Polisin Avukatlara ve Avukatların Polise  bakış  açısını sayın meslektaşlarımla paylaşmak ve bu konuda bizlerin ve  baronun yapabilecekleri hakkında görüşlerini almak isterim.Açıkcası  polis Avukatların varolan ancak kullanmalarına dahi fırsat vermedikleri  birçok hakkın kısıtlanması için tüm gücüyle çalışırken bizlerin bu  konuda ne yaptığı ve ne yapacağımızı belirlememiz gerekmemektemidir?
  
 Bu yazı 
http://www.bursa.pol.tr/hy_makale_detay.asp?ID=25 adresinden alınmıştır.Aynı adreste 
  
 
POLİS – MÜDAFİ İLİŞKİSİNE AVUKAT BAKIŞ AÇISI
                 EGM Asayiş Dairesi Başkanlığı tarafından 24 Mayıs 2000  tarihinde İstanbul'da gerçekleştirilen "Mala Karşı İşlenen Suçlarla  Mücadele Semineri"nde İstanbul Barosu avukatlarından Sn. Gül ERMAN bir  tebliğ sunmuş, müdafiin sadece ceza muhakemesinin müdafaa makamında yer  alan sanık bakımından söz konusu olduğunu, gözaltındaki kişinin hakkında  şüphe doğmuş olan ve "aleyhinde muhakeme yapılan kişi" olarak kabul  edildiğini, dava açılmadan önce sanık haklarının ve müdafilik görevinin  başladığını ve bu duruma göre müdafiliğin de kişinin, sanık haklarından  faydalanabileceği andan itibaren yapılan sanığın savunmanlığı olduğunu  ifade etmişlerdir.               
 Ayrıca bir avukatın, hakkında şüphe  uyanmış olan kişinin bu şüphenin giderilmesi için yapılan muhakemenin  sırasında müdafaa makamı olarak kollektif hükme iştirak etme görevinde  yer aldığını ve sanık hakkındaki şüphenin olumlu yada olumsuz bir hükme  bağlandığı devre açısından müdafilik görevini yapmakta olduğunu  belirtmiş, aşağıdaki hususlar dile getirilmiştir:
                 
YAKALAMA VE GÖZALTI KOŞULLARI
                Sanığın avukat talebi ya da zorunlu avukata başvurması  durumlarında genellikle 24 saatlik sürenin bitimine doğru bu gereği  yerine getirdikleri, bu durumun da sanığın müdafiin hukuki yardımından  yararlanmasını engelleyen bir etken olduğu,
                 CMUK'un 136. maddesi gereğince  soruşturmanın her aşamasında müdafiin sanıkla görüşme hakkının gereğince  uygulanmadığı, bu hakkın polisin istediği zaman ve istediği kadar  kullanılabildiği,
                 CMUK'un 144. maddesi gereğince müdafiin  yakalanan kişi ile kimsenin duyamayacağı bir ortamda baş başa görüşme  hakkını verdiği, adli örgütlenmede 3842 sayılı Kanunun öngördüğü  yeniliklere uygun değişiklikler yapıldığı ancak çoğu karakolda bu konuda  gerekli hassasiyetin kolluk kuvvetlerinin bilincinde oluşmadığının  görüldüğü,
                 iddia edilmektedir.
                 
