 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av. Özlem Özmen |
 |
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşlarım, konu ile ilgili bir dosyam var. Müvekkil şirketin muhasebecisi, şirket yetkilisi yurt dışında olduğundan onun bilgisi ve onayı çerçevesinde vekaleti olmadan çek keşide etmiştir. Çekler karşılıksız çıkınca 5941 (eski 3561)sayılı yasa uyarınca ceza davası açılmış ancak imzanın müvekkile ait olmadığı ortaya çıkınca hem müvekkil hem de muhasebeci aleyhine ağır ceza da tck 158/1 f maddesi uyarınca nitelikli dolandırıcılıktan cea davası açıldı.İşin aciliyeti sebebiyle karşılıklı onay verilerek bilgim dahilinde imzalanmıştır şeklinde ifade vermişler. Bu tip durumlarda suç kastı olmadığının ispatını sizce nasıl sağlayabilirim? Ceza açısından ne gibi bir sonuç çıkabilir, yargıtay kararı varsa çok memnun olurum şimdiden teşekkürler ...
|
|
 |
|
 |
|
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2004/6-221
K. 2005/38
T. 19.4.2005
DAVA : Sahtecilik ve dolandırıcılık suçu sanıklarından S.'un TCY.nın 342/1 ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ağır hapis, TCY.nın 503/1, 522, 59/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 362.736.110 lira ağır para cezası, sanık B.'un zincirleme biçimde sahtecilik suçundan TCY.nın 342/1, 80 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 11 ay 10 gün ağır hapis, zincirleme biçimde dolandırıcılık suçundan TCY.nın 503/1, 80, 522 ve 59/2. maddeleri uyarınca 1 yıl 19 gün hapis ve 1.128.472.221 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.7.2001 gün ve 381-308 sayılı hüküm sanıklar ve vekilleri ile C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 21.04.2003 gün ve 13489-1969 sayı ile;
"1- Şirket temsilcisi tanık H.'un sözlü talimatı uyarınca ve kendi imzalarıyla dava konusu çekleri düzenleyen sanıkların suç kastıyla hareket etmedikleri gözetilmeyerek, yüklenen sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından beraati yerine, yerinde olmayan gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
Sanık B.'un aynı borç için aynı anda yakınana birden fazla çek vermekten ibaret eyleminde tek dolandırıcılık suçunun oluştuğu gözetilmeyerek, sanık hakkında TCY'nın 80. maddesinin uygulanması, " isabetsizliklerinden bozulmuştur.
Yerel Mahkeme 16.10.2003 gün ve 307-395 sayı ile;
"C...Ltd. Şti. yetkilisi H. yerine sanıkların imzaladıkları çekleri alış veriş yaptıkları müştekiye verdikleri, çeklerin ödenmemesi üzerine, icra takibi yapıldığı, şirket adına sanıkların babası H.n'un borca ve imzaya itiraz ederek dava açtığı, sanıkların keşide ettikleri çeklerdeki imzaların şirket yetkilisi H.'un eli ürünü olmadığının tespit edilmesi üzerine Pendik İcra Tetkik Merci Hakimliğince, dava takip edilmediği için dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesine rağmen çeklerdeki imzaların şirket yetkilisine ait olmadığı tespit edildiğinden, alacaklı şirketin takibinin sonuçsuz kaldığı anlaşılmaktadır. Olayda, sanıklar ve şirketi temsile yetkili babaları H.'un iyi niyetli olmadıkları açıktır. Ayrıca, müştekinin bu çeklerin şirket yetkilisi tarafından değil de, çocukları tarafından keşide edildiğini bildiğine dair dosyada bir delil de yoktur. Eğer sanıklar ve sanıkların babası olan şirket yetkilisi H. iyi niyetli olsalardı, takip aşamasında durumu alacaklı tarafa bildirirler ve sanıkların babası borca ve imzaya itiraz etmezdi. Kişilerin resmi belge niteliğindeki çeklere güvenlerinin sağlanması kamu düzenini ilgilendiren bir husustur. Sanıkların bu eylemlerinin sahtecilik ve dolandırıcılık olarak kabul edilmemesi halinde, resmi belge niteliğindeki çeklere duyulan güven bozulacak, bu durum şirketlerle ilgili alım satımlarda kötü niyetli kişiler tarafından istismar edilebilecektir. Somut olayda sanıkların sahte çek keşide edip, aldıkları malzeme karşılığında müşteki şirkete vererek sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işledikleri anlaşılmaktadır" gerekçesi ile önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanıklar ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya Yargıtay C.Başsavcılığının "bozma" istekli 13.12.2004 günlü tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR :
Sanıkların resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından cezalandırılmasına karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık, sanıklara yüklenen suçların manevi unsuru itibariyle oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
Konunun esasının incelenmesine geçilmeden önce bir Kurul Üyesinin; toplanan kanıtların hüküm kurmaya yeterli bulunmadığını belirterek, esasen şirket adına çek düzenleme yetkisi bulunmayan sanıkların imzasını taşıyan çeklerin ödeme aracı olarak verilmesi uygulamasının, sanıkların şirketi ile şikayetçi şirket arasındaki ticari ilişkilerde önceden de mevcut olup olmadığının ve bunların icra takibine konu edilip edilmediğinin belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmesi üzerine, öncelikle bu husus tartışılarak oylanmış, bir Kurul Üyesinin karşı oyu ve oyçokluğu ile soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunmadığı kararlaştırılarak, mevcut kanıtlar kapsamında işin esası görüşülmüştür.
