Mesajı Okuyun
Old 19-04-2011, 14:18   #3
Av.Nevra Öksüz

 
Varsayılan

Sayın BAŞAR,

4721 S.K yürürlük tarihi: 01.01.2002

4721 S.K.'da da 743 S.K.'daki gibi velayetin değiştirilmesinde yetkili yer mahkemesi belirtilmemiştir.

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 05.04.2002 T., Esas: 2002/3916, Karar: 2002/4847: "Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:


KARAR : Davalı Kocaeli yada Soma Mahkemelerini yetkili olarak göstermiştir. Davalı tek bir yer mahkemesinin yetkili olduğu hallerde, yetkili Mahkemeyi tek ve doğru olarak göstermek zorundadır ( HUMK m.23/son ). Velayetin değiştirilmesi davalarında 743 sayılı kanunda yetkili mahkeme gösterilmediğinden Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 8. maddesinde gösterildiği üzere davalının yerleşim yeri ( ikametgahı ) mahkemesi, tek yetkili yer mahkemesidir. Davalı birden ziyade mahkemeyi yetkili olarak gösterdiğinden yetki ilk itirazının reddi gerekirken kabulü ve yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Hüküm açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre diğer hususların incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi."

4787 S.K. yürürlük tarihi: 18.01.2003

4787 S.K. m.7/son: "Özel kanunlardaki hükümler saklı kalmak kaydıyla, bu Kanunda hüküm bulunmayan konularda Türk Medeni Kanununun aile hukukuna ilişkin usul hükümleri ile Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır."

4721 S.K. m.411: "Vesayet işlerinde yetki küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine aittir."

4721 S.K.'un 2.kitabı (m.118-494) Aile Hukuku kitabıdır. Türk Medeni Kanunu'nun Aile Hukuku kitabındaki m.411'de belirlenen usul hükmünün velayetin değiştirilmesine dair davada da uygulanabileceğini düşünüyorum.

* Sanırım belirttiğiniz Karşı Oy aşağıdakidir; lakin değilse ihtimaline binaen eklemek istedim

Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, 09.05.2000 T., Esas: 2000/5949, Karar: 2000/6046: "...

KARŞI OY:

Medeni Kanunun 148.maddesi velayet, kişisel ilişki ve iştirak nafakasının düzenlenmesini hakimin kendiliğinden alacağı önlem ( tedbir ) olarak düzenlemiş, aynı yasanın 149.maddesiyle de koşulların değişmesiyle önlemleri yeni durumlara göre düzenlemek üzere değiştirmiş ve kaldırma yetkisi tanımıştır.


Yasada aile birliğinin korunmasına yönelik bu önlemlerin hangi hakim tarafından alınacağına ilişkin açıklık yoktur.Ancak önlem alınmasını düzenleyen hükme boşanma karşılığını taşıyan dördüncü bentte yer verilmiştir. O halde öncelikle yetkili mahkeme veya hakim boşanma davasında yetkili olan hakimdir. Ancak boşanma davası sonuçlandıktan sonra yetkinin nerede olacağı kuşku yaratmaktadır. Burada yasa bilerek boşluk bırakmıştır. Zira tedbir niteliğindeki önlemlerin ne şekilde ve hangi mahkemeden istenebileceği Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 10l-4,l04 ve sonraki maddeleri ve 500.madde yerine geçerli olan 7.6.1935 gün ve 92/l6 sayılı İnançları Birleştirme Kararı ile düzenlenmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 10l/4.maddesi,ayrılık ve boşanma davası sonucu Medeni Kanunca gereken ve boşanmanın eki ( fer'i )niteliğinde bulunan önlemleri ihtiyati tedbir olarak nitelendirmiştir. Aynı yasanın 104.maddesi ise bu gibi isteklerin en az giderle ve en çabuk yerine getirilmesini sağlayacark mahkemeden istenebileceğini ön görmektedir. Yukarıda sözü edilen 92/l6 sayılı İnançları Birleştirme Kararında da aile birliğinin korunması için gereken önlemlerin alınmasında yetkinin söz konusu olmayacağı kuralı benimsenmiş ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 104.maddesini güçlendirecek şekilde ona parelel yorum getirmiştir. Evlilik birliğinin korunması ile ilgili Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 500.maddesini yürürlükten kaldıran 15.5.1985 gün ve 3222 sayılı yasanın gerekçesinde ".. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 500.maddesi yürürlükten kaldırılmak suretiyle daha önce aynı yasa ile yapılan değişiklik ile İcra İflas Yasasındaki bu değişikliklere paralellik sağlanmış, çocuk teslimi de dahil olmak üzere konu ile ilgili tedbirlerin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 101.maddesi uyarınca herhangi bir hukuk mahkemesinden istenebilmesine imkan tanınmıştır" açıklamasına yer vererek yetkinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 101 ve sonraki maddelerine göre düzenlenmesi gereğini vurgulamıştır.

Bu sayılanların dışında,yasa hakime doğrudan önlem alma görevi verdiğine göre ( M.K.Md.148 ve 149 )boşanma ve ayrılıktan sonra da çocukların bakımı, yetiştirilmesi, ebevenleriyle olan kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde kamu yararı görmüştür.Kamu yararının bulunduğu yerde, olaya ve çocuğa en yakın olan hakimin müdahalesinin kabulünde zorunluluk vardır.
Bu konuda önlem alacak hakim olaya veya çocuğa en yakın olan hakim olmalıdır. Bu babanın-annenin veya çocuğun bulunduğu yer hakimi olabileceği gibi Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 10l/4 ve sonraki düzenlemelerinde belirtilen bir başka yer hakimi de olabilir.Mahkemenin iştirak nafakasının artırılmasına ilişkin isteği belirtilen hususları dikkate almadan,önceki uygulamaları örnek olarak yetki yönünden ret etmesi usul ve yasa hükümlerine aykırıdır. Hükmün belirtilen nedenlerle bozulması görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun düşüncesine katılmıyorum."

Saygılar...