HAZIRLIK SORUŞTURMASI İŞLEMLERİ
                Miranda Kurallarının (sanığa haklarının hatırlatılması)  CMUK 135. maddesinde düzenlendiği, hukuki yardımdan yararlanma, savunma  hakkının suçlama ile aynı anda başlaması esasına dayandığı, oysa  uygulamada, yakalama nedenlerinin şüpheliye bildirilmediği gibi, sanığa  bir müdafiin hukuki yardımından yararlanabileceği, susma hakkının  bulunduğu, dilerse yakınlarını yakalamadan haberdar edilebileceği,  lehine olan kanıtların toplanmasını talep edebileceğinin net bir şekilde  bildirilmediği,
                 Müdafiin hazırlık soruşturmasına  katılımının ifade tutanağının düzenlenmesi aşamasında   gerçekleştirildiği (CMUK 136), daha önce polisin gerçekleştirdiği  işlemlerde (şifai sorgu, yer gösterme, teşhis, yüzleştirme vs.) hukuki  yardım olanağının sanığın elinden alındığı,
                 Özellikle çok sanıklı davalarda,  CMUK  143. maddede düzenlenen müdafiin diğer sanıklara ait ifade, yer gösterme  vs. gibi evrakı inceleme hakkının engellendiği, kullandırılmadığı,
                 CMUK'nun 138. maddesi küçük ve  kısıtlılara zorunlu müdafilik uygulamasını getirdiği ve müdafi  seçebilecek durumda olmayanlara baro tarafından müdafi atanacağının  hükme bağlandığı, ifade alma işlemi sırasında müdafiin çağrıldığı,  bundan önce ise pek çok işlemin yapıldığı. 2253 sayılı kanunun 19.  maddesindeki düzenlemeye rağmen küçükler hakkındaki pek çok işlemin  kolluk kuvvetleri tarafından yapıldığı, ancak ifade almak işleminin  savcılar tarafından yapıldığı, hemen her olayda küçüklerin gözaltına  alındığı, küçüklere duyarlılıkla yaklaşılmadığı, 
                 Kolluğun çoğu zaman usule aykırı  işlemleri nedeniyle tutanaklara şerh düşmek isteyen müdafilere engel  olduğu, soruşturma makamlarının bu konuda duyarlılık göstermediği, 
                 iddia edilmektedir.
 
  
 
 
POLİS – MÜDAFİ İLİŞKİSİNE POLİS BAKIŞ AÇISI
                İl Emniyet Müdürlüklerinde adli soruşturma yapan  birimler ile avukatlar arasında yaşanan sıkıntılar EGM tarafından  18.09.2000 tarih ve B.05.1.0.01.02/2691 sayılı yazı ile sorulmuş,  aşağıdaki hususlar tespit edilmiştir:
                 
CMUK VE YAKALAMA, GÖZALTINA ALMA VE İFADE ALMA YÖNETMELİĞİ
                1. CMUK'nun 135. Maddesi "Zabıtaca yapılan soruşturma da  dahil olmak üzere, soruşturmanın her safhasında müdafiin, yakalanan  kişi veya sanıkla görüşme, ifade alma veya sorgu süresince yanında olma  ve hukuki yardımda bulunma hakkı engellenemez, kısıtlanamaz." hükmünü  içermektedir. Bu durumun;
                 
Sanık veya yakalanan kişinin avukat yanında kendisini hem olumlu hem olumsuz yönde psikolojik olarak daha güçlü hissetmesine,
                 