İnceleme konusu olayda;
C... Ltd. Şirketi'nin kurucu ortaklarının kardeş olan sanıklar B. ve S. olduğu, şirketin müdürlüğünü ise H.'un yaptığı, sanıkların şirketi ile şikayetçi H... Ltd. Şirketi arasında uzun yıllara dayanan ticari ilişki bulunduğu, bu süreç içinde sanıkların şirketince satın alınan demir bedelinin kısmen peşin ödenip kalan kısımlar için de çekle ödeme yapıldığı, son olarak 1998 yılında alınan bir kısım demir bedeli olarak sanıkların gerçekte şirket adına çek keşide etme yetkisi şirket müdürü babaları H.'a ait bulunmasına karşın, şirkete ait çok sayıda çeki düzenleyip kendileri imzalamak suretiyle şikayetçi şirkete verdikleri, ancak şirketin ödeme güçlüğü içine düşmesi nedeniyle çek bedellerinin başlangıçta ödenemediği, karşılıksız çıkan çeklerden beş tanesi nedeniyle icra takibine girişildiği, bu kez şirket vekili tarafından borca ve imzaya itiraz edildiği, Pendik İcra Tetkik Merciinin 1999/53 Esas sayılı dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonunda çeklerdeki imzaların şirket müdürü H.'a ait olmadığının saptandığı, sanıkların sahibi oldukları şirket tarafından açılan bu davanın takipsiz bırakıldığı ve işlemden kaldırıldığı dosyadaki kanıtlardan anlaşılmaktadır.
Şikayetçi H...Ltd. Şirketi'nin ortağı ve temsilcisi olan F. duruşmada; çeklerin bir kısmını icraya koyduğunu ifade etmiş, 1.5.2001 günlü oturumda ise; sanıklar ve babalarının paranın bir kısmını ödediklerini, kalan kısmı ödeyecekleri konusunda da söz verdiklerini belirtmiştir.
Sanıklar ise; sahibi oldukları şirketin şikayetçi şirket ile uzun yıllardır ticaret yaptığını, şikayetçi şirketten aldıkları malın bedelinin bir kısmını ödediklerini, kalan kısım için ise şirketin çeklerinden düzenleyip verdiklerini, şirket müdürü olan babalarının o tarihte hasta olması nedeniyle çekleri kendilerinin imzaladıklarını, suça konu beş çekten 6.11.1998 tarihli çekteki imzanın sanık S.'a, diğer dördünün ise sanık B.'e ait olduğunu, ancak babalarının yokluğunda imza atmaları yönünde muvafakatının bulunduğunu, esasen daha önce de aldıkları mal karşılığında şirket çeklerinden düzenleyip verdiklerini, alacaklı şirketin bu durumu bilmesine karşın çekleri imzalamalarına itiraz etmediklerini, son çekleri ise şirketlerinin mali durumunun bozulması nedeniyle zamanında ödeyemediklerini belirtmişlerdir.
Tanık H. da kolluk anlatımında; aldıkları mal karşılığında verilen çekleri kendisinin yerine çocuklarının imzaladığını, karşı tarafla görüşmelerinin sürdüğünü, onların belirleyeceği şartlarda ödeme yapmaya hazır olduklarını belirtmiş, duruşmadaki anlatımında da; hastalığı nedeniyle uzun süre tedavi gördüğünü, yokluğunda imza atmalarını şirketin ortağı olan çocuklarına sözlü olarak bildirdiğini, çocuklarının şikayetçi şirkete çek verdiklerini bilmediği için başlangıçta itirazda bulunduğunu ifade etmiştir.
