Mesajı Okuyun
Old 22-03-2011, 17:55   #5
Av. İbrahim YİĞİT

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan av-ufuk
Olayınız inançlı işlemdir. Ve bu davalarda yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgeniz yok ise tanık dinlenemez. Taraflar kardeş olsalar da durum değişmez.

Saygılarımla,

Evet olay inançlı işlemdir ancak olayda tanık dinlenebilir. ( HUMK 293/1 ve ekli HGK kararı )


T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/2-493
K. 2007/551
T. 11.7.2007
• MİRASTA DENKLEŞTİRME ( Davalı Tarafından Bildirilen Tanıkların HUMK. 253 ve Devamı Maddelerine Uygun Olarak Dinlenmesi Gerektiği )
• KARDEŞLER ARASINDAKİ MİRAS DAVASI ( HUMK’nun 293/1. Maddesinde Yazılı Kişilerden Olduklarından Tanıkla İspat Olanağı Bulunduğu - Mirasta Denkleştirme )
• TANIKLA İSPAT ( Mirasta Denkleştirme - Taraflar Kardeş Olup HUMK’nun 293/1. Maddesinde Yazılı Kişilerden Olduklarından Tanıkla İspat Olanağı Bulunduğu )
• SAVUNMA HAKKININ KISITLANMASI ( Mirasta Denkleştirme - Davalı Tarafından Bildirilen Tanıkların HUMK. 253 ve Devamı Maddelerine Uygun Olarak Dinlenmemesi Halinde )
1086/m.253,293/1
ÖZET : Dava mirasta denkleştirme isteğine ilişkindir. Taraflar kardeş olup, HUMK.nun 293/1 maddesinde yazılı kişilerden olduklarından, tanıkla ispat olanağı bulunduğu gibi, Hukuk Genel Kururlunun 13.12.1974 gün 1972/T-119 E/1356 K.sayılı ilamında da benimsendiği gibi tüm maddi olaylar hakkında her zaman tanık dinlenebilir.
Somut olayda davalı tarafından bildirilen tanıkların HUMK. 253 ve devamı maddelerine uygun olarak dinlenmesi gerekir. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur.
DAVA : Taraflar arasındaki "mirasta denkleştirme" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir Asliye 3.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.04.2005 gün ve 2003/437-2005/107 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 17.10.2005 gün ve 2005/11858-14217 sayılı ilamı ile,
( ... Dava mirasta denkleştirmeye ilişkindir. Davalı delil listesinde tanıkta gösterilmiş, tanıklarının dinlenmesinden vazgeçmemiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunun 253. ve devamı maddeleri uyarınca davalı tanıklarının dinlenmesi ve sonucu uyarınca karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır... ) ,
Gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava mirasta denkleştirme isteğine ilişkindir.
Davacı Melih Tayfun Şenyapar vekili, davacı ile davalının kardeş olup muris babaları Fahrettin Şenyapar'ın 1/3 hisse ile mirasçıları olduklarını, murisin 29.04.2003 tarihinde vefat ettiğini, ölümünden 7 gün önce 22.4.2003 tarihinde muris Koçbank Eskişehir şubesinde bulunan 15371492 nolu hesabından 4.4.2003 tarihindeki değeri 45.009.177.294 TL olan 7.5.2003 dönüş tarihli hazine bonosunu davalı kızına virman yaptığını, kanunun ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun altsoya yapılan karşılıksız kazandırmaların miras payına mahsuben yapıldığını ve terekeye iadeye tabi olduğunu karine olarak kabul ettiğini, bu karinenin aksinin davalı tarafça ispatlanması gerektiğini, murisin davalı kızına yaptığı bu karşılıksız kazandırmanın miras payına mahsuben yapılmadığı veya iadeye tabi olmayacağı yönünde açık bir iradesi bulunmadığını ileri sürerek, dava konusu hazine bonosunun 7.5.2003 tarihindeki değerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile muris Fahrettin Şenyapar terekesine iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleşen dava davacısı Fatih Taner Şenyapar vekili, murislerinin ölümünden 7 gün önce 45.009.177.294 TL. tutarındaki hazine bonosunu davalı Zuhal Akalın'a devrettiğini, bunun murisi kandırarak yapılan bir kazanım olduğunu, murisin baskı altında bu parayı kızına verdiğini bunun de davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, bu yüzden davalının aldığını terekeye iade etmek zorunda bulunduğunu belirterek 45.009.177.294 TL. karşılıksız kazandırmanın terekeye iade edilmesini, mümkün olmadığı taktirde davacının payına düşen 15.003.059.059 liranın davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Zuhal Akalın vekili, davanın haksız ve mesnetsiz açıldığını, muris tarafından verilen paranın zaten davalının olduğunu, davalının eşiyle 1 yıldır şiddetli geçimsizlik yaşadığını bu nedenle birikimlerini babasının banka hesabı üzerinde tuttuğunu, davacının "alt soya bir kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığı ve terekeye iadeye tabi olduğunun karine olduğu" iddiasının bu davada uygulama yeri olmadığını, dava dilekçesinde belirtilen davalıya yapılan kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığını kabul etmediklerini, bu durumda ispat yükünün davacıya düşeceğini, sonuç olarak dava konusu kazandırmayı diğer iddiaları kabul olmasa bile "bakım karşılığı" murisin davalıya "iadeye tabi olmamak" ve "miras payına mahsup edilmemek" şartı ile yapıldığını kabul etmek gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.

Mahkemenin, "Tüm dosya kapsamından murisin söz konusu hazine bonolarını kızının miras payına mahsuben vermediği yönünde açık bir irade beyanında bulunmadığı; Bu yöndeki yasal karinenin aksinin ispatının davalı tarafa ait olmasına karşın, soyut itiraz dışında karinenin aksinin ispatlanamadığı;

Bu durumda kazanımın terekeye iadesi gerektiği kanaatine varıldığı" gerekçesiyle davanın kabulüne dair verdiği karar, Özel Dairece yukarıda belirtilen nedenle bozulmuş, mahkemece "Muafiyetin tanıkla ispatının mümkün bulunmadığı" gerekçesi ile önceki kararda direnilmiştir.

Her ne kadar mahalli mahkeme kararı aksi yönde ise de; taraflar kardeş olup, HUMK.nun 293/1 maddesinde yazılı kişilerden olduklarından, tanıkla ispat olanağı bulunduğu gibi, Hukuk Genel Kururlunun 13.12.1974 gün 1972/T-119 E/1356 K.sayılı ilamında da benimsendiği gibi tüm maddi olaylar hakkında her zaman tanık dinlenebilir.

O halde somut olayda davalı tarafından bildirilen tanıkların HUMK. 253 ve devamı maddelerine uygun olarak dinlenmesi gerekir. Aksi halde savunma hakkı kısıtlanmış olur.

Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının iadesine, 11.07.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.