 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan cesur_yürek |
 |
|
|
|
|
|
|
Sayın meslektaşım ,davalı eşin kulağına gelen bir söylenti mevcut değil.Davalı,davacı eşinin cep telefonuna gelen bir mesajı okuduğunu ve buna istinaden aldatıldığını düşünmekte ve iddia etmektedir.Bunun dışında yaygın bir söylenti mevcut değil. Yine,davalının annesi ve kardeşi de bu hususu sadece bir kere davalıdan duyduklarını beyan etmiştir.
Müvekkilin beyanlarına göre ise ; davalı ile böyle bir sorun yaşamadığını ,davalının iftira attığını söylemektedir.
Davalı ,davacı eşinin başka biriyle mesajlaştığını ve telefon görüşmelerinde bulunduğunu iddia ediyorsa bu iddiasını telefon kayıtlarıyla desteklemekten neden kaçınsın ki ? Kaldı ki tanık beyanları da bu hususu ispatlayacak nitelikte görgüye dayalı beyanlar değildir.
Sadakatsizlik gibi davranışların bazen 3. kişiler tarafından bilinemeyeceği hususunu nazara almakla beraber ; sadakatsizliğe uğrayan tarafın beyanı ve gerek tanıkların beyanının samimi ve inandırıcı olması gerektiği kanaatindeyim.Tanıkların soğukkanlı bir şekilde: ''Evet 1 kere duyduk.'' demeleri dışında başka beyanlarının olmaması bana pek inandırıcı gelmedi.Gayet tabii dosyayı özet olarak aktarıyorum ; ama tamamını değerlendirdiğimde sadakatsizlik suçlamasının asılsız ,dayanaksız,iftira mahiyetinde olduğunu ve müvekkilin kişilik haklarına ağır saldırı teşkil ettiğini düşünmekteyim.
Saygılarımla.
|
|
 |
|
 |
|
Şimdi, şu konuda hem fikir olmamız gerekiyor, kocanın cep telefonlarını karıştıracak kişi, kadının anne ve babası olamayacağına göre ve bunun bizzat eş tarafından yapılması da hayatın olağan durumuna uygun olduğuna göre, biraz daha farklı düşünülebilir.
Ancak bu konuda yaklaşık 8-9 yıl önceye ait içtihatlarda (hatırladığım kadarıyla) tarafların aktardığı beyanların tanıklar tarafından dile getirilmesi, mahkeme kararına dayanak teşkil edemiyor idi. Yeni tarihli içtihatlara, bu konuda rastlamadım.
Ancak hukuk mantığı ile düşündüğümüzde buna dair yaygın söylenti yok ise, olayın 166/1 madde kapsamına girdiğini düşünmek doğru olmaz; ancak aile ilişkilerinin sınırları ve özel (mahrem) hayatın da taraflar dışındaki kişiler tarafından bire bir görgüye dayalı olarak nitelendirilmesi de hayatın olağan durumuna aykırılık teşkil etmektedir.
Sizin işinize yarayacak bir kaç içtihatı da ekliyorum.
Saygılarımla...,
T.C. YARGITAY 2. Hukuk Dairesi Esas: 2001/2789 Karar 2001/645 T.24.04.2001 Davacıdan aktarılan olaylar sabit kabul edilemez. Öte yandan her dava açıldığı tarihi göre değerlendirilir ve dava tarihinden sonraki olaylar bu davada değerlendirilemez. Tanıkların görgüye ve doğrudan somut olaylara dayanmayan bilgileri dışındaki kanat ve yargıları boşanmayan gerekçesi yapılamaz.
T.C. YARGITAY 2. Hukuk Dairesi Esas: 2002/4794 Karar 2002/5713 T.02.05.2002
Davacı tanıklarının beyanları görgüye dayalı değildir. Davacıdan duyduklarını aktarmışlardır. Davacıdan aktarılan olaylar sabit kabul edilemez.