|
Örnek karar
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, 18.09.2008 T., Esas: 2008/4066, Karar: 2008/10729: "Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Avukat F____ P____ ile davalı vekili Avukat S____ U____'ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 01.06.1992 tarihinde davalıdan satın aldığı 1200 metrekarelik taşınmazın Orman Genel müdürlüğünün açtığı dava sonucu 935,19 metrekaresinin orman vasfı ile hazine adına tescil edildiğini ileri sürerek toplam 53.471.00 YTL'nin fazlasının saklı tutarak tescil tarihinden faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, ayıpta satıcının sorumluluğu için gerekli şartların oluşmamış olduğuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının, 01.06.1992 tarihinde 1200 metrekarelik alanı tarla vasfı ile davalıdan kayden satın almış olduğu ve Orman Genel müdürlüğü tarafından açılan Tapu İptali tescil davası sonucu taşınmazın 935,18 metrekaresinin kesinleşmiş orman alanı içinde kalması sebebi ile ifraz edilerek orman vasfı ile hazine adına tescil edilmiş olduğu konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Dava konusu alanın 12.11.1985 tarihinde kesinleşmiş orman alanı içinde kaldığı, 3116 sayılı yasaya göre evveliyatının orman olduğu ve 6831 sayılı yasanın 3373 sayılı yasayla değişik 1. md gereği orman sayılan yerlerden olduğu dosya içeriğindeki bilgi ve belgelerle sabittir. Davacı, zapta karşı tekeffül hükümlerine dayanarak eldeki davayı açmıştır. Yargıtay'ın sapma göstermeyen kararlarına göre özel mülk olarak tescile tabi olmayan bir taşınmaz, her nasılsa özel mülk olarak tapuya tescil edilerek hakkında sicil oluşturulmuşsa, bu sicil taşınmazın tescile tabi olmayan yerlerden olduğu sonucunu değiştirmez. ( HGK. 22.2.1990 gün, 1989/1-700 esas, 1998/101 karar ve 18.10.1989 gün 1989/1-419 esas, 1989/528 karar, 11.6.2003 gün, 2003/13-414 esas, 410 karar ) Buna göre davacı, taşınmazın öncesinin orman olmadığını bilemeyeceğini, iyi niyetli olduğunu, yani MK. 1033. maddesindeki tapu siciline itimat prensibini ileri süremez. Taşınmazın davacıya satıldığı 01.06.1992 tarihinde evveliyatının orman olduğunun bilinmesi alan ve satan için yasa hükmü gereğidir. Orman alanlarının özel mülkiyete konu olması, devir ve temliki hukuki sonuç doğurmaz. Yani taraflar arasında yapılmış bulunan satım akdi BK. 19-20 maddeleri gereğince mutlak butlanla batıl olup, baştan beri geçersizdir. Geçersiz sözleşmelerde, taşınmazın hukuka uygun yollarla tescil edilmiş olması BK. 192 maddesindeki satıcının zapta karşı tekeffül borcunu doğurmaz. Çünkü bu madde, sadece hukuken geçerli sözleşmelerde ileri sürülebilir. Davacı geçersiz sözleşmeye dayanarak taşınmazın değerini tazminat olarak isteyemez; sadece geçersiz sözleşme nedeniyle ödediği bedeli sebepsiz zenginleşme ve denkleştirici adalet kurallarına göre isteyebilir. Geçersiz sözleşmelerde herkes aldığını aynı anda iade ile yükümlü ise de, taşınmaz davacının kusuru olmaksızın elinden çıkmış olduğundan onun iade mükellefiyeti yoktur.
Hal böyle olunca, mahkemece bilirkişilerden alınacak taraf ve yargı denetimine elverişli rapor ile davacının 01.06.1992 tarihinde ödediği satış bedelinin, tapusunun iptal edildiği mahkeme kararının kesinleştiği 5.3.2007 tarihine kadar ulaştığı alım gücünün enflasyon, tüketici eşya fiat endeksi, altın ve döviz kurlarındaki artış, maaş artışları vs. gibi ekonomik etkenlerin ortalamalarının alınarak hesaplanması ve tapunun iptal edilen kısmı gözetilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.09.2008 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ :
Dava, BK.nun 189. maddesinde düzenlenen zapta karşı teminat hükümlerine göre açılmış tazminat istemine ilişkindir. Davalının tapuda kayden malik olduğu taşınmazın davacı tarafından 1.6.1992 tarihinde resmi şekilde satın alındığı, ancak, daha sonra orman idaresinin açtığı dava sebebi ile ve evveliyatının orman olduğu gerekçesi ile tapusunun iptal edildiği hususunda uyuşmazlık yoktur. Sayın çoğunluk bu durumda davalı satıcının BK.nun 189. maddesi gereğince sorumlu olduğunun da benimsemektedir. Ne var ki, davacının ödediği bedeli denkleştirici adalet ilkelerine göre isteyebileceği kabul edilmektedir. Oysa, davacının satın aldığı taşınmaz tapuda kayıtlı olup, davacı devlet tarafından düzenlenen kayıtlara güvenerek ve resmi şekilde iktisap etmiştir. Böyle resmi ve geçerli bir satış nedeniyle bir zarar doğmuş ise hem satıcı ve gerektiğinde devlet gerçek zarardan sorumludur. Aksinin kabulü devlete ve hukuka olan güveni zedeler. BK.nun 189. maddesinde satılanın zaptı halinde satıcının sorumluluğu düzenlenmiş olup, zararın belirlenmesinde hiç bir zaman BK.nun 96. maddesi de gözardı edilmemelidir. Böyle olunca, davacının isteyebileceği tazminatın, akdin ifasının imkansız hale geldiği tarih itibariyle taşınmazın rayiç değeri kadar olması gerektiği düşüncesinde olduğumdan, bozmanın içeriği hususunda sayın çoğunluk kararına katılamıyorum."
Saygılar...
|