Olayların avukat nezaretinde çözümünün zorlaşmasına, 
                 Avukat nezaretinde gerçekleştirilen  hazırlık soruşturmasında sırasında kolluğun avukatı denetleyici olarak  görmesi ve bu yüzden kendisini psikolojik baskı altında hissetmesine,
                 yol açtığı ifade edilmektedir.
                 2. CMUK'un 143. maddesi "Müdafi hazırlık  evrakı ile dava dosyasının tamamını inceleme ve istediği evrakın bir  suretini harçsız alma hakkına sahiptir. Müdafiin hazırlık evrakını  incelemesi veya hazırlık evrakından suret alması hazırlık  soruşturmasının gayesini tehlikeye düşürebilecek ise Cumhuriyet  savcısının talebi üzerine Sulh Hakimi kararıyla hazırlık soruşturması  sırasında bu hak kısıtlanabilir." 
                 Bu maddeye göre, kolluk kuvveti  hazırlamış olduğu evrakın bir nüshasını ilgili avukata vermektedir. Bu  hükmü uygulayan kolluk aynı zamanda avukatın hazırlık soruşturması  sırasında kolluk kuvvetinden aldığı evrak sayesinde olayı  saptırabileceğini ve hazırlık soruşturmasının gayesini tehlikeye  düşürebileceği düşünmekte, kolluk kuvvetince Cumhuriyet  savcılığına  gönderilecek evrakın avukata verilip verilmeme takdirinin Cumhuriyet  savcısına verilmesini veya avukatın hazırlık soruşturması evrakının  kolluk kuvvetinden değil de Cumhuriyet savcısından almasını  önermektedir.
                 3. Müdafiin hazırlık evrakını incelemesi  ve bir suret almasının, olayla ilgili tanıkların bilgi vermekten  kaçınmalarına sebep olduğunu, tanıkların kimliklerinin avukatlar  aracılığı ile sanıklara ulaştırılacağından endişe edildiğini  aktarmaktadır.
                 4. CMUK'un 144. maddesinde "Yakalanan  veya tutuklu bulunan kişi vekaletname aranmaksızın müdafi ile her zaman  ve konuşulanları bir başkasının duymayacağı bir ortamda görüşebilir. Bu  kişilerin müdafi ile yazışmaları denetime tabi tutulmaz." Denilmekte  ancak müdafiin hukuki yardım görevinin kapsamı belirtilmemekte,  gözaltına alınan kimsenin ifadesi tespit edilmeden önce müdafi ile  yalnız olarak konuşabilmesine imkan vermektedir. Ancak bazı Avrupa  ülkelerinin kanunları müdafie bu imkanı vermemiştir. Ayrıca Avrupa  Sözleşmesi de ifade vermeden önce sanığın müdafi ile görüşmemesini bir  insan hakkı ihlali saymamaktadır. Bizdeki uygulamada ise takip  makamlarının bu hükümden çok şikayet ettiği, söz konusu hükmün maddi  gerçeklerin ortaya çıkmasını engellediği iddia edilmektedir. Uygulamada,  sanık ile yalnız görüşen müdafiin bazen zanlıyı gerçeği yansıtmamaya  sevk ettiği müşahede edilmektedir. Zira çoğu zaman şahısların önceden  gerçeği söylediği halde avukatla yalnız konuştuktan sonra beyan ettiği  hususlardan caydığı ve inkar ettiği görülmektedir. 
                 
