 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Aybüke Kağan |
 |
|
|
|
|
|
|
Yargıtayın borçluya tebligat usülsüz olsa bile kefilin kefilliğinin bağımsız olduğu ve kefaletiyle sorumlu olduğu ,icra tutanağının ilam hükmünde olduğu yönünde bir kararı vardı diye hatırlıyorum.
|
|
 |
|
 |
|
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E:2005/16843
K:2005/20657
T:24.10.2005
Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İİK'nun 38. maddesi gereğince, İcra dairesindeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. Ancak,
usulüne uygun İcra kefaleti olsa dahi hakkında takip yapılan asıl borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline İcra emri çıkarılamayacağı gibi, borç miktarının kesinlesmemesi halinde de kefil hakkındaki takibin devamı mümkun degildir. Somut olayda, icra kefili hakkında haciz uygulanabilmesi icin öncelıkle adı geçene İcra emri gönderilmesi zorunludur. Bu nedenlerle ve henüz İcra emri gönderilmediğinden mahkemece şikayetçi ile ilgili haczin kaldırılması yasaya uygundur. Ancak, icra emri gonderildikten sonra kefilin itirazı üzerine kefaletin gecerli olup olmadığı incelenebileceginden ve henuz itiraz