Mesajı Okuyun
Old 18-01-2011, 11:42   #6
Avukat Tekin

 
Varsayılan

Suat Bey teşekkür ederim. Yoğun aramalar sonucu bulduğum üç adet Yargıtay Kararı ve sert bir dilekçe ile kesinleşmeyi alabildim. Kararlardan biri sizin ilk paylaştığınız YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ E. 2005/3897
K. 2005/6568. Diğer ikisini de aşağıda paylaşıyorum aynı durumda kalacak bir meslektaş yararlanır belki.

YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
Esas Numarası: 2008/1-772
Karar Numarası: 2008/790
Karar Tarihi: 31.12.2008

BİRDEN FAZLA KİŞİNİN BİRLİKTE DAVA AÇMASI
VEKALETNAME VERME ZORUNLULUĞU VE VERMEMEDEN SORUMLULUK
VEKİLİN İSTİFASININ VEYA AZLİNİN KARŞI TARAFA TEBLİĞİ
DAVA DOSYASININ İŞLEMDEN KALDIRILMASI
AVUKATIN VEKALETTEN ÇEKİLMESİ

1086 s. HUMK/43, 67, 68, 409
1136 s. AvK/41

Taraflar arasındaki “tapu iptali ve tescil ile el atmanın önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 6. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce asıl davanın açılmamış sayılmasına; karşı davanın kabulüne dair verilen 01.12.2006 gün ve 2001/1204 E. - 541 K. sayılı kararın incelenmesi davacı-karşı davalı Kemal vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 13.06.2007 tarih ve 2007/5728-6860 sayılı ilamı ile; (“...Asıl dava, 14 nolu parseldeki 68/792 arsa paylı 4 nolu meskenin tapusunun iptali ve tescil isteğiyle Ramazan ve Fadile aleyhine açılmış, davalı Fadile davacı aleyhine açtığı karşılık davasında 4 nolu meskene el atmanın önlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davacı vekilinin vekillikten çekildiği, vekilin çekildiğinin asile tebliğ edilmediği, vekilin davayı takip etmediği davanın 04.04.2006 günlü oturumda başvuruya bırakıldığı gerekçesiyle asıl davanın açılmamış sayılmasına, karşı davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan delillerden ve tüm dosya içeriğinden, asıl davanın davacısının avukatı tarafından açıldığı, davacı vekilinin 20.12.2005 günlü dilekçesi ile vekillikten istifa ettiği ve vekilin yatırdığı tebligat giderinin kullanıldığı, ancak durumun davacıya, “askere gittiğinden ve sevk adresi belirlenemediğinden tebliğ edilmediği, davacı vekilinin sonraki oturumlara katılmadığı, davalı ve karşı davacı vekillerinin davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri, bunun üzerine 04.04.2006 günlü oturumda asıl davanın başvuruya bırakıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere vekilin, vekillikten istifa etmesi (çekilmesi) ile davadaki vekalet görevi son bulur. Ancak Avukatlık Yasası'nın 41. maddesine göre, belli bir işi takipten ya da savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumun müvekkiline tebliğinden itibaren on beş gün süre ile devam eder. Bu on beş günlük süre içinde mahkeme, istifa eden vekilin huzuru ile yargılama yapamaz. Mahkemenin her halde istifa eden vekilin müvekkiline tebligat yaparak onu duruşmaya çağırması gerekir ve tebligatta asile vekilin istifa ettiği, bu nedenle duruşmaya çağrıldığının açıkça bildirilmesi icabeder (HUMY 67/III). Bu tebligat üzerine asıl ya da yetkili kıldığı başka bir vekil duruşmaya gelirse yargılamaya devam olunur, gelmezse yargılama asilin yokluğunda sürdürülür.
