Mesajı Okuyun
Old 19-10-2010, 08:44   #39
Ata Orcun

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan Av.Kaan
Ankara barosunun birkaç gün önceki seçiminde Av. Metin Feyzioğlu seçildi. Seçim olmadan önce onun seçileceği tahmin ediliyor ve yine bazı şeyler söyleniyordu. Şimdi bu seçimde şaibe mi var? Hayır, onun seçileceğini tahmin edip baştan karalama kampanyası başlatma var.

HSYK seçiminde de seçim sonuçlarını baştan tahmin etmek güç olmasa gerek. Dediğim gibi eşim oy kullandı. Hala daha kime oy verdiğini sormadım. Ancak kimsenin ona baskı yaptığını zannetmiyorum. Kimsenin buna gücü de yetmez.

Aynı sendromu genel seçimlerde de görürüz. Seçimi kaybeden bu kaybı hep baskıya bağlar. "ABD ajanları, dış güçler, iç güçler size baskı uyguladı vs". Bu yorumlara gülüp geçmek lazım aslında... Bu mantık asla yükselme getirmez.

HSYK seçim sonucunu doğru okumak lazım. Okuma bilen, bir zahmet ön yargılardan uzak, bir değerlendirme yapsın. Tek söyleyebileceğim, seçim sonucu bir kesime ve görüşe olan tepkiyi dile getirmekte...

Özetle, sadece baskı ile oy verecek olanların, karşısındakinin oyunun baskı sonucu verilmiş olduğunu iddia edebileceğini düşünürüm. Siz baskı ile oy verirmiydiniz ki; hakim ve savcıları baskı ile oy vermekle suçluyorsunuz?

Verdiğiniz örnekler gerçek manada sapla samanın birbirine karıştığını gösteriyor malesef.

1. Ankara Barosu seçimleri ile HSYK seçimleri kıyaslaması: En fazla 5-6 şahsın başkanlık için yarıştığı ve yönetim kurulundan çok Başkan adayının şahsının ön plana çıktığı ve reylerin rengini buna göre belli ettiği bir seçimden bahsediyoruz(ki İstanbul Barosu mensubu olduğumdan seçimler hakkında pek bilgim yok, aday sayısı daha fazla ya da daha az olabilir). HSYK seçimleri ise en son çekilen adaylar ile birlikte toplamda 199 adayın yarıştığı ve adli yargı seçiminde en çok oy alan 7 (+3 yedek), idari yargı seçiminde ise en çok oy alan 3 (+2 yedek) aday olmak üzere toplamda 10 adayın tüm illerden seçicilerin kullanacağı oylarla seçileceği karmaşık bir yarış. Böylesi komplike bir seçimde seçilecek 10 kişinin, aynı Baro Başkanlığı seçimi gibi rahatlıkla öngörülebileceğini düşünüyorsanız size söyleyecek daha fazla söz bulamıyorum.

2. Baskı ve karalama iddianız: Daha önceki mesajımda da yazdım, derdim seçilenlerin kim olduğu değil nasıl seçildikleri. Amacım da bir kesim veya zümrenin yaptığı işlemleri sadece karalamak amaçlı eleştirmek değil (çünkü ben siyasetçi değilim), hukuka aykırılığını her zeminde korkusuzca haykırabilmek. Sonuç olarak sorun okuma becerisi değil, yöntemleri hukuka uygunluk bazında sorgulayabilme becerisinde.

Tekrar ediyorum, derdim seçilenlerle değil seçim yönteminde. Siyasi erkin bu denli müdahil olduğu bir "yargı erki seçimi"ne benim itirazım. Belki hakimler ve savcılar baskıyla oy vermediler (ki zaten baskıyla oy verdiler gibi bir iddiam da olmadı, tamamen sizin cümleniz), ancak Adalet Bakanlığı'nın bizzat içinde olduğu bu seçim benim adıma "kabul edilemez" addedilmesi için yeterlidir.