Mesajı Okuyun
Old 02-05-2011, 12:01   #3
aykut cura

 
Varsayılan

Soru metninde, bir tarladan yol geçirildiği ve bu konuda 1972 yılında İdarece kamulaştırma kararı alındığı, fakat taşınmaz sahiplerine kamulaştırma evrakının tebliğ edilmediği bildirilmektedir.

Sizin açtığınız kamulaştırmasız el atma nedeniyle tazminat konulu davada, İdare; tebligat mazbataasının bir suretini ibraz edememiş, sadece taşınmaz sahiplerine kamulaştırma evrakının tebliğ edildiğine dair bir Noter beyanına dayanmıştır.

Bilindiği gibi, kamulaştırma evrakının, taşınmaz malikine Tebligat Yasası ve Tebligat Tüzüğüne göre tebliğ edildiğini, kamulaştırmayı yapan İdarenin ispat etmesi gerekmektedir. Bu ispat, Tebligat Kanunu m. 23'e göre taşınmaz malikince imzalanmış bir tebligat mazbaaası ile mümkün olabilmektedir.

Diğer anlatımla, "Noter yada diğer bir resmi kurumun (örneğin PTT'nin), Tebligat ...... tarihinde .... adresindeki ..... isimli kişiye bizzat yapılmıştır." şeklindeki bir beyanın hiç bir hukuki değeri ve ispat gücü bulunmamaktadır.

Şunu da ilave edelim ki :

1972 yılında yapılmış usulüne uygun bir tebligat bulunmamakla birlikte, ortada İdarece alınmış bir kamulaştırma kararı ve bu kararın Noter eliyle taşınmaz malikinin adresine gönderildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda usulsüz bir tebligat mevcuttur ve bu usulsüz tebligatın taşınmaz malikince öğrenildiği tarihte tebligat usulüne uygun hale gelir ve Tebligat Kanunu m.32'ye göre Kamulaştırma Yasasındaki 30 günlük yasal süre içinde, bedel artırımı davasının açılması gerekirdi. Oysa ki siz, tebligatın usulsüzlüğünü öğrenmenize rağmen bu davayı açmayıp, onun yerine "Kamulaştırmasız El Atma Nedeniyle Tazminat" konulu davayı açmış bulunuyorsunuz.

Yukarıda açıklanan nedeniyle, davanızın reddine karar verilmesi sonucu itibariyle doğrudur.

Bu aşamadan sonra, hak düşürücü süre geçmiş olduğundan, kamulaştırma bedelinin arttırılması davası da açılamayacaktır.

Her ne kadar 2001 yılında Kamulaştırma Yasasında önemli değişiklikler yapılarak, taşınmaz malikince açılacak, "kamulaştırma bedelinin arttırılması davası"na son verilmiş ve onun yerine, İdarece açılabilecek "Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescili" konulu dava geçmiş ise de, Yasa değişikliğinden önceki dönemlerde Noterlerce yapılan kamulaştırma evrakının tebliğine ilişkin olarak Tebligat Yasasındaki usule aykırı işlemlerden kaynaklanan durumlarda, taşınmaz maliklerinin, - yukarıda söylendiği gibi - usulsüz tebligatı öğrenmelerinden itibaren işleyecek yasal süre içinde, bedel artışı (tezyidi bedel) davalarını açma imkanı Yasa'ca saklı tutulmuştur.

Taşınmaz malikinin bu tür bir haktan yararlanabilmesi için, İdarece bankaya yatırılan ihtilafsız kamulaştırma bedelini bankadan almamış olması da bir koşul olarak aranmaktadır.

Not 1: İdareler arasındaki; taşınmaz malikine tebligatın yapıldığına dair yazışmaların, tebligatı ispata yeterli olmadığı, malikin tebligat mazbataasında mutlaka imzasının bulunması gerektiği konusunda, Ahmet Cemal RUHİ'nin - Tebligat Hukuku, 7. Basım Seçkin Yayınevi - Ankara 2011 isimli kitapta bir çok açıklama ve içtihatlar yer almaktadır. (Örneğin; s.31'deki YG 7 HD 16.03.2010, E. 2009/8155, K. 2010/1420)

Not 2: Bankaya yatırılan ihtilafsız kamulaştırma bedeli alınmamışsa, (biraz zorlama bir yol olsa da) Noterden ve PTT İdaresinden kamulaştırma evrakının tebliğ edildiğine dair yer sahibinin imzasını taşıyan mazbata sureti istenmeli ve bu İdarelerden mazbatanın bulunmadığı konusunda net cevap alındığında, tebligatın usulsüzlüğünün bu yolla İdarelerce verilen olumsuz cevaplardan sonra öğrenildiği ileri sürülerek, yasal sürede tezyidi bedel davası açılabilecektir. Bilindiği gibi bu dava kısmi dava niteliğinde açılamadığından, artış istenen bedelin tamamı hak düşürücü süre içinde talep edilmelidir.