Ceza Genel Kurulunun 30.03.1992 gün ve 80-98 sayılı kararında ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere; belgede sahtecilik suçlarında mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamazsa da, failin, belgede sahtekarlıkta bulunmak kastına etki yapmaktadır. Belgede sahtecilik suçlarında kast ise, zarar vermek bilinç ve iradesidir.
Somut olayda, sanıklar sahibi oldukları şirketin satın aldığı mal karşılığında şirketi temsile yetkili müdür olan babaları H.'un verdiği sözlü izin üzerine şirkete ait çekleri düzenleyip imzalayarak aralarında öteden beri ticari ilişki bulunan şikayetçi şirkete vermişler, başlangıçta ödeyemedikleri çek bedelinin bir kısmını sonradan ödemişlerdir. Kendi imzalarını taşıyan şirket çeklerini önceki ticari ilişkiler sırasında da şikayetçi şirkete verip kullandıkları anlaşılan sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettikleri kanıtlanamamıştır.
O halde, sanıklara yüklenen belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarının manevi öğesi oluşmadığından, direnme kararının bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
Yerel Mahkeme direnme hükmünün BOZULMASINA,
Dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine,
19.04.2005 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
Onbirinci Ceza Dairesi
Esas No : 2007/8425
Karar No : 2008/617
Tarih : 06.02.2008
• RESMİ BELGEDE sahtecilik
• DOLANDIRICILIK
• SUÇ İŞLEME KASTI
• yetkisiz kişinin İMZA ATMASINA MAĞDURUN rızaSI
• ZIMNİ rıza
ÖZET : Belgelerde sahtekarlık suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmektedir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan sanığın mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura her hangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur.
İÇTİHAT METNİ
DAVA :
Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından sanık L. Ö'in yapılan yargılaması sonunda: 765 Sayılı TCK. nun 342/1, 5237 S.K. nun 158/1-f maddeleri gereğince mahkûmiyetine dair İZMİR 7. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 30.05.2007 gün ve 2005/17 Esas, 2007/197 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay'ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay C. Başsavcılığı'nın bozma isteyen 28.10.2007 tarihli tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR :
Belgelerde sahtekarlık suçlarında kast, zarar vermek bilinci ve iradesi olarak kabul edilmektedir. Mağdurun önceden verdiği rıza üzerine onun imzasını taklit ederek kullanan sanığın mağdura zarar vermek bilinci bulunmayacağından kastın varlığı ileri sürülemez. Ancak doğal olarak, rıza üzerine başkasının imzasını taklit eden failin, mağdura her hangi bir zarar vermeyeceği kanısı ile hareket ettiği sabit olmalıdır. Mağdurun rızasının ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanması zorunludur.
Mağdurun rızası açık olabileceği gibi zımni de olabilir. Özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasını atan kimsede suç kastının varlığı kabul olunamaz. Yargıtay'ın duraksamasız uygulamaları da bu yöndedir.
Bu genel açıklamalardan sonra olaya bakıldığında; P Telekominikasyon Elekt. San.Tic. Ltd. şirketinin suç tarihinde yetkilisi olan C. İ'ın yanında çalışıp onun sözlü talimatıyla imzaladığı çekler olduğunu savunması, şirket yetkilisi C. İ'ın, karşılıksız çek düzenlemek suçundan açılan davayı görüp beraatine karar veren İ 6. Asliye Ceza Mahkemesinde verdiği "yetkili benim ancak başka şirket çalışanı bu çekleri keşide etmiş olabilir" şeklindeki ifadesi karşısında şirket yetkilisi Cumhur İ'ın celbiyle sanığa çek keşide etmesi konusunda talimatı olup olmadığı varsa suça konu çeklerin bu talimat çerçevesinde keşide edilip edilmediğinin sorulması,sanık müdafii tarafından 21.11.2001 tarihli dilekçesinde bu konuyla ilgili bilgileri olduğunu belirttiği tanıkların da dinlenmesi,ayrıca dolandırıcılık suçuyla ilgili olarak ta suça konu çeklerin arka tarafında cirosu bulunan M. D da dinlenerek gerek sanığın şirketiyle gerekse katılan şirketle ticari ilişkileri ve suça konu çekleri kimden, niçin alındığının ve ödememe sebebinin sorulması,bu çeklerle ilgili takibin yapıldığı İzmir 2. İcra Müdürlüğünün 2001/4954 sayılı dosyasının celp edilerek incelenmesi sonucuna göre hukuki durumun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeye dayanarak yazılı şekilde hüküm kurulması,
SONUÇ :
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.02.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.