 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av. Hatun Olguner |
 |
|
|
|
|
|
|
Yine gözardı edilen önemli bir nokta var : Arada akdi ilişki olduğu iddiasından daha öncelikli bir hak/borç kaynağı var : Hukuki fiil... Davacının hakkı,davalının borcu hukuki fiile dayanmaktadır. Bir binanın yapımı hukuki fiildir.
İzalei şüyu davalarında arz üzerindeki bir binayı yaptırdığını iddia eden taraf bina bedelinin kendisine ödetilmesini istediğinde,binayı kendisinin yaptırdığını ayrı bir dava ile ispat etmek üzere kendisine mehil verilmekte ve bu konuda açtığı ayrı bir davada binayı kendisinin yaptırdığını tanık dahil her tür delille ispat edebilmektedir.Bu davada da davalı/lar binayı davacının yapmadığını savunmaktadırlar.Ancak davacı haklı ise ve gerçek ise bu gerçeği,binayı yaptırdığını özellikle bina yapımında çalışan işçilerin tanıklığı,malzemelere ilişkin faturalar vs delillerle kanıtlayıp davasını kazanmaktadır. Bu karar ile de izalei şüyu davasında bina bedelinin kendisine ödenmesini sağlayabilmektedir. Bir binanın yapılması,bir binanın bazı işlerinin yapılması hukuki fiil olduğu için,her tür kanıtla kanıtlanabilmektedir. Bu hukuki fiiller kimin alanında bir değişiklik/kazanım meydana getirmişse bedellerini de o kişi ödeyecektir. Davalının evine sayılan işlerin onun bilgisi dışında yapıldığını idda etmek hayatın olağan akışına aykırıdır.Davacının bu işleri belli ve uzun bir zaman diliminde yaptığı açıktır. Davalının rızası ve kabulü olmasa bu işleri yapamayacaktı. Bu itibarla aramızda sözleşme yoktur savunması da sözleşmenin biçim eksikliğini ileri sürmekle eş anlamlıdır ve hakkın kötüye kullanılmasıdır. Olayı hukuki muamele olarak kabul etsek bile bu nedenle de davacı haklılığını,hukuki himaye altında olan iyiniyetle bağlandığı bir akdin yapılacağı inancı ile edimlerini ifa ettiği ve davalı da bu edimleri kabul ettiği için arada sözlü sözleşme olup olmadığı hususunda her tür kanıt dinlenerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
|
|
 |
|
 |
|
Taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmaması durumunda, sebepsiz zenginleşme akla gelebilir. Böyle bir durumda ise, dediğiniz gibi tanık delili ile bile, işin, Davacı tarafından yapıldığı ispatlanabilirdi.
Somut olayda, Davacı; Davalı ile akit yaptığını ileri sürmüş ancak bu akdi ilişkiyi ispatlayamamıştır.
Akdin muhatabının (borçlusunun) abla olması durumunda, davanın ablaya yöneltilmesi gerekirdi. Ancak her iki durumda da anlaşılacağı üzere, Davacı aktin varlığını ispatlayamamaktadır. Böyle bir durumda ise, tek çıkış yolu sebepsiz zenginleşmeye dayanmak olacaktır. Davacının yerinde olsam (İşi kendisinin yaptığını tanıklarla ispatlayarak) sebepsiz zenginleşme iddiasında bulnurdum. (BK.61 vd.)