|
T.C. YARGITAY
11.Hukuk Dairesi
Esas: 2006/7390
Karar: 2007/9712
Karar Tarihi: 25.06.2007
RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI - TACİR OLAN İSKİ İLE DAVACININ SİGORTALISI ARASINDA HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN DAVAYA BAKMA GÖREVİNİN ADLİ YARGIYA AİT OLDUĞU - DAVANIN ESASININ İNCELENMESİ GEREĞİ
ÖZET: Tacir olan İSKİ ile davacının sigortalısı arasında haksız fiilden kaynaklanan davaya bakma görevinin adli yargıya ait olduğu dikkate alınarak, işin esasına girilmesi, taraf kanıtlarının toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
(6762 S. K. m. 12, 18) (2560 S. K. m. 3) (HGK 21.09.1983 T. 1980/11-2721 E. 1983/823 K.)
Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 4. Hukuk Mahkemesince verilen 20.04.2006 tarih ve 2006/22 83 sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin sûresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının hava durumuna ilişkin uyarılara rağmen mazgalları ve yağmur suyu tahliye ızgaraların bakımını gereği gibi yapmaması sonucu meydana gelen su baskını sonrasında müvekkili nezdindeki sigortalı işyerinin zarara uğradığını, sigorta tazminatının ödendiğini, rücu koşullarının oluştuğunu ileri sürerek, 10.985 YTL'nin faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davada idari yargının görevli olduğunu, müvekkilinin hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını tazminatın fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, somut olayda hizmet kusura bulunup bulunmadığının araştırılması gerektiği, davada idare mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle, dava dilekçesinin görev nedeniyle reddine, görevli mahkemenin idari yargı olduğuna karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, işyeri sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.
TTK'nın 18. maddesinde kendi kuruluş kanundan gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulu teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları belirtilmiş, aynı Yasanın 12/11. maddesinde su, gaz, elektrik dağıtım, telefon, radyo ile haberleşme ve yayın yapma gibi işlerle uğraşan müesseselerin ticarethane sayılacakları hükme bağlanmıştır.
Davalı İSKİ'nin kuruluşu hakkındaki 2560 Sayılı Kanun'da bu kurumun genel kurul, yönetim kurulu ve genel müdürlük ile yönetileceği denetçileri vasıtasıyla denetim yapılacağı, yıllık faaliyet ve yatırımlarının bilançolarda belirlenip, genel kurulun onayına sunulacağı ve bütçesinin kamu iktisadi teşebbüslerinde uygulanan bütçe formülüne göre düzenleneceği açıklandığına göre bu kuruluşun özel hukuk hükümlerine göre idare edilen bir kamu kuruluşu olduğunun kabulü gerekir.
Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da 2560 Sayılı Kanuna tabi olan İSKİ'nin gördüğü hizmet kamu hizmeti ise de faaliyetini özel hukuk kuralları altında yapması itibariyle TTK'nın 18/1. maddesi anlamında tacir sayılacağını ve tacir olan davalı ile davacı arasındaki haksız fiilden kaynaklanan (TTK'nın 3. maddesi) davaya bakma görevinin adli yargının görevine girdiğini YHGK'nın 21.09.1983 gün ve Esas 1980/11-2721 Karar, 1983/323 sayılı kararında benimsenmiştir.
Her ne kadar 12.2.1959 gün 1958-17 E. 1959-15 K. sayılı idari eylemlerle ilgili bir içtihadı birleştirme kararı varsa da 23.11.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2560 Sayılı Yasanın hükümleri karşısında bu İçtihadı Birleştirme Kararının İSKİ bakımından uygulama alanının kalmadığı sonucuna varılmalıdır. Bu hususlar, YHGK'nın 29.11.1995 gün 1995/11-647, 1043 K. sayılı içtihadında aynen benimsenmiştir.
O halde, tacir olan İSKİ ile davacının sigortalısı arasında haksız fiilden kaynaklanan davaya bakma görevinin adli yargıya ait olduğu dikkate alınarak, işin esasına girilmesi, taraf kanıtlarının toplanarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.06.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
|