Mesajı Okuyun
Old 07-01-2011, 14:12   #4
Av.Mehmet Saim Dikici

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan harkan
YARGITAY

19. HUKUK DAİRESİ

E. 2003/1220

K. 2004/136

T. 19.1.2004

• ÇEKİN KARŞILIKSIZ KALMASI ( Kural Olarak Borcun Tasfiyesine Yönelik Olarak Verildiğinin Kabulü Gereği - Çekin Davalının Ticari Defterinde Kayıtlı Olmamasının Tek Başına Karşılıksız Kaldığını Kanıtlamaya Yeterli Olmadığı )

• SONRADAN ALINACAK MAL KARŞILIĞINDA ÇEK VERİLMESİ ( Çekin Sipariş Edilen Mal Karşılığında Avans Olarak Verilmesi Malın İse Teslim Edilmemesi - Çekin Karşılıksız Kaldığı İddiasının Usulüne Uygun Delillerle Kanıtlanması Gereği )

• YEMİN ( Dava Dilekçesinin Deliller Bölümünde Vesair Yasal Deliller Denildiğinden Yemin Deliline Dayanıldığının Kabulü Gereği - Davacının Davalıya Yemin Teklifine Hakkı Bulunduğu Hatırlatılıp Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği )

6762/m. 692

1086/m.337

ÖZET : Çek bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Davacının bu karinenin aksine olarak, çekin sipariş edilen mal karşılığı avans olmak üzere verildiği ancak mal teslim edilmediği için karşılıksız kaldığı yolundaki iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekir. Çekin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması tek başına karşılıksız kaldığını kanıtlamaya yeterli değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tesbit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan sonradan alınacak mal karşılığı önceden çek verdiğini, mal alınmadığı için bedelsiz kalan çekin takibe konduğunu belirterek, 27.2.2001 tarihli, 1.650.000.000.- TL. bedelli çekden dolayı borçlu olmadığının tesbitine, takibin durdurulmasına ve %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin çek bedelini davacıya borç olarak verdiğini bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, bir tacirin alacak ve borçlarının ticari defterlerinde kayıtlı olmasının asıl olduğu, davacının davalının ticari defterlerine dayandığı, davalı vekilinin ise müvekkilinin defterlerinde bu hususta herhangi bir kayıt olmadığını belirtmesi üzerine çekin bedelsiz kaldığı savına değer verildiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Çek bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Davacının bu karinenin aksine olarak, çekin sipariş edilen mal karşılığı avans olmak üzere verildiği ancak mal teslim edilmediği için karşılıksız kaldığı yolundaki iddiasını usulüne uygun delillerle kanıtlaması gerekir. Çekin davalının ticari defterlerinde kayıtlı olmaması tek başına karşılıksız kaldığını kanıtlamaya yeterli değildir. Bu durumda mahkemece davacının dava dilekçesinin deliller bölümünde "v.s. yasal deliller" demek suretiyle yemin deliline de dayandığı gözetilerek davalıya yemin teklifine hakkı bulunduğu hatırlatılıp sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde hüküm kurulmasında bir isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.1.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.

Soruya göre ihtilafın halli ancak defterlerde senet kayıtlı olup da hangi amaçla deftere kayıt edildiği, yani senedin veriliş nedeni de belirlenebilirse bir anlam ifade edecektir. Başka deyişle bu olayda senedin defterde hiç yer almamasının değil kayıtlı olması halinde sözleşme ile irtibatlandırılabilmesi bakımından soru sahibi için bir manası olacaktır. O manada defterlere dayanılabileceğini belirtmek istedim.


Diğer yandan ticari defterlerin delil kuvveti noktasında defter münderacatı kapsamının tayini için, Yargıtay'ın yerleşik kabulü olan ve defterde yer almayan hususların leyh veya aleyhte delil olarak nitelendirilemeyeceğine dair kabulü, bence çok doğru bir çıkarım değildir. Defter kapsamına, defterde "kayıtlı olan hususlar" girebileceği gibi, "kayıtlı olmayanlar" da menfi manada girebilir. Bu konuda aşağıya eklediğim kararda bulunan karşı oy yazısına -tamamıyla- katılıyorum. Yargıtay'ın, Ticari Defterlerin delil gücü bakımından yerleşik uygulamasını ise kesinlikle yanlış buluyorum.

Alıntı:
T.C.

YARGITAY

11. HUKUK DAİRESİ

E. 1981/1688

K. 1981/2092

T. 30.4.1981

• TİCARİ DEFTERLERE KAYDEDİLMEMİŞ KONULAR ( Defter İncelemesi Yapılamaması )

• BONO İPTALİ DAVASI ( Ticari Defterlere Kaydedilmemiş Konu Hakkında Defter İncelemesi Yapılamayacağı )

• DEFTER İNCELEMESİ ( Ticari Defterlere Kaydedilmemiş Konular )

6762/m.66,67,84,85

ÖZET : 120.000 tl'lık iki bononun iptaline ilişkin iddia yazılı belge ile ispatlanmalıdır. ticaret kanunu hükümlerine göre, ticari defterlerin münderecatı delil niteliğindedir. Ticari defterlere kaydedilmemiş bir konunun delil olacağına ilişkin yasal bir hüküm bulunmaması karşısında böyle bir konu hakkında defter incelemesi yapılamaz.

DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı İstanbul Asliye 3. Ticaret Mahkemesince verilen, 1.1.1980 tarih ve 648/421 sayılı hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı avukatı tarafından istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 28.1.1981 gününde taraflar avukatlar tebligata rağmen gelmediğinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, yanlar arasındaki ticari ilişki nedeniyle, vekil edenince davalı şirkete, mal göndermesi için avans niteliğinde 120.000 TL.lık iki bono verilmesine karşın malların gönderilmediğini bildirerek, sözkonusu bonoların iptaline ve borçlu bulunmadığının saptanmasına karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, iddianın gerçek dışı olduğunu ve alacak bakiyeleri için takibe gidildiğini, her iki yanın ticari defter ve kayıtlarının incelenmesini istediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddiasının yazılı belgeyle kanıtlanması gerektiği, davacı vekilinin; davalı defterlerinde senet karşılığı mal satışına ilişkin kayıt bulunmadığı yolundaki açıklaması ve defterlere kaydolunmayan konunun kanıt olacağına ilişkin yasal hüküm bulunmasına göre defter incelemesi yaptırılmadığı, anda yöneltilmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün onanmasına yan vekilleri gelmediklerinden davalı yararına durumun vekillik ücreti takdirine yer olmadığına 30.4.1981 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava, mal karşılığı verilen bonoların, malların teslim edilmemesi sonucu, karşılıksız kalmaları nedeniyle bu bonolarla borçlu olunmadığının tespiti menfi tespit davasıdır.

Davalı, savunmasında, senetlerin karşılıksız olmadığın, 1976 yılından beri devam eden ticari ilişkilerden doğan alacaklarının karşılığı olarak düzenlendiklerini, bildirmiştir.

Davacı, 10.11.1980 günlü oturumda mal verilmediğini şahitle ve davalının ticari defterleri münderecatı ile ispat etmek istediklerini bildirmiş ve davalının defterlerinde kendilerine mal verildiğine dair kayıt bulunmadığını ileri sürmüştür.

Davalı da, savunmasında her iki tarafın ticari defterini delil olarak gösterdiğini bildirmiştir.

Davacı, 1974, 1975, 1976 ve 1977 yıllarına ait ticari defterlerinin yanmış olduğunu tespit eden İstanbul Asliye 4. Ticaret Mahkemesinin 978/656 Esas 979/104 Karar sayılı ve 28.2.1979 günlü kararını ibraz etmiştir.

Mahkeme, senetlerde bedelin malen alındığı kaydı bulunduğu cihetle, usul hükümleri gereğince ve haklı olarak senetlerdeki bu kaydın aksinin yani mal alınmadığı hususunun şahitle ispat edilemeyeceği görüşüyle davacının şahit dinletme isteğini reddetmiştir.

Ancak mahkeme, "TTK. hükümlerine göre ticari defterlerin münderecatının delil teşkil ettiği ve defterlere dercedilmemiş hususun delil olacağına dair bir hüküm bulunmadığı" gerekçesiyle davacının davalı defterleri üzerinde inceleme yapılması isteğini de reddetmiştir. Bu noktada mahkemenin bu şekildeki kabulüne ve mahkemenin bu kabul biçimini benimseyen dairenin çoğunluk görüşüne iştirak edemiyoruz.

Şöyleki:

TTK'nun 66/1. maddesi hükmüne göre "her tacir, ticari işletmesinin iktisadi ve mali durumunu, borç ve alacak münasebetlerini ... tespit etmek maksadiyle ... işletmenin gerektirdiği bütün defterleri tutmaya mecburdur."

Bu defter tutma mecburiyetini biz iki safhada ele alıyoruz. İlk önce, her tacir işletmesinin gerektirdiği bu defterleri tutmaya mecburdur; sonra da, bütün ticari ilişkilerini bu defterlere kaydetmeye mecburdur.

Ticari işlemlerini muntazam olarak defterlerine kaydetmiyen bir tacir, defter tutma mükellefiyetini yerine getirmiş sayılamaz ( TTK md. 67 ). Defterleri mevcut olmakla birlikte bunlara hiçbir kayıt işlememiş bir tacir nasıl defter tutma mükellefiyetini yerine getirmiş sayılamazsa, kayıtları eksik işleyen tacir de bu mükellefiyete uymuş kabul edilemez. Esasen "defter tutma" tabirindeki "tutma" kelimesi de işlemlerin defterlere "yazılması" gerekliliğini ifade etmektedir.

Bütün işlemler, yasaya uygun bir biçimde defterlere kaydedilmemişse yasa koyucu buna cezai müeyyideler yaptırımlar getirmiştir. ( TTK md. 67/2, 3 ). Ancak, bu durumun hukuksal yönhden de bazı sonuçları vardır ki bunlar da defterlerin ispat kuvveti alanında kendilerini gösterirler.

Bilindiği üzere defterlerin münderecatı kapsamı sahibinin leh veya aleyhine delil olur TTK md. 83, 84, 85. Münderecat kelimesi geniş kapsamlıdır. Açıklamak gerekirse, defterlerin ihtiva ettiği ve etmediği bütün kayıtlar, koşulları varsa, delil olur. Mahkeme sadece defterlerde kayıtlı olan hususların delil olabileceğini kabul etmekle yanılgıya düşmüştür. Oysa, bir kaydın mevcut olması kadar olmaması da münderecat mefhumuna dahildir. Nasıl ki, kanuna uygun bir surette tutulan ve birbirini teyid eder ticari defterlerin münderecatı sahibi lehine delil ittihaz olunursa TTK. 85, kanuna uygun olarak veya olmayarak tutulmuş olan ticari defterlerin münderecatı da sahibi aleyhine delil sayılır TTK. md. 84. Anılan yasa maddeleri kayıttan değil, münderecattan bahsetmektedir. Delil olacak husus kayıt değil, münderecattır. Bunun sonucu olarak kayıtlı olması gereken bir husus defterde kayıtlı değilse, yani defter münderecatında yoksa, bu husus defter sahibi aleyhine delil olur, çünkü defter münderecatında iddia edilen husus kayıtlı değildir. Bu nedenle de bir kaydın mevcut olmaması da, mevcut olması kadar hukuki diğer taşır. Nitekim TTK'nun 82/3. maddesindeki bir tacirin tuttuğu bütün defterlerin birbirini teyid etmesi şarttır; aksi takdirde defterler delil olmaktan çıkar şeklindeki hüküm de görüşümüzü desteklemektedir. Şöyleki, tacir tarafından tutulması gerekli defterlerden birinde, diğerlerinde olan bir kaydın mevcut olmaması, bu diğer defterlerdeki kayıtların değerini ortadan kaldırmakta, yok etmektedir. Keza, TTK'nun 85. maddesi hükmüne göre, taraflardan birinin muntazam tutulmuş defterlerinde bir kaydın mevcut olmasına rağmen, diğer tarafın yine yasaya uygun tutulmuş defterlerinde aynı hususta hiçbir kayıt bulunmazsa birinci tarafın defterlerindeki kayıtların hiçbir değeri kalmaz.

Demek ki, bir kaydın mevcut olmaması da, mevcut olması kadar, hatta ondan fazla değerli bir hukuki sonuç doğurabilmektedir. Çünkü mevcut olan kaydın değerini ortadan kaldırabilmektedir. Bu da, delil olan defter münderecatının, varlarıyla yoklarıyla bir bütün halinde nazara alınması gerektiğini, yasal olarak defterde kayıtlı olması gereken bir hususun mevcut olmamasının da bu kaydın mevcut olmadığını iddia eden taraf yararına delil olarak kabulü lazım geldiğini göstermektedir.

Davalı, davacıya mal sattığı veya diğer herhangi bir hukuki ilişki nedeniyle ve karşılığında bono aldığını savunduğuna, davacıya mal satmışsa TTK.nun 66. maddesi hükmü gereğince bu satışın defterlerinde kayıtlı olması lazım gelmesi ve kayıtlı değilse bu konuda davalı defterleri münderecatının davalı savunmasının aksini ve davacı iddiasını teyid eylediğinin kabulü gerekmesine göre, mahkemece, davacının dayandığı davalı defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırmak, alınacak rapor muhtevasını değerlendirerek sonucuna göre bir karar vermek gerekirdi. Fakat davalı, defterlerinde kayıt bulunmadığını kabul ederse, ki bu durumda davacı iddiasını da kabul etmiş olacaktır, ancak bu durumda davalı defterlerinin incelenmesine gerek kalmıyacaktır. Kaldı ki, olayda, davalı dahi, 16 Ocak 1980 günkü cevap layihasında, her iki tarafın defterleri üzerinde inceleme yapılmasını istemiştir.

Bu açıklanan nedenlerle, davalı defterleri ve varsa aynı yıllara ait davacı defterleri üzerinde inceleme yapılması gerektiği, ticari defterler münderecatın da kayıtlı olmaya hususların da hukuki değeri olduğu ve yerine göre, sahibi leh veya aleyhine delil olarak kabulü gerektiği kanaatiyle, sadece defterlerde kayıtlı bulunan hususların delil niteliğini haiz olacağını kabul eden mahkeme ve çoğunluk görüşüne karşıyım ve hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle bozulması gerektiği kanısındayım.