Mesajı Okuyun
Old 23-10-2010, 22:45   #76
Doç. Dr. Özge Yücel

 
Varsayılan

HSYK seçimine aday olarak katılan, aynı zamanda Türk Hukuk Sitesi'nin üyelerinden olan Ankara 8. Aile Mahkemesi Yargıcı Eray Karınca'nın seçime ilişkin değerlendirmesi, bana ilettiği e-postaya göre bugünkü Radikal Gazetesi'nde yayımlanmıştır. İlginize sunuyorum. Saygılarımla,
Özge Yücel


YENİ OLUŞUMLAR UMUTTUR


Tanrılar Çıldırmış Olmalı filminde uçaktan atılan kola şişesi sahrada kendi halinde yürüyen bir yerlinin başına düşer. Şişeyi gökten tanrıların attığını sanan kılandakilerin tekdüze yaşamı alt üst olur. Onu atacak bir kuyu buluncaya dek rahat yüzü görmezler. 12 Eylül 2010 günlü referandum sonuçları da hakim ve savcılar açısından adeta uçaktan atılıp yerlinin başına düşen bir kola şişesi etkisini gösterdi. Oysa Anayasa Mahkemesi’nin genel seçimlerde uygulanan tek oy ilkesini iptal ederek çarşaf listeye olanak sağlaması yaşanacak kargaşanın daha baştan habercisiydi aslında. Seçimi kazananın Bakanlık listesi olduğu algısı ise, kamuoyunda yürütmenin yargıya müdahalesi olarak görülüp kurulu baştan töhmet altında bıraktı. Öte yandan birbirinin fotokopisi binlerce oyun varlığı da hakim ve savcıların bağımsız karakterine duyulan güveni zedeledi ve sonuçta örgütlü, disiplinli bir grubun arkasına aldığı yürütme desteğiyle seçimi kazandığı sonucunu doğurdu. Tüm bunlara karşın 12 Eylül akşamı yargının başına düşen kola şişesinden kurtulmaya çalışmak, bir kuyu aramak için vakit henüz erkendir. Çünkü şişenin klana uygarlık -demokrasi- getirip getirmeyeceğini seçilenlerin tutumları belirleyecektir.
Diğer yandan fotoğrafın tamamını görmek açısından sürece dahil olan öteki aktörlerin seçim sürecindeki tutumunu da irdelemek gerekir. Örneğin Yüksek Seçim Kurulu'nun seçim sürecindeki akıllara durgunluk veren yasakları yaşanan kargaşanın tuzu biberiydi. Örneğin ilk kez bir seçimde propagandanın, seçimden sonra serbest olduğuna, yasaklarınsa daha adaylık başvurusu yapılmadan başladığına tanık olundu. Oysa seçim hukukunun özünde yarışın adil olması yok muydu? Tüm kurallar bunun için değil miydi? Özgürlük ve açıklığın güçsüze, yasaklarınsa egemen olanlara yarayacağı ortadayken, Anayasa'nın geçici maddesindeki propaganda yasağını bu denli katı uygulamak, nedendi? Hakim ve savcılardan sabıka kaydı, adli sicil belgesi, nüfus cüzdanı istemek, fotoğraf için bile türlü sınırlamalar koymak; özgeçmişi 12 punto, times new roman karakterle, 400 sözcükle sınırlamak yetmez gibi içerik denetimi yapmak kime yaradı? –Komik görünecek ama seçim bittiğine göre, YSK tarafından özgeçmişimden çıkartılan, “En büyük zenginliğim eşim ve çocuklarımdır.” tümcemi seçmenlerim şimdi okuyabilecekler artık.-
Hepsi bir yana bir dönemin bitip başka bir dönemin başladığı tartışmasızdır. O halde yeni dönem sokaktaki insanın yaşamına nasıl yansıyacaktır? İnsanımızı daha özgür ve güvenlikli bir süreç mi beklemektedir? Çünkü yeni dönemin nasıl olacağının ip uçlarını seçim sürecindeki yanlışlara bakarak aramak doğru olmayabilir. Oy vermemiş olan hakim ve savcıların bile özellikle kürsüden giden üyelerden beklenti ve umutları yüksektir. Bu beklenti ve umutların boşa çıkması ise demokrasimiz açısından, aslında yenilmeye mahkûm galibiyetleri anlatmak için kullanılan Pirus Zaferi olur. 12 Eylül 1981 tarihli Anayasa’nın halk oylaması sonuçları anımsandığında, ucuz şark kurnazlıklarıyla ve yürütme gücüyle ezici şekilde kazanılan oylamanın süreç içinde bir çeşit Pirus Zaferi’ne dönüştüğü gözden kaçırılmamalı; eşit konumda olmayanların eşit şekilde yarıştırılmaları sonucunda elde edilen bu zafere de güvenilmemelidir. Sonuç olarak hakimlerin demokrasiyle sorunlu tanışmalarını kazanıma çevirecek sorumlu tavır, olumsuz ön yargılardan arınarak, ortak paydamız olan hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığını savunmada buluşup yargıda kamplaşmaya asla izin verilmemesidir. Çünkü yeni oluşumlar umuttur ve seçilenler, hakim ve savcıdır.

Eray Karınca