Mesajı Okuyun
Old 08-01-2011, 21:19   #12
ilteriş

 
Varsayılan

ÖZETİ:İdari yargıda ıslah müessesesi uygulama alanı bulmakla birlikte, davacının cevaba cevap dilekçesi ile önceki dava dilekçesinde talep etmediği bir başka sicilinin iptalini istemesi mümkün ise de; önceki red kararları ile davacının diğer sicillerinin hukuki denetimi yapıldığından, bu sicillerin iptali konusunda yeniden inceleme yapılmasına kesin hüküm ilkesi engeldir.
Davacı vekili 28 EKİM 1993 günü kayda geçen dava dilekçesiyle, 18 Mart 1994 günü kayda geçen ıslah talepli cevaba cevap dilekçesinde özetle; 30.8.1990 tarihinde yarbay rütbesinde bekleme süresini tamamlayan müvekkilinin kötü bir alışkanlığı bulunmamasına rağmen geçirdiği bir kazanın sonucu olarak gösterdiği arazı fırsat bilen sicil üstü Kur. Alb, ................. 'ün kişisel benlik duyguları ile düşük sicil vermesi ve Kur. Alb. .................’ın da aynı sicilleri tekrarlaması yüzünden önceleri terfide baraj uygulanması, 1993 yılında ise sicilinin % 70 oranın altında kalması nedeniyle terfi edemediğini, 1989, 1990 ve 1991 yıllarına ait sicillerinin hukuka aykırı olduğuna, esasen diğer rütbelerce % 60 oranındaki sicilin yeterli görülmesine karşın yarbaylık sicili için %70 oranında sicil koşulu aranmasının Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olduğunu iddia ve anılan siciller ile 30.8.1993 tarihinde albaylığa yükseltilmemesi işleminin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Her ne kadar Askeri Yüksek İdare Mahkemesi Kanunun 56 ncı ve idari Yargılama Usulü Kanunun 31 nci maddesinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun uygulanacak kurum ve maddeleri sayılırken "ıslah" tan söz edilmemiş ise de; müessesenin idari yargı yerinde uygulanmasını olanaksız kılan ayrık bir hükmün bulunmaması ve ayrıca HUMK. nun 83 ncü maddesinde düzenlenen Islahın amacının idari yargı için de geçerli olması karşısında davacı vekilinin davacının 1993 yılında terfi ettirilmemesi isteminin iptali istemi de talep sınırları içine alınıp dava konusu yapılması yolundaki ıslah istemi kabul edilmiştir.
Davacının iptal istemine konu 1989, 1990, 1991 yıllarına ait sicilleri daha önce açtığı 30.8.1992 tarihinde albaylığa terfi ettirilmemesi işleminin iptali talebiyle açtığı davada hukuka uygunluk denetimine tabi tutulmuş ve Dairemizin 22 Haziran 1993 gün ve E. 1992/894. K.1993/ 621 sayılı kararında "Davacının sicil dosyasının incelenmesinde: verilen sicillerin sicil yönetmeliğinin amir hükümlerine uygun olarak verildiği gerek şekil gerekse esas yönünden yapılan incelemede sicillerin objektiflikten uzaklaştırarak, verildiğine ilişkin her hangi bir kanıta ve emareye rastlanılmamıştır. Esasen davacının da bu yolda bir iddiası söz konusu olmamıştır. Buna göre davacıya yarbaylık rütbesinde verilen 1989, 1990 ve 1992 yılları sicilleri ortalamasının sicil tam notunun % 70'inin altında oluşmaktadır ve bu da terfide yeterli olmamaktadır. O nedenle, davanın kabulüne yasal olanak görülememiştir" gerekçesiyle iptallerini gerekli kılan bir hukuki sakatlığının bulanmadığı kabul edilmiş, bu karara karşı yapılan karar düzeltme istemini de reddedilmiştir. Esasen 1602 sayılı kanunun 63 ncü maddesi uyarınca anılan bu karar kesin olup kesin hükmün bütün sonuçlarını doğurmaktadır. Bilindiği üzere bir uyuşmazlığın yargı yerinde karara bağlanıp bu kararın şekli ve maddi anlamda kesinleşmesi, yeni yargılama süresinin sona ermesi, tüm kanun yollarının tüketilmiş olması yanında uyuşmazlık konusu maddi ve hukuki durum ve ilişkisinin kararda çözümlendiği şekliyle gerçekliğinin kabulü ve bundan böyle tartışılmazlığı sonucunu doğurur ki bu kesin hüküm kavram ve kuvvetine vücut verir. Bu konuda mevcut kesin hüküm o konunun, aynı taraflarca aynı hukuki sebebe dayalı olarak yargı mercii önüne getirilmesine engel teşkil eder. Bu niteliği ile kesin hüküm bir dava maniidir. Ve taraflarca ileri sürülmese dahi, yargı merciince resen dikkate alınmak durumundadır. Bu itibarla davacının anılan sicillerin iptali isteminin kesin hüküm nedeniyle, reddi gerekir.
1993 yılında albaylığa yükseltilmeme işlemine gelince; statü hukukunda özel hukuka özgü kazanılmış haktan söz etmek mümkün değildir. Aksi taktirde yürütmenin kamu hizmetlerinin zorunlu kıldığı düzenlemeleri derhal yürürlüğe girecek biçimde uygulama olanağı bulamaz. Bu nedenlerdir ki kişiselleştirilmiş parasal haklara ilişkin ve ilgilinin muamelesine intikal etmiş durumlar hariç idare hukukunda kazanılmış hak kavramına yer yoktur. Hal böyle olunca 30.8.1993 tarihinde albaylığa yükselme sırasında, olan davacının bu tarihte yürürlükte olan yasa hükümlerinin öngördüğü terfi koşullarına tabi olduğu kuşkusuzdur. 926 sayılı kanunun 38 nci maddesinde yarbaylık sicil ortalamasının sicil tam notunun en az % 70 oranında gerçekleşmesi albaylığa terfi koşullarından sayılmaktadır. Ve davacı bu koşulları taşımamaktadır. Diğer rütbeler için % 60 oranındaki sicilin yeterli sayılmasına karşın albaylık için % 70 sicilin gerekli görülmesinin anayasaya aykırı olduğu yolundaki iddianın ciddi bir yanı da görülmemiştir. Zira bir rütbenin karşılığı olan kıta ve kurumlardaki kadro görev yerlerinin farklılığı ve önemi açıktır.

Dergi No:9
Karar Dairesi:AYİM.1.D.
Karar Tarihi:25.10.1994
Karar No: E.1993/1128
Karar No: K. 1994/1185