144. madde şüphelilere hukuki yardımdan  ziyade işlenmiş bir suçun iz ve delillerini nasıl saklanacağı veya  ortadan kaldırılacağı ortamını sağlamakta, müdafiler tarafından da  adaletin tecelli etmesi için değil tam tersi mülahazalarla kullanılmaya  çalışılmaktadır.
                 Kanunun düzenlemesine göre ifade almada  hazır bulunan avukatın kolluğun sorduğu sorulara karşılık olarak  müvekkiline susma hakkını kullanmasını telkin etmesi hukuki yardım  olarak değerlendirilmektedir.
                 Avukatın şüpheli adına sorulara cevap  vererek sorgulamayı imkansız kılması kanunun mantığına aykırıdır. Bu  durumda kolluğun ne yapacağı açıkça düzenlenmelidir. 
Avukatlar susma  hakkını kullandırırken adeta rakip bir takıma gol atma anlayışı ile  hareket etmekte, suçun aydınlatılıp toplum huzurunun ve güvenliğinin  sağlanması gerektiğini düşünmemektedirler.
                 Müdafiin şüpheli ile görüşmesine bir  sınırlama konulmadığından, bazı durumlarda avukat, yakalanan kişi ile  gözaltı süresi olan 24 saat beraber bulunmayı isteyebilmektedir.    
Avukatların yakalanan kişi ile görüşme sürelerinin kısıtlanması, gözaltı  süresi içerisinde belirli bir süre verilmesi hazırlık soruşturmasının  daha sıhhatli yürütülmesini sağlayacaktır.
                 Güvenlik görevlileri yakalama, yer  gösterme, teşhis, zaptetme, taktir-i kıymet, teslim, sağlık raporlarını  alma ve ifade alma gibi işlemleri sağlıklı olarak yapamamaktadırlar.  Özellikle şüphelinin gerçekleştirdiği olay sayısı fazla olduğunda bu  sıkıntı daha da artmaktadır. Bununla ilgili olarak avukatlara görüşmenin  suiistimal edilmemesi konusunda güvenlik görevlilerince uyarıda  bulunulduğu zaman "görev yapmamız engelleniyor, yasaya uyulmuyor"  şeklinde avukatlarca tepki gösterilmekte, gereksiz sürtüşmeler  olmaktadır. 
Bunun önlenmesi için hazırlık soruşturması esnasında  avukatların şüpheliler ile görüşmelerinin kesin kurallara bağlanması,  suiistimallerin önlenmesi ve sadece ifade alma esnasında hazır  bulunmalarının sağlanması konularında düzenlemeler yapılmalıdır.
                 Kolluk kuvvetinin yaptığı hazırlık  soruşturmasında sanığa hukuki yardımda bulunmak üzere bir avukat  bulundurulur. Fakat ilgili madde gereği yakalanan kişi veya sanığın  kanuni temsilcisi, ilgilinin gözaltı süresince defalarca  değiştirebilmekte, bu da kolluk kuvvetinin hazırlık soruşturmasında  yapmış olduğu hukuki işlemleri geciktirmekte ve süreci tamamlamasına  engel olmaktadır.
 Kolluk kuvvetinin hazırlık soruşturması sırasında  avukatı aynı kişi olmalı veya buna bir sınırlama konulmalıdır. 
                 AVUKATLIK KANUNU
                1136 sayılı Avukatlık Kanununun 2. maddesinde  avukatlığın amacının belirtilmesine rağmen bir çok avukat bu amaca uygun  olmayacak şekilde hareket etmekte, şüpheliyi güvenlik güçlerinin    
elinden bir an önce kurtarmak amacı ile suç iz ve delillerinin  kaybolması ve karartılmasına istemeyerek de olsa sebebiyet  vermektedirler.
                 Aynı Kanunun 12 inci maddesinde  avukatların, siyasi kuruluşların yönetim kurulu başkanlığı, üyeliği ve  denetçiliğini yapabilecekleri belirtilmiştir. 
Bu durumdaki avukatların  hukuki görevlerini yaparken siyasi kimliklerine büründükleri ve bunu bir  baskı aracı olarak kullandıkları görülmektedir. Avukatların da hakim ve  savcılar gibi siyasi kimlikten uzak durmaları gerekmektedir.
                 
Bazı avukatlar avukatlık mesleğinin amacı  olan her türlü hukuki mesele ve anlaşmazlıkların adalete ve hakkaniyete  uygun olarak çözümlenmesine ve genel hukuk kurallarının tam olarak  uygulanması ilkesine uymamaktadırlar. Buna uymayan avukatların TCK 230  ve 240 ncı maddelerine istinaden cezalandırılacağı belirtilmiştir. Ancak  kolluk kuvvetleri bu hususta yeteri kadar önlem alamamaktadırlar.
                 
Avukatlar müştekilerle görüşmekte, davacı  olmaması, zararın karşılanacağı gibi telkinlerde bulunularak ya  müştekinin şikayetinden vazgeçmesine ya da ifadesinin değiştirilmesine  çalışmaktadırlar.
                