Bu hüküm vekil ile müvekkil arasındaki iç ilişkiyi düzenlemiştir.
Bir tarafın vekili ile karşı taraf ve mahkeme arasındaki dış ilişki ise HUMK'nun 68. maddesinde düzenlenmiştir.
Buna göre vekil duruşmada vekaletten istifa ettiğini bildirirse mahkeme oturumu (duruşmayı) başka bir güne bırakamaz; bilakis yargılamaya devam eder. Mahkeme, istifa eden vekilin müvekkilini ancak bundan sonraki duruşmaya çağırır. Bu çağrıda (tebligatta) müvekkile, vekilin istifa ettiği, bu nedenle duruşmaya çağrıldığının açıkça bildirilmesi gerekir.
Vekil duruşmadan önce vekaletten istifa ettiğini mahkemeye yazılı olarak bildirirse, bu istifa nedeniyle yargılama başka bir güne bırakılamaz; (HUMY 67/III) istifa eden vekilin müvekkilinin duruşmaya gelmesi gerekir.
Müvekkil duruşmaya (oturuma) gelmezse mahkeme karşı tarafın isteği üzerine tahkikata ya da yargılamaya gelmeyen tarafın (müvekkilin) yokluğunda devam eder veya dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verir; yoksa duruşmayı başka bir güne bırakamaz.
Ancak, her halükarda bir tarafın vekilinin istifa ettiğinin mahkemeye ve karşı tarafa bildirilmesi zorunludur. Aksi halde karşı taraf (ve mahkeme) hakkında hüküm ifade etmez. Bu halde, (vekilin istifası mahkemeye ulaşıncaya ve karşı tarafa bildirilinceye kadar) mahkeme ve diğer taraf (istifa etmiş olan) vekile karşı usul işlemleri yapmaya devam ederler.
Somut olayda, davacının vekili 20.12.2005 günlü dilekçesi ile vekillikten istifa ettiğini bildirmiş, istifa asile bildirilmemiş, 04.04.2006 günlü oturumda davalı Ramazan ve karşı davacı vekilleri hazır bulunmuşlar, davacının davasını takip etmeyeceklerini bildirmeleri üzerine davacı Kemal'in davası HUMY'nın 409. maddesi uyarınca müracaata bırakılmış, ancak tebligat yapılamadığı halde davacı asil bir biçimde vekilinin istifa ettiğini öğrenip 27.07.2006 günlü mazeret dilekçesi vermiş, davanın müracaata bırakıldığı 04.04.2006 günlü oturumda davacı asilin mazereti kabul edilmiş, bir sonraki 01.12.2006 günlü oturumda da dava karara bağlanmıştır.
HUMY'nun 409. maddesine göre “usulüne uygun biçimde çağrıldıkları halde davanın taraflarından hiçbiri duruşmaya gelmezse (ya da bir taraf gelip de takip etmeyeceğini bildirirse) dava yenileninceye kadar, dava dosyasının işlemden kaldırılmasına” karar verilir.
Olaya yukarıdaki ilkeler ışığında bakıldığında, vekilin istifa ettiği, davacıya tebliğ edilmediği halde, durumu öğrenen ve mazereti kabul edilen davacının davasının 01.12.2006 günlü oturumda müracaata bırakılması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bu tarih itibariyle açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir...”) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz Eden: Davacı-karşı davalı Kemal.

HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Asıl dava, tapu iptali ve tescil; karşı dava el atmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Asıl davanın davacısı Kemal, kayden maliki olduğu 14 parsel sayılı taşınmazın 4 nolu bağımsız bölümünü, borca teminat olmak üzere davalılardan Ramazan'a temlik ettiğini, borcun kapatılmaya çalışıldığı sırada anılan davalının çekişme konusu taşınmazı diğer davalı Fadile'ye temlik ettiğini, bu temlikin kötü niyetle yapıldığını, muvazaalı olduğunu ve hukuka aykırı bulunduğunu ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Fadile, dava konusu taşınmazı iyi niyetli olarak satın aldığını, davanın reddi gerektiğini cevaben bildirmiş; karşı davasında ise, kayden maliki olduğu dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazın, 4 nolu bağımsız bölümüne asıl davacı Kemal'in el atmasının önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Diğer davalı Ramazan da, davacının nakit sıkıntısına düşmesi nedeniyle taşınmazı sattığını, iddiaların doğru olmadığını, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini cevaben bildirmiştir.
Mahkemece, asıl davanın işlemden kaldırıldığı ve süresinde yenilenmediği gerekçesi ile açılmamış sayılmasına; karşı davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden; davacı Kemal'in, 09.04.2001 tarihli resmi akitle maliki olduğu dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazın 4 nolu bağımsız bölümünü davalılardan Ramazan'a satış suretiyle temlik ettiği, anılan davalı tarafından da taşınmazın 10.10.2001 tarihli resmi akitle diğer davalı Fadile'ye temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı-karşı davalı Kemal vekilinin 20.12.2005 günlü celsede vekillikten çekilmesi nedeniyle, vekilinin talebi üzerine mahkemece anılan davacıya bu hususun tebliğ edilmesine karar verilerek duruşma 04.04.2006 gününe bırakılmış; davacıya gönderilen tebligat, askerde olması ve adresinin bilinememesi nedeniyle bila tebliğ iade edilmiştir. 04.04.2006 günlü ve sonraki oturumlara davacı vekili katılmamıştır. 04.04.2006 günlü oturumda davalı-karşı davacı Fadile vekili asıl davayı takip etmediğini bildirip, davanın işlemden kaldırılmasını talep etmiş, diğer davalı Ramazan'ın vekili ise “...Önceki beyanlarımı tekrar ederim. Esasa ilişkin beyanda bulunacağım...” şeklinde beyanda bulunmuştur. Aynı oturumda mahkemece dosyanın işlemden kaldırılması yönünde ara karar verilmiştir.
Karşı davacı-davalı Fadile vekili 17.03.2006 havale tarihli dilekçesinde, asıl davacı Kemal'in adresini bildirerek o adrese tebligat yapılmasını talep etmiş; 3,50. YTL tutarlı posta pulu ve tebliğ zarfının ekli olduğunu dilekçesinde açıklamıştır. Anılan dilekçe dosyanın işlemden kaldırıldığı 04.04.2006 günlü oturumdan önce hakime havale ettirilmiş ve dosyaya sunulmuştur.
Davacı asıl Kemal 27.07.2006 günlü dilekçesi ile mazeret bildirmiş; mahkemece aynı günlü oturumda mazereti kabul edilmiş ve “duruşma gününü kalemden öğrenmesi” şeklinde, bir ara kararla duruşma 01.12.2006 tarihine talik edilmiştir.
Dosyanın, konu ile ilgili içeriği bu şekildedir.
Yukarıya özet olarak alınan dosya sefahatına göre;
Daire bozması görüşünde olanlar bu bozmaya ilave yapılması gerektiğini ve vekili istifa eden davacı asıla her şartta duruşma günün bildirilmesinin yerinde olacağını vurgulamışlardır.
Direnme kararının doğru olduğu yönünde görüş açıklayanlar ise, vekili istifa eden davacı asıla tebligat yapılmasının gerekmediğini bildirmişlerdir.
Müzakereler sırasında çoğunluk ise; azınlığın görüşlerinin bu aşamada incelenmesinin gerekmediğini, zira olayda mecburi dava arkadaşlığının bulunduğunu, konun bu yönden müzakere edilmesinin uygun olacağını açıklamışlardır.
Somut olay değerlendirildiğinde;
Asıl dava kötü niyetli davalıların muvazaalarına dayanan tapu iptali ve tescil olup, karşı dava ise, bir davalının, davacı aleyhine açtığı men'i müdahale davasıdır. Tapu iptali ve tescil davasında birden fazla davalı bulunmaktadır. Dava sebebi ve konusu aynıdır. Davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmaktadır. 04.04.2006 günlü oturumda davalı-karşı davacı Fadile vekili asıl davayı takip etmediğini bildirip, davanın işlemden kaldırılmasını talep etmiş; diğer davalı Ramazan'ın vekili ise, “...önceki beyanlarımı tekrar ederim. Esasa ilişkin beyanda bulunacağım...” şeklinde açıklamada bulunmuş ve böylece asıl davayı takip etmek istediğini zımnen açıklamıştır. Aynı oturumda mahkemece dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu karar, mecburi dava arkadaşlığı olan durumlarda aynı tarafta olanlardan birinin davayı takip edeceği yönünde irade açıklaması karşısında usule ve kanuna aykırıdır. Mecburi dava arkadaşlarından diğerinin davayı takip etmeyeceğini, işlemden kaldırılmasını istemesine değer verilemez. Açıklanan nedenlerle önce dosyanın işlemden kaldırılmasına, daha sonrada açılmamış sayılmasına karar verilmesi isabetsizdir.
Yukarıda izah edilen dosya kapsamına ve somut olayın özelliğine göre, yerel mahkemenin dosyanın işlemden kaldırılmasına ve davanın açılmamış sayılmasına dair kararı usul ve yasaya aykırıdır. Yerel mahkemenin direnme kararı açıklanan bu değişik gerekçe ile bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı-karşı davalı Kemal'in temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 31.12.2008 gününde, yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.



