektedir.
O halde davacıların amacı terekedeki hakların muhafazasına ilişkin olup mirasçılardan her birinin terekedeki hakların korunmasını isteyebileceğinden terekeye temsilci atanmasına gerek bulunmamaktadır. Bu nedenle direnme karan usul ve yasaya uygun olduğundan onanmalıdır.
Ne var ki, Özel Dairece davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyizi, bozma nedenine göre incelenmemiş olup, dosyanın davacılar vekilinin vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
Sonuç: Davacılar vekilinin temyiz İtirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve dosyanın vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için Yüksek 2. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 28.01.2004 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
 
Sinerji Mevzuat ve
İçtihat Programı