                SUÇ SORUŞTURMASI İLE İLGİLİ SORUNLAR
                Bir suçun karşılığı olarak öngörülen cezanın üst  sınırının yedi yıldan az olması halinde şüpheliler bazı özel durumlar  hariç genellikle tutuklanmamaktadırlar. Tutuklama her ne kadar bir  tedbir olarak öngörülmüş ise de suçların önlenmesinde, özellikle mala  karşı işlenen suçlarda caydırıcı olmaktadır. Halk arasında suç işleyip  mahkemeye sevk edilen kişi tutuklandığında gerekli cezanın verildiği,  tutuklanmadığında ise cezanın verilmediği şeklinde bir kanı  bulunmaktadır.
                 Aynı şey suç işleyen kişiler için de söz  konusudur. Bu düzenleme suç işleyenin yanına kar kaldığı düşüncesinin  doğmasına neden olmaktadır. Özellikle mala karşı işlenen suçlarda  tutuklanmayan şüpheliler serbest kaldıklarında ilk fırsatta tekrar aynı  suçu işlemektedirler. Bu sakıncaların giderilmesi için özellikle mala  karşı işlenen suçlarda tutuklama ile ilgili yeni düzenlemelerin  yapılması hem caydırıcılık sağlayacak, hem de ülkemizde suç işleyenin  yanına kar kaldığı kanısı ortadan kalkacaktır
                 Bazen bir kişinin işlediği suç sayısı  onlarca olabilmektedir, bir kişi birden çok ilde suç işlemektedir. Bu  gibi durumlarda suç delillerinin toplanması, yer gösterme, teşhis,  zaptetme, takdir-i kıymet, arama, teslim ve ifade işlemlerinin yapılıp  24 saatlik süre içerisinde mahkemeye çıkarmak zorlaşmakta, çoğu kez bu  süre yetmediğinden eksik evrak ile şahıs mahkemeye çıkarılmaktadır.  Bunun sonucunda da suçlar aydınlatılamamaktadır. Suça karışan şahıs  sayısı üç kişiden az olmasına rağmen (bir ve iki kişi) birden çok ilde  aynı şahıs tarafından suç işlenmesi yada suç sayısının çok olması gibi  durumlarda suç delillerinin toplanması ve soruşturma evrakının tam  olarak yapılması amacıyla gözetim süresinin uzatılması konusunda  düzenleme yapılmalıdır.
                 Avukatlarla ilgili olmamakla birlikte  uygulamada hemen tüm suçlarda olduğu gibi suçtan zarar gören kişilerin  başvurduğu makam genellikle güvenlik güçleridir. Bir olumsuzluk  olduğunda basın tarafından eleştirilen ve mağdur yada müştekilerce  görevlerini yapmadıkları konusunda suçlananlar da genellikle güvenlik  güçleridir. Yasalara göre bu konuda asıl sorumlu kişi Cumhuriyet savcısı  olup, güvenlik güçleri savcı adına adli işlem yapmalarına rağmen hemen  hiçbir Cumhuriyet savcısı suçun aydınlatılması için çaba  göstermemektedir. Mağdur yada müştekilerde Cumhuriyet savcısını suç   aydınlatılmadı diye sorumlu tutmamaktadırlar. Cumhuriyet  savcılarımızın  çoğunluğu da mala karşı işlenen suçların taksirli suçmuş gibi  değerlendirmekte, bu suçlara uygulanan cezaların da fazla olduğunu  düşünmektedirler. Maalesef Cumhuriyet  savcıları güvenlik güçlerinden  gelen evrakları mahkemeye sadece sevk etmekle yükümlülermiş gibi  davranmakta bu konuda hiç bir sorumluluk almamaktadırlar. Yasalarda  gerekli değişiklikler yapılarak Cumhuriyet  savcılarının suçların  aydınlatılmasına en az güvenlik güçleri kadar sahip çıkmaları ve mağdur  ile müştekilerin muhatabı olmaları yada bizzat el koymalarının  sağlanması gerekmektedir.
                 
DİĞER KONULAR
                Avukatlara zamanında haber verilmesine rağmen çok geç  gelmelerinden dolayı şüphelinin 24 saat içerisinde mahkemeye  çıkarılmasında gecikmeler olmaktadır.
                 İki veya daha fazla şüpheli bulunan  suçlarda avukatlar aralarında anlaşma yaparak suçu tek bir şüphelinin  üzerine almasını sağlayıp diğer şüphelilerin kurtulmasını temin  etmektedirler. 
                 Avukatlar şüphelilerle görüştükleri  sırada cep telefonlarını kullandırarak firar olarak aranan veya çalıntı  malları saklayan diğer şüphelilerle irtibat kurulmasını sağlamak  suretiyle firari şahsın kaçmasını veya istediği şekilde  ifade vermesini  temin etmektedir.
                 Şüphelilerin üzerlerinde bulunan  mücevherat ve benzeri suç eşyası ile yakalanmaları halinde sabıkalı  şahısların avukatları şüpheli şahsın ailesi ile gelerek bunların  kendilerine ait olduğunu beyan etmek sureti ile teslim almaya  çalışmakta, tahkikat aşamasında elde edilen suç unsurları çoğunlukla  müştekiler tarafından teşhis edilmektedir.
                 
