Mesajı Okuyun
Old 23-09-2010, 17:56   #7
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

affınıza sığnarak bir düzeltme ile şu yargıtay kararını ekliyorum:

T.C.
YARGITAY
Üçüncü Hukuk Dairesi
Esas No : 2002/5515
Karar No : 2002/6086
Tarih : 28.5.2002



* nafaka artırım davası ( yetkili mahkemenin Belirlenmesi )
* yetkili mahkeme ( Boşanmadan Sonra Açılacak nafaka Davalarında nafaka Alacaklısının Yerleşim Yeri mahkemesinin yetkili Olması )
* KESİN YETKİ HÜKMÜ OLAN DAVA ( Davanın Yalnız Kesin yetkili mahkemede Açılabilmesi )
* YETKİ SÖZLEŞMESİ ( Kesin Yetki Hükmü Olan Davanın Yalnız Kesin yetkili mahkemede Açılabilmesi )
* DAVA ŞARTI ( Kesin Yetki Kuralının Dava Şartı Olması ve mahkemece Re'sen Gözetilmesi )

ÖZET :

Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısı ( davacı )nın yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

Kesin yetki hükmü bulunan bir dava yalnız kesin yetkili mahkemede açılabilir. Taraflar yetki sözleşmesi ile, kesin yetkili mahkemenin yanında başka bir mahkemenin yetkili olduğunu da kararlaştıramazlar. Kesin yetki kuralı dava şartı olup mahkemece resen gözetilmesi gerekir.

DAVA :

Dava dilekçesinde aylık 25.000.000 lira olan iştirak ve 40.000.000 lira olan yoksulluk nafakasının toplam 220.000.000 liraya çıkartılması istenilmiştir. mahkemece davanın yetkisizlik nedeniyle reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü :

KARAR :

Davada iştirak ve yoksulluk nafakasının artırılması istemiyle davacının ikametgahı mahkemesinde ( Karabük )dava açılmış, mahkemece, süresinde yetki itirazında bulunulduğu ve davalının yerleşim yerinin Karabük değil Menemen olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Her ne kadar, davanın açıldığı 12.9.2001 tarihinde yürürlükte bulunan 743 sayılı Medeni Kanunda boşanmadan sonra açılacak nafaka davasına ilişkin yetki kuralı bulunmadığından HUMK'nun 9.maddesi gereğince işbu davanın davalının yerleşim yeri mahkemesinde açılması gerektiği düşünülmüş ise de;

Yargılama aşamasında yürürlüğe giren 4721 sayılı Medeni Kanun'un 177.maddesi ile: "Boşanmadan sonra açılacak nafaka davalarında nafaka alacaklısı ( davacı )nın yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir." hükmü düzenlenerek kesin yetki kuralı konulmuştur.

Kesin yetki hükmü bulunan bir dava yalnız kesin yetkili mahkemede açılabilir. Taraflar yetki sözleşmesi ile, kesin yetkili mahkemenin yanında başka bir mahkemenin yetkili olduğunu da kararlaştıramazlar. Kesin yetki kuralı dava şartı olup mahkemece resen gözetilmesi gerekir.

Ayrıca tarafların iradesine tabi olmayan, resen dikkate alınması gereken ve kamunun genel menfaatine uygun olan bu düzenleme aynı zamanda kamu düzenine ilişkin emredici bir hukuk normudur.

4722 sayılı Türk Medeni Kanunun Yürürlüğü Ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun'un 2.maddesine göre de; "Türk Medeni Kanunun kamu düzeni ve genel ahlakı sağlamaya yönelik kuralları, haklarında ayrık bir hüküm bulunmayan bütün olaylara uygulanır. Bu bakımdan eski hukukun Türk Medeni Kanuna göre kamu düzeni ve genel ahlaka aykırı olan kuralları, bu kanun yürürlüğe girdikten sonra hiçbir suretle uygulanamaz."

Diğer taraftan 743 sayılı Medeni Kanunda boşanmadan sonra açılacak nafaka davasında yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenleme bulunmamakta olup bu boşluk yargısal içtihatlarla doldurulmak suretiyle HUMK'nun genel hükümleri nafaka uyuşmazlıklarında uygulanagelmiştir. Dolayısı ile kanun koyucu bu boşluğu gidermek ve kamu düzenini sağlamak amacıyla kesin yetki kuralının görülmekte olan tüm nafaka uyuşmazlıklarına uygulanmasını öngörmüştür.

Tüm bu hususlar dikkate alınarak somut olaya bakıldığında; davanın 12.9.2001 tarihinde açıldığı yargılama sürecinde 7421 sayılı Medeni Kanun 1 Ocak 2002 tarihi itibariyle yürürlüğe girdiği ve mahkemece 5.2.2002 tarihinde yetkisizlik kararı verildiği; ne var ki kesin ve kamu düzenine ilişkin 4721 sayılı yasanın 177.maddesindeki yetki kuralının resen uygulanmadığı anlaşılmaktadır. HUMK'nun 74 ve devamı maddeleri gereğince hakim kanunları kendiliğinden uygulamak zorundadır. Buna rağmen delillerin yanılgılı değerlendirilmesi sonucu mahkemenin yetkisizliği yönünde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup uygulama doğru görülmemiştir.

SONUÇ :

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine 28.5.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.