Mesajı Okuyun
Old 30-04-2011, 15:08   #3
Av. Aykut Toklu

 
Varsayılan

Durum burada farklı AKIL ZAYIFLIĞI söz konusu olmaz yani babanın yoğun bakımda olması bu maddeye bir dayanak oluşturmaz diye düşünüyorum.

Burada yapılması gereken yoğun bakımdaki babanın temsil yetkisinin oğullarına geçirilmesi için acele bir çözüm bulunması...

Bu nedenle de aşağıdaki metnin size yardımcı olacağı kanısındayım

ORTAK OLAN MÜDÜRLERİNİN AZLİ İLE İDARE VE TEMSİL YETKİLERİNİN KISITLANMASI VEYA GERİ ALINMASI

Ortak olan müdürler konusunda, Türk Ticaret Kanunu, gene ikili bir ayrıma gitmekte ve bu ayrımı da ortağın müdür olarak belirlenme şekline -şirket sözleşmesi ile atanma veya ortaklar genel kurulu tarafından seçilme- dayandırmaktadır. Buna göre, şirket sözleşmesi ile atanan ve aynı zamanda ortak olan şirket müdürleri -örneğin, kurucu ortak olan müdürler-, ortaklar genel kurulu tarafından azledilemeyecekleri gibi idare hak ve vazifeleri de diğer ortaklar tarafından sınırlandırılamaz (TTK md. 543/f.1, md. 161).
Ancak, bu düzenleme, şirket zararına sebebiyet veren müdürlerin hiçbir surette görevlerine son verilemeyeceği anlamına gelmemelidir. Nitekim Kanun, bu gibi durumlarda, müdürlerin idare yetkilerinin mahkeme kararı ile sınırlandırılmasına veya geri alınmasına olanak sağlamıştır. Bu itibarla, haklı (muhik) sebeplerin varlığında, ortaklardan birinin talebi üzerine, mahkeme, şirket sözleşmesi ile atanan müdürlerin idare hak ve vazifesini sınırlandırılmasına veya geri alınmasına karar verebilir (TTK md. 161). Müdürlük görevinin yerine getirilmesinde basiretsizlik, ağır ihmal veya yönetimde iktidarsızlık gösterme gibi haller, muhik sebebe örnek olarak gösterilmiştir (TTK md. 161). Ancak, muhik sebepler Kanun’da sınırlı sayı olarak belirtilmemiş, “gibi haller” ibaresine yer verilmek suretiyle sair sebeplerin de muhik sebep olarak kabulüne olanak sağlanmıştır.
Burada, sebebin haklı olup olmadığını takdir edecek makam mahkemedir. Ancak, yargı kararlarına bakıldığında, bu konuda azli gerektirmeyecek nitelikte sebeplerin de öne sürüldüğü, buna karşılık, yargının bu sebepleri muhik olarak değerlendirmeyip azil taleplerini reddettiği anlaşılmaktadır. Nitekim Yargıtay, “envanter defterinin kapanış tasdikinin olmamasının, limited şirket müdürünün azli için yeterli neden olamayacağına” karar vermiştir(1).
Şirket sözleşmesi yerine ortaklar genel kurulu kararı ile atanan ve aynı zamanda ortak olan limited şirket müdürleri ise, kendilerini seçen organ, yani ortaklar genel kurulu tarafından azledilebilirler. Azil kararının, ortakların çoğunluğu ile alınması gerekmektedir (TTK md. 543/f.1, md. 162). Çoğunluğun sağlanamaması durumunda ise -örneğin, iki ortaklı limited şirketlerde- ortaklardan her biri, seçimle gelmiş olan ortak müdürün şirket sözleşmesi hükümlerini ihlal ettiği iddiasıyla azledilmesini mahkemeden talep edebilir (TTK md. 161). Ayrıca, madde metninde açıkça yer verilmemekle birlikte, azil yetkisine sahip olan ortaklar genel kurulunun, ortak olan müdürün yetkilerini kısıtlamaya veya geri almaya yetkili olduğunu da kabul etmek gerekir.
Ancak, hemen belirtelim ki, temsil yetkisinin sınırlandırılması -istisnaî haller dışında- iyi niyetli üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez. Örneğin, temsil yetkisinin sadece şirket merkezinin veya bir şubesinin işlerine ait olduğuna veya müştereken kullanılmasına dair sınırlamalar -tescil ve ilan edilmiş olmak koşuluyla- üçüncü kişiler hakkında dahi geçerli olur (TTK md. 542, md. 321/f.2).