Baro tarafından nöbet çizelgesi hazırlanmasına rağmen nöbetçi olan avukatlar başka davalar için il dışına çıkmaktadır.
                 İl merkezlerine uzak olan ilçelerde  yürütülen tahkikatlarda gerekli zamanlarda il merkezlerindeki barodan  avukat talep edilmektedir. Fakat, hava, yol şartları ve zaman zaman da  ücretin az oluşu gibi sebeplerle avukatın gelmesi gecikmekte veya hiç  gelmemektedir. Bu durumda tahkikatı yürütmekte olanlar hem ifade alma  konusunda hem de yakalanan şahsın gözaltı süresinin dolması konusunda  zor durumda kalmaktadır. Ayrıca 18 yaşından küçükler ile sanık ifadesi  alma konusunda da aynı zorluk tekrar yaşanmaktadır. 
                 Avukatlar cumartesi ve pazar günleri  görevli oldukları halde ve bilgi verilmesine rağmen geç gelmekte veya  arandıklarında bulunamamakta, bununla şüpheli ve evrakın adliyeye  gönderilmesinin gecikmesine ve görevin aksamasına neden olmaktadırlar.
                 Adli soruşturmalarda kolluk personeli  hakkında avukatların yaptıkları şikayetler, savcılıklar tarafından adli  görevin ifası esnasında işlenmiş suç sayıldığından, doğrudan soruşturma  açılmaktadır. Bu durumda rütbeli personel soruşturma sonuna kadar terfi  edememekte ve rütbeli personel üzerinde baskı yaratmaktadır.
                 Vatandaşların, suçlu da olsa herkesin  hukuk devleti imkanlarından aynı şekilde faydalanması düşüncesinde  olduğu, ancak; suçu işleyen kişi, bu suçtan mağdur olan vatandaşın  ödediği vergi ile maaşı ödenen avukat tarafından savunulurken,  mağdurların zararını gidermek için ayrıca avukat ücreti ödeyerek bir kez  daha mağdur olduklarından bu imkanlarını kullanamamaları, suçtan hem  zarar görüp hem de suçluyu savunacak avukatın ücretini ödüyor olmaktan  rahatsız oldukları görülmektedir. Avukatlık ücreti ile ilgili husus  yeniden düzenlenmeli, sanık için baro tarafından tayin edilen avukatlık  ücreti sanıktan tahsil edilmelidir. 
                 Herkese lazım olabilecek savunmanın,  insanların en doğal hakkı olan ve anayasada da devlet garantisi altına  alınmış bulunan can ve mal güvenliğinin sağlanmasına ilişkin hükümler  ile tezat oluşturmadan düzenlenerek sanıklar kadar mağdur insanların da  koruma ve kollanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır.
                 
