Sayın hızır hafiye,
Değerli yorumlarınız ve katılımınız için teşekkür ederiz. Bir emniyet mensubu olarak emniyet mensuplarının bakış açıları konusunda bize ışık tutmanız bizi mutlu ediyor ancak biz de hukukçuların bakış açısını paylaşıyoruz.
Polisin yaptığı işlemi tam olarak ne sizin ne bizim bilmediğimiz, sadece gazeteye yansıyan haber üzerine yorum yaptığımız ve -eğer öyleyse- şeklinde eleştirdiğimiz doğrudur. Ancak sizin Sayın Ankara Baro Başkanına eleştirinizin de aynı temele dayandığını belirtmeliyim. Ben onun adına konuşmak istemem, kendisi Türk Hukuk Sitesinin üyesidir, gerek görürse bu konuya katılabilir. Fakat gazeteye yansıyan açıklamasını okuduğumda, genel olarak kendi şahit olduğu bir olayı anlattığını ve hukuki yönünü irdelediğini görüyorum, o nedenle olayı yorumlarken en sonundaki "tek cümleye" takılmak yerine, hukuka aykırı gözüken "olayın kendisine" takılmayı ben kendi adıma daha isabetli olarak değerlendiriyorum.
Son mesajınızda katılmadığım en önemli kısım ise, "polisin hukuka aykırı işlemlerinin memurun kendisini bağladığı" kısmıdır. Polis yürütmeyi temsil eder, "zor kullanma" yetkisine sahiptir ve devletin diğer idari mercilerinden farklı olarak en alt kademedeki görevlisinin bile "emrine" o anda itiraz edilemeden uyulma ayrıcalığı ile donatılmıştır. Bir savcı, hakim, yargıtay üyesi, başbakan, cumhurbaşkanı bu ülkedeki herhangi bir vatandaşa o anda sorgusuz sualsiz yerine getirmesi zorunlu bir emir veremez. İdarenin hemen her makamının talebini sorgulayabilirsiniz, "neden" diyebilirsiniz, itiraz edebilirsiniz, talebe uymayıp, "seni dinlemiyorum! sen elinden geleni ardına koyma ve uygun gördüğünü yap, ben senin kararını yargıya götüreceğim" diyebilirsiniz ancak polis okulundan 15 dakika önce mezun olup kapıdan sokağa çıkmış 18 yaşındaki trafik polisi bile sizi görüp "hemen dur ve yere çömel" dediğinde onun talebini neden bile diyemeden sorgusuz sualsiz yerine getirmekle yükümlüsünüzdür. Dolayısıyla polisin hukuka aykırı işleminin sonuçları yürütmenin diğer makamlarının hukuka aykırı işleminin sonuçlarından çok farklı sonuçlar doğurur ve bu anlamda da çok daha ciddiye alınmalı ve hata payının azaltılması için yürütmenin diğer organlarından çok daha fazla çaba sarfedilmelidir. Bir diğer deyişle, devletin her makamının hata yapma lüksü ve kredisi vardır, ancak polis kaleci gibidir, her hatası yıllarca konuşulur ve daha önemlisi polis silahlı kuvvet olduğundan, her eylemi devletin politikasına endekslenir, zira esasında onların yerine zorla getirilme görevi tüm demokratik sistemlerde emniyet güçlerindedir.
Bu açıdan polisin de bu sorumluluk ve bilinçle hareket etmesi ve hata yapmaktan kaçınmaya çalışması bu tip suçlamalarla karşı karşıya kalma ihtimalini azaltacaktır.
Konumuza dönersek, bu olayda -gazeteye yansıdığı şekliyle- polisin bu bilinçle hareket etmediği oldukça açık gibi gözüküyor: Aldığınız bir ihbar üzerinde bir mekana gidiyorsunuz ve yukarıda tartıştığımız gibi esasında uygulamaya çalıştığınız yönetmeliğin konusuna girmeyen bir yerde işlem tesis etmeye çalışıyorsunuz. Sizi kırmayalım ve diyelim ki buraya kadar ekipteki memurun "bilgisizliği ve hatası" söz konusu, yönetmelikteki hukuka ayrıma vakıf değildi ve içkili lokantayı da aslında öyle olmadığı halde meyhane kabul etti, peki!

O sırada mekanda bulunan ve "Ankara Barosu Başkanı" olmasını bir kenara bırakın, Hukuk biliminde Profesör Doktor ünvanı taşıyan bir hukuk akademisyeni olayın tarafı olmadığı halde, sadece şahit olduğu işlem için yanınıza geliyor ve yaptığınız işlem hukuka aykırı diyor, "sorumlu bir polis memuru" sizce bu durumda ne yapmalı? Emniyetin danışabileceğiniz hukuk müşavirleri yok mudur? Hadi onlara ulaşamadınız, elinizdeki telsizle ulaşabileceğiniz sizden daha bilgili bir emniyet amiri vs. de mi yoktur? Size hukuka aykırı işlem yaptığınız uyarısında bulunan bir hukukçuyu yaptığınız işlemi fotoğrafla belgelendiriyor diye göz altına almaya teşebbüs etmek yerine, mesainizi yaptığınız işlemin hukuka uygun olup olmadığı konusunu araştırmaya ayırırsanız takdir edersiniz ki ertesi gün gazetelere haber olma şansınız bayağı azalır. Öte yandan bunu yapmayıp "hem suçlu hem güçlü" pozisyonunuzu muhafaza ederek yapmakta ısrar ettiğiniz yanlış işlem bir yana bir de yanlışınızı görüntüleyen kişiler üzerinde de size kanunun verdiği zor kullanma yetkisini kullanmaya çalışırsanız, kusura bakmayınız ama en azından ertesi gün "eleştirilmeye" de katlanmak durumunda kalırsınız ve "memurun bireysel hatası emniyet mal edilmeli" savunmanıza katılacak fazla kişiyi de bulamazsınız.
Çuvaldızı sizi yanlış yaptığınız için uyaran kişilere batırırken, iğneyi de yanlışı yapan memura batırmak gerek bence. Hatta hangisine iğne, hangisine çuvaldızın batırılacağı konusu da ayrıca bir irdelenebilir!
