Mesajı Okuyun
Old 20-12-2010, 14:16   #4
ElifŞimşek

 
Varsayılan

T.C. YARGITAY
21.Hukuk Dairesi

Esas: 2005/12710
Karar: 2005/12740
Karar Tarihi: 08.12.2005

İSTİHKAK DAVASI - MÜLKİYET KARİNESİ - MASA ÇEKMECESİNDE BULUNAN KARTVİZİTLER - SEVK İRSALİYESİ VE FATURANIN AKSİNİ İSPATA YETMEMESİ - DAVANIN REDDİ GEREĞİ

ÖZET: Haciz yapılan işyerindeki masanın çekmecesinden borçluya ait basılı kartvizitler ve hesap defteri çıkmıştır. Bu durumda mülkiyet karinesi borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olacaktır. Dosyaya ibraz edilen sevk irsaliyesi ve fatura mülkiyet karinesinin aksini ispata yeterli değildir. Bu durumda haczedilen mallar borçlunun sayılacağı için davanın reddi gerekir.
(2004 S. K. m. 96, 97)

Dava: Kararın temyizen tetkiki davalı ( alacaklı ) vekili tarafından istenmiş, mahkemece ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Z.A. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okundu, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:

Karar: Uyuşmazlık, İ.İ.K'nun 96. ve onu izleyen maddelerine dayalı 3. kişinin istihkak davasına ilişkindir.

Davaya konu eşyalar, borçluya ödeme emri, 103 davet kağıdı ve satış ilanının tebliğ edildiği adreste haczedilmiş olup, haciz yapılan işyerinin masa çekmecesinde borçlu adına basılı kartvizitler ve hesap defterleri bulunduğundan, İ.İ.K.'nun 97/a maddesi hükmünde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu, dolayısıyla davalı alacaklı yararınadır. Bu yasal karinenin aksi, davacı 3. kişi tarafından kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamadığından haczedilen eşya borçlunun sayılır. Davacı 3. kişi, delil olarak sevk irsaliyesi ve faturalar ibraz etmişse de, borç doğumundan sonraki tarihi taşıyan ve istenilen kişi adına her zaman temini mümkün olan belgeler olması itibariyle davalı 3. kişi tarafından yasal karinenin aksinin kanıtlandığının kabulü mümkün değildir. Ayrıca, dinlenen davacı tanıklarının anlatımları yeterli ve hükme dayanak yapılacak nitelikte olmadığı gibi, delil olarak sunulan vergi levhası da mücerret olarak işyerinin davacı 3. kişiye ait olduğunu göstermez.

Bu durumda davanın reddi gerekirken, yanlış değerlendirme sonucu kabule karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Kabule göre de, İ.İ.K.'nun 97/10. maddesi hükmü gereğince, istihkak davası sonuçlanmadan haczedilen eşya paraya çevrilirse, merci hakimi satış bedelinin yargılamanın sonuna kadar alacaklıya ödenmemesi veya teminat karşılığı veya teminatsız olarak ödenmesi konusunda karar vermek zorundadır. Yasanın bu hükmünden, merci hakiminin paranın ödenmiş veya ödenmemiş olmasına bakmaksızın istihkak davasına devam ederek, haklı çıkılması halinde bedele hükmedilmesi gerektiği anlamı çıkmaktadır. Yargıtay'ın yerleşmiş ve oturmuş içtihatları da bu yoldadır. Somut olayda, haciz edilen eşyalar açık arttırma ile dava dışı 3. kişiye 24.06.2004 tarihinde 11.500.000.000.-TL'ye ( l1.500,00.-YTL'ye ) satılıp bedeli alacaklıya ödendiğine göre, davacı 3. kişi davasında haklı çıktığında satılan eşya bedelinin alacaklıdan geri alınmasına karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, haczedilen eşyalar üzerindeki haczin kaldırılmasına karar verilmesi de isabetsizdir.

O halde davalı alacaklının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 08.12.2005 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)


Yargıtay kararında da görüldüğü üzere vergi levhası ispat açısından yeterli bir unsur değildir. Aynı şeyler kira sözleşmesi ve faturalar içinde geçerli. Bunlara ilişkin olarak Yargıtay'ın her zaman düzenlenebilecek belgeler olduğundan bahisle istihkakta kanıtlayıcı hususlar olmadığına ilişkin kararları olduğunu hatırlıyorum.

Borçlunun haczin kesinleştiği adreste hazır bulunması, tebligatın belirttiğiniz şekilde alınması vs. durumlar alacaklı yararınadır.

T.C. YARGITAY
17.Hukuk Dairesi

Esas: 2009/6223
Karar: 2009/5551
Karar Tarihi: 17.09.2009

İSTİHKAK DAVASI - HACİZ SIRASINDA BORÇLUYA AİT BELGELERİN HACİZ MAHALLİNDE BULUNMASI - İŞYERİ GİRİŞİNDE HALEN BORÇLU UNVANININ OLMASI - ÖDEME EMRİNİN BORÇLUNUN İŞÇİSİNE TEBLİĞ EDİLMİŞ OLMASI - ALACAKLININ HAKLARININ ETKİLENMEYECEĞİ

ÖZET: Haciz sırasında borçluya ait belgelerin haciz mahallinde bulunması, işyeri girişinde halen borçlu unvanının olması ve ödeme emrinin aynı adreste devirden sonra borçlunun işçisine tebliğ edilmiş olması olguları, alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı işyeri devri niteliğinde olup alacaklının haklarını etkilemeyeceği açıktır.
(2004 S. K. m. 44, 96, 97/A) (818 S. K. m. 179)

Dava: Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı alacaklı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Karar: Davacı vekili dava dilekçesi ile, İstanbul 1. İcra Müdürlüğü'nün 2007/1640 Esas sayılı dosyasından borçlu Reşit'in borcundan dolayı davacı 3. kişinin işyerindeki malların 16.05.2007 tarihinde haczedildiğini belirterek, İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını istemişlerdir.

Davalı alacaklı vekili, ödeme emrinin borçluya haciz adresinde tebliğ edildiğini, haciz mahallinde borçluya ait kartvizit ve kasa fişi bulunduğu, kapıda borçlunun ticari unvanının olduğunu ve İİK'nun 44 ve BK'nun 179. madde koşullarına uygun işyeri devri olmadığından davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Borçlu şirket temsilcisi, duruşmada hacizli malların davacıya ait olduğunu beyan etmiştir.

Mahkemece, davacı 3. kişinin, borç kaynağı 31.01.2007 tarihli çekteki borcun doğumundan önce 26.12.2006 tarihinde işyerini borçludan devir aldığından devir aldığı şahsın borçlarından sorumlu olamayacağından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir

Uyuşmazlık 3. kişinin İİK'nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.
Dava konusu taşınır mallar, 16.05.2007 tarihinde, borçluya ödeme emrinin tebliğ edildiği, borçluya ait kasa fişi, kartvizit ve unvanının bulunduğu adreste ve borçlu işçisinin huzurunda haczedilmiştir. İİK'nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile davalı alacaklı yararınadır. Bu yasal karinenin aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerekmektedir.

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre, borç kaynağı çek 31.01.2007 tarihi olmakla birlikte, çekin arkasında <Bursa Ticaret Mahkemesi'nin 14.12.2006 tarihli kararına istinaden işlem yapılamadığı> şerhi bulunduğundan çekin bu tarihten önce tedavüle çıktığı yani borcun 14.12.2006 tarihinden önce doğmuş olduğu anlaşılmaktadır. Davacı 3. kişi işyerini bu tarihten sonra 26.12.2006 tarihinde borçludan devir almıştır. Borçlu ile davacı arasındaki ilişki ticari işletme devri niteliğinde bulunduğundan İİK'nun 44. ve BK'nun 179. maddelerinin uygulanması gerektiği açıkça ortadadır. Anılan maddelerde öngörülen koşulların yerine getirildiği iddia ve ispat edilmemiştir. Gerçekten borçlunun devri kayıtlı olduğu ticaret siciline bildirerek ilan ettiği ve mal beyanı verdiğine ilişkin dosyada hiçbir kanıt yoktur. Bu durumda, devir alacaklının haklarını etkilemeyeceği gibi, devralan davacı da B.K.'nun 179. maddesi gereği işletmenin borçlarından sorumludur.

Öte yandan, borçlunun 26.12.2006 tarihinde işyerini devretmesine rağmen 16.05.2007 tarihli haciz sırasında borçluya ait belgelerin haciz mahallinde bulunması, işyeri girişinde halen borçlu unvanının olması ve ödeme emrinin aynı adreste devirden sonra borçlunun işçisine tebliğ edilmiş olması olguları, alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı işyeri devri niteliğinde olup alacaklının haklarını etkilemeyeceği açıktır.

Mahkemece bu maddi ve hukuku olgular dikkate alınmadan davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazları kabul edilerek kararın BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı alacaklıya geri verilmesine 17.09.2009 günü oybirliği ile karar verilmiştir. (¤¤)

Yine Yargıtay kararında görüldüğü gibi istihkak iddiası kesin ve güçlü delillerle şüphe götürmez biçimde kanıtlanmalıdır. Faydalı olması dileğiyle iyi çalışmalar dilerim.