ÖNERİLER
                Nöbetçi avukatlar baroda bulunmalı ve istenildiklerinde baro tarafından derhal gönderilmelidir.
                 İfade alma dışında kalan yer gösterme  gibi sanığın bizzat iştirak ettiği işlemlerin avukatla mı, avukatsız  olarak mı yapılması gerektiği hususu düzenlenmelidir.
                 Zabıtanın hazırladığı tahkikat  evrakı,   Cumhuriyet    savcısına   intikal   etmeden  avukat   tarafından  incelenmemeli, sadece müdafi olarak atandığı sanıkla ilgili ifade ve  yakalama tutanağı incelenebilmelidir. 
                 Adli soruşturma da görev alacak kolluk  personelinin bu konuda yeterince tecrübeli ve aynı zamanda eğitim  seviyesinin yüksek düzeyde olması gerekmektedir.
                 Adli işlemlerin ilk ve en önemli basamağı  olan karakollarda adli hizmetler ihtisaslaşmış personel tarafından  yapılmalı, bu birimlerde çalışan personel hizmet içi eğitim ve kurslara  tabi tutularak konularında uzmanlaşmaları sağlanmalıdır.
                 CMUK, DGM kapsamı dışında kalan suçlar  hariç şüpheli kişilerin yargılanmaları için sınırsız denecek seviyede  savunma hakkı tanımıştır. Özellikle CMUK'ta yapılan son değişikliklerle  mala karşı işlenilen cürümlerden şüpheli konumundaki kişilerin tutuksuz  yargılanmaları, vatandaşlarımızın tepkilerine neden olmaktadır.
                 Bu nedenle mala karşı işlenilen  cürümlerde şüphelilerin tutuklu yargılanmaları için gerekli düzenlemeler  yapılmalıdır. İlk bakışta bir veya birkaç kişinin gerçekleştirmiş  olduğu gibi görünen hırsızlık olayları incelendiğinde özellikle son  yıllarda, mevcut kanunların yetersizliğinden dolayı çete oluşturarak ve  çocukları da kullanarak bu tür suçların işlendiği görülmektedir. Bu  nedenle mevcut kanunların yeniden düzenlenerek bu tür suçları birden  fazla işleyen   şahısların savunma haklarında, bir takım kısıtlamalara  gidilebilmelidir. Kaçakçılık suçlarında olduğu gibi sanığın edinmiş  olduğu mal varlığı, hırsızlık ve dolandırıcılık suçlarını işleyerek  kazandığı kanaati oluştuğu takdirde mal varlığına el konulabilmesinin bu  tür suçlarda caydırıcı olacağı düşünülmektedir.
                 Ayrıca küçük yaştaki çocukları kullanarak  gerçekleştirilen hırsızlık suçlarında, düzenleme yapılmalı, ceza  ağırlaştırılmalıdır. Veli veya vasi, çocuğunun bu tür suçlara  karışmasını engelleyemediğini mahkemede beyan ederse bu konumda bulunan  çocuklar veli veya vasilerinin yanından alınarak ıslah ve eğitimleri  sağlanmak üzere oluşturulacak kurumlarda barındırılmaları, çocuk  suçluların azalmasını sağlayacağı düşünülmektedir.
                 İlgili zabıta tarafından mala karşı  işlenen cürümlerden dolayı şüphelilerinin ifadelerinin haricinde  tahkikatı yapan zabıtanın konu hakkındaki görüş ve değerlendirmelerinin  bulunacağı, sosyal inceleme raporu türünde bir rapor düzenlenerek,  ilgili mahkemelere sunulması ve bu raporların hakimler tarafından  değerlendirilip yargılama sırasında göz önüne alınması ve verilecek  cezalarda da bu görüş ve değerlendirmelerin rol oynaması sağlanmalıdır.
                 Müdafiin şüpheliyi müdafaa ederken,  kamuyu da savunma şeklinde iki yönlü görevi bulunduğu göz önünde  bulundurularak, avukatlık mesleğini ifa edenlerin bağlı bulundukları  barolar tarafından takibi ve maddi menfaat karşılığı organize  teşekküllerle irtibatları tespit edilen ve adaleti yanıltma eğilimi  gösteren, hukuki yardımın dışında sanığı yönlendirmeye tevessül eden  yada delilleri karartıcı faaliyetlere giren avukatlar hakkında ilgili  Cumhuriyet  savcılığınca soruşturma yapılması yanında baro nezdinde de  disiplin işlemi tesis edilmesini sağlayıcı düzenlemeler yapılmalıdır. 
                 1136 sayılı Kanunun 34. maddesine göre;  avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir  şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık  unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve  Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla  yükümlüdürler.
                 Müdafi, hazırlık evrakı ile dava  dosyasının tamamını inceleme ve istediği evrakın bir suretini harçsız  alma hakkına sahiptir. Hazırlık soruşturmasının amacının tehlikeye  düşürebilecek ise Cumhuriyet savcısının talebi üzerine sulh hakimi  kararı ile soruşturma sırasında bu hak kısıtlanabilir. Hazırlık  soruşturmasını savcı adına yürüten güvenlik güçleri hazırlık evrakının  tamamının avukata verilmesinde sakınca olduğunu ileri sürdüklerinde her  seferinde mahkeme kararı alma ile uğraşınca hem zaman kaybı olmakta hem  de Cumhuriyet  savcıları ve hakimlerce sanki avukatın görevi  engelleniyormuş gibi görülerek olumsuz değerlendirmeler ortaya  çıkmaktadır. Bu konuda avukatların hazırlık soruşturması sırasında  sadece şüphelilerin ifadelerini içeren tutanak ile şüphelinin hazır  bulunduğu konularla ilgili diğer tutanakları almaları, bunun dışındaki  evrakı hazırlık soruşturması bittikten sonra mahkeme aşamasında almaları  konusunda sınırları belirtilmiş bir düzenleme yapılmalıdır.
                 Hazırlık soruşturmasında şüpheli ile her  an görüşebilen avukat, şüphelinin suç ortakları varsa bunları, çalmış  olduğu malların bulunduğu yeri öğrenmekte, bunun sonucunda şüphelinin  suç ortaklarına haber verebilmekte, yada suç eşyalarının ortadan  kaldırılmasını sağlayabilmekte, böylece olayların aydınlatılması  engellenmektedir. Bunu da avukatlığını yaptığı kişi ceza almaktan  kurtarmak amacı ile yapmaktadırlar. Bu davranış, yasa ve yönetmeliklerde  belirtilen "şüpheliye hukuki yardımda bulunma" kıstasına uymamaktadır.  Yukarıda belirtilen aksaklıkların önlenmesi için avukatların şüpheliler  ile görüşmelerinin güvenlik güçlerinin bulunduğu bir ortamda yapılması  uygun olacaktır. Bu konuda yasal düzenlemenin yapılması gerekmektedir.
                 Yakalanan kişi müdafi ile vekaletname  aranmaksızın her zaman görüşebilir. Buna dayanarak şüpheliler ile  görüşen avukatlar yakalamadan hemen sonra delillerin tam olarak  toplanmamasına, diğer tutanak ve işlemlerin tam olarak yapılmamasına  rağmen güvenlik güçlerinden hemen şüphelinin ifadesinin alınmasını  istemektedirler. Kendileri ile soruşturmanın devam ettiği, ifade alma  aşamasına gelinmediği, gelindiğinde ifade alınırken bilgi verileceği  söylenirken sürtüşmeler olmaktadır. Diğer araştırma ve incelemeler  yapılmadan ifade alınması suçun tam olarak ortaya çıkarılmasını  engellemektedir. Yasal süresi içinde olmak kaydı ile güvenlik güçlerinin  konu ile ilgili tüm araştırmasını yapıp gerekli tutanakları  düzenledikten sonra ifade alma aşamasına gelindiğinde avukatın  bulunabileceği bu konuda insiyatifin soruşturmayı yürüten güvenlik  güçlerinde olduğu konusunda düzenleme yapılması gereklidir.
                 
SONUÇ
                Müdafiin müvekkilinin haklarını savunması doğaldır.  Fakat yargılama işleminin sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilmesini ve  maddi gerçekliğe ulaşılmasını engelleyebilecek şekilde savunma hakkının  kullanılması düşünülemez.
                 Kolluk tarafından dile getirilen  problemlere bakıldığında, düzenlenmesi gereken hususlar bulunmaktadır,  hem avukatların ve hem de kolluğun görev, yetki ve sorumluluklarını tam  anlamıyla kavrayamamasından ve hatalı davranışlarından kaynaklanan  sorunlar yaşanmaktadır.
                Mevzuat boşluklarının giderilerek  aksaklık görülen düzenlemelerin yapılması ve bunları uygulayacak  birimlerde görevli şahısların eğitiminin sağlanarak kanun ve  yönetmeliklere riayet edilmesi durumunda söz konusu problemlerin ortadan  kalkacağı düşünülmektedir.