T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/13969
K. 2007/1274
T. 5.2.2007
� TEBLİGAT ( Vekil Birden Çok İse Bunlardan Birine Tebligat Yapılmasının Yeterli Olacağı/Sürelerin İlk Vekile Yapılan Tebliğ Tarihinden İtibaren İşlemeye Başlayacağı - İlk Avukatın Vekillikten İstifa Ettiğine Yada Azil Olunduğuna Dair Bir Bilginin Dosyaya Sunulmadığı )
� TEMYİZİN SÜRE GEÇTİKTEN SONRA YAPILMASI ( Temyiz İsteminin Reddine Yerel Mahkemenin Karar Verebileceği Gibi Yargıtayın da Bu Konuda Karar Verebileceği )
� VEKİLLİKTEN ÇEKİLME ( İlk Avukatın Vekillikten İstifa Ettiğine Yada Azil Olunduğuna Dair Bir Bilginin Dosyaya Sunulmadığı/İlk Vekile Yapılan Tebligatın Yasal Olarak Geçerli Bulunduğu - Usulüne Uygun Yapılan Tebligata Rağmen Hüküm Süre Geçirildikten Sonra Diğer Vekil Tarafından Temyiz Edildiği )
� VEKİLE TEBLİGAT ( Birden Fazla Vekil ile Temsil Edilen Tarafın Vekillerinden Birine Yapılan Tebligatın Yeterli Olacağı - Diğer Vekillere Tebligat Yapılmış Olsa Bile Sürelerin İlk Vekile Yapılan Tebliğ Tarihinden İtibaren İşlemeye Başlayacağı )
1086/m. 432/4
7201/m. 11
ÖZET : Bir tarafın birden fazla vekili varsa, tebligat bunlardan yalnız birine yapılır. Diğer vekillere tebligat yapılmış olsa bile, süreler ilk vekile yapılan tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar. Bu durumda, ilk avukatın kooperatif vekilliğinden istifa ettiğine yada vekillikten azil olunduğuna dair bir bilgi dosyaya sunulmadığından, ilk vekile yapılan tebligat yasal olarak geçerli bulunduğu ve usulüne uygun yapılan tebligata rağmen hüküm süre geçirildikten sonra, davalı kooperatifin diğer vekili tarafından temyiz edildiği anlaşıldığından ve süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi,Yargıtay da bu konuda karar verebileceğinden, davalı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı Kadıköy Asliye 3.Ticaret Mahkemesi'nce verilen 15.02.2005 gün ve 2004/294 - 2005/125 sayılı hükmün Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı kooperatifin ortağı iken haksız olarak ortaklıktan çıkarıldığını, zira; kendisine, tahsis edilen dairenin ödemelerinde çevre düzenlemesi ve kombi bedeli dışında başka bir ödeme alınmayacağına dair yazılı taahhüt verildiğini, dairenin 2001 yılında teslim edilmesi gerekirken halen teslim edilmediğini, kooperatifin taahhüdünü yerine getirmediği halde kendisinden ödeme talep etmesinin doğru olmadığını, hatta dairenin anasözleşme ve yasaya aykırı olarak davalı tarafından başkasına devir edildiğini ileri sürerek, davalı kooperatif yönetim kurulunun aldığı ihraç kararının iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili, ihraç kararının yasa ve anasözleşmeye uygun olduğunu, kesin fiyatla ortak alımının genel kurul kararı ile mümkün olacağını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, ödeme yükümlülüğü bulunmayan ihtarnamelere dayalı ihraç kararının usulsüz olduğu gerekçesiyle ihraç kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Davalı kooperatif davada ilk olarak Avukat Bayram Sıvacı tarafından temsil olunmuş, daha sonra yargılama sırasında kararı temyiz eden vekiller tarafından temsil edilmiştir.
Tebligat Kanunu 11 ve Tüzüğün 15 nci maddesi hükümleri uyarınca, bir tarafın birden fazla vekili varsa, tebligat bunlardan yalnız birine yapılır. Diğer vekillere tebligat yapılmış olsa bile, süreler ilk vekile yapılan tebliğ tarihinden itibaren işlemeye başlar.
Bu durumda, ilk avukatın kooperatif vekilliğinden istifa ettiğine yada vekillikten azil olunduğuna dair bir bilgi dosyaya sunulmadığından, ilk vekile 05.04.2005 tarihinde yapılan tebligat yasal olarak geçerli bulunduğu ve usulüne uygun yapılan tebligata rağmen hüküm HUMK.nun 437 nci maddesinde yazılı süre geçirildikten sonra, davalı kooperatifin diğer vekili tarafından 07.11.2005 tarihinde temyiz edildiği anlaşıldığından ve aynı Yasa'nın 432/4 üncü maddesine göre süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay da bu konuda karar verebileceğinden, davalı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı S.S. Si Yılmaz Konut Yapı Kooperatifi vekilinin temyiz isteminin HUMK.432/4 üncü maddesi uyarınca REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 1.90 YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 05.02.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.