Mesajı Okuyun
Old 17-12-2010, 13:10   #10
av.metinmso

 
Varsayılan

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2010/19-49

K. 2010/10

T. 27.1.2010

• TEMYİZDE ADLİ YARDIM ( Temyiz de Bir Dava Olduğuna Göre Temyiz Aşamasında da Adli Yardım Kararı Verilebileceği )

• ADLİ YARDIM ( Temyiz İsteminin Reddine İlişkin Karara Karşı Temyiz Başvurusunda Dahi Bu Talebini Yineleyen Davacı Tarafın Adli Yardım İsteminin Kabul Edilebileceği )

• TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE İLİŞKİN KARARA KARŞI TEMYİZ BAŞVURUSU ( Talebini Yineleyen Davacı Tarafın Adli Yardım İsteminin Kabul Edilebileceği )

1086/m.465, 466, 469, 472

2709/m.36, 152

ÖZET : Temyiz de bir dava olduğuna göre, temyiz aşamasında da adli yardım kararı verilebileceği kabul edilmelidir. Somut olayda da, her başvurusunda hatta son olarak temyiz isteminin reddine ilişkin karara karşı temyiz başvurusunda dahi bu talebini yineleyen davacı tarafın adli yardım isteminin salt "hükümden sonra kanun yollarına müracaat için adli yardıma karar verilemeyeceği" gerekçesiyle reddedilmesi ve bu karara bağlı olarak, temyiz olanağını ortadan kaldıracak şekilde temyiz edilmemiş sayılma kararı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

...

"... Davacıların 27.08.2009 tarihinde havale edilmiş temyiz dilekçesinin gerekli harç ve giderlerini ihtiva etmediği, 28.09.2009 günlü muhtıra ile de 7 gün içinde harcın ikmali için süre tanındığı, aksi takdirde temyiz talebinden vazgeçmiş sayılacağının bildirildiği ve muhtıranın 03.11.2009 tarihinde usulüne ilişkin tebliğ edilmesine rağmen harcın yatırılmadığı belirlenmiştir. Temyiz harcının verilen bu kesin süre içerisinde de yatırılmamış olması sebebiyle temyizden vazgeçmiş sayılması gerektiği HUMK.nun 434.III.C.2-3 madde hükmüdür ( Prof.Dr.B.Kuru Hukuk Muh.Usulü.C.5.İst.2001.Sh.4573.4598 ).

Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz edilmemiş sayılmasına ve temyiz dilekçesinin REDDİNE..." dair oybirliği ile verilen 14.12.2009 gün ve 2009/984-6944 sayılı Ek kararın davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine kararın süresinde temyiz edildiğinin anlaşılmasından ve dosyadaki tüm kağıtların okunmasından sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin 14.12.2009 tarihli ek kararına yönelik temyiz dilekçesi incelendi:

Özel Dairenin İlk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 07.07.2009 tarihli davanın esasına ilişkin red kararı davacı tarafça temyiz edilmiş; ancak temyiz giderleri yatırılmamıştır.

Bunun üzerine Özel Daire tarafından, davacıya temyiz harç ve giderlerinin yatırılması konusunda muhtıra tebliğ edilmiş ise de davacı taraf adli yardım isteminde bulunarak muhtıranın kaldırılmasını istemiş; temyiz masraflarını da yatırmamıştır.

Özel Daire 18.11.2009 tarihli "28.09.2009 günlü muhtıradan rücu edilmesine talebinin ve sürenin durdurulmasına yönelik taleplerin HUMK. 465 ve 434/II.md. göre reddine, Adli yardım talebinin HUMK.465 ve 466. maddelerine göre reddine, ..." şeklindeki kararıyla davacı tarafın adli yardım talebini reddetmiştir.

Davacı tarafın, temyize konu 14.12.2009 tarihli "hükmün temyiz edilmemiş sayılmasına ve temyiz dilekçesinin reddine" ilişkin kararı temelinde, mahkemenin 18.11.2009 tarihli bu kararıyla adli yardım isteminin reddedilmiş olmasına dayanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, eldeki dava HUMK.nun 573 ve devamı maddelerine dayalı tazminat istemi olmakla davanın bu niteliği ve davacı tarafın sıfatına göre kural olarak temyiz başvuru ve peşin harçları ile giderlerin yatırılması gerekir.

Davacı taraf, bu harç ve giderleri yatıramayacağını ifadeyle temyiz aşamasında adli yardım istemiş; ilk derece mahkemesi sıfatıyla hareket eden Özel Dairece adli yardım isteminin reddi kararı, adli yardımın dava açılmadan önce veya dava sırasında istenebileceği, hükümden sonra kanun yollarına müracaat için adli yardım kararının verilemeyeceği, gerekçesine dayandırılmıştır.

Bilindiği üzere, adli yardım, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 465 ila 472. maddelerinde düzenlenmiş olup; fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır.

Anılan maddelerde adli yardımın yargılamanın hangi aşamalarında yapılacağı hususunda bir açıklık bulunmamaktadır.

Aynı Kanun'un 469/2 maddesinde "..Müzahereti adliye esnayi muhakemede dahi talep olunabilir. Bu talep kabul edilirse evvelce yapılmış olan masarife teşmil edilemez. Yeni bir sebep zuhurunda reddedilen müzaheret talebi tekrar edilebilir." Hükmü yer almakta; kanun yollarına başvuru için adli yardım istenemeyeceğine ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmamaktadır. Karar kesinleşene kadar yargılama faaliyeti süreceğine ve henüz sonlanmamış olduğuna göre kanun yoluna başvuru için de adli yardım isteminde bulunulması olanaklıdır.

Diğer taraftan, temyiz de bir dava olduğuna göre, temyiz aşamasında da adli yardım kararı verilebileceği kabul edilmelidir.

Bu kabulün, yargı mercileri önünde hak arama özgürlüğünü düzenleyen Anayasa'nın 36. maddesi ile adlı yargılanma hakkını düzenleyen Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerine uygun olduğu da kuşkusuzdur.

Somut olayda da : her başvurusunda hatta son olarak temyiz isteminin reddine ilişkin karara karşı temyiz başvurusunda dahi bu talebini yineleyen davacı tarafın adli yardım isteminin salt "hükümden sonra kanun yollarına müracaat için adli yardıma karar verilemeyeceği" gerekçesiyle reddedilmesi ve bu karara bağlı olarak, temyiz olanağını ortadan kaldıracak şekilde temyiz edilmemiş sayılma kararı ile temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olması doğru değildir.

Özel Dairece yapılacak iş; ilk derece mahkemesi sıfatıyla davacı tarafın adli yardım talebi yönünden işin esasına girilerek yasal şartların bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi ve bu şartların varlığı halinde davacı tarafın bu kurumdan yararlandırılması; adli yardım talebinin şartlarının bulunmadığının tespiti halinde ise, usulünce temyiz harç ve giderlerinin yatırılması için süre verilip sonucuna göre bir karar verilmesi olmalıdır.

Yukarıda açıklanan hususlar göz ardı edilerek, aksine düşüncelerle kanun yoluna müracaat için adli yardım kararı verilemeyeceği gerekçesiyle temyiz harç ve giderlerinin yatırılması konusunda gönderilen muhtıraya geçerlilik tanınıp süresinde bu kalemlerin yatılmamış olması nedeniyle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

Açıklanan nedenlerle; Özel Dairenin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği temyiz dilekçesinin reddine ilişkin 14.12.2009 tarihli ek kararının bozulması gerekir.

SONUÇ : Davacı tarafın temyiz itirazlarının kabulü ile Yargıtay 19.Hukuk Dairesinin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 14.12.2009 tarihli ek kararın, yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozmanın ek karara ilişkin bulunmasına ve nedenine göre davanın esası hakkındaki temyiz itirazları konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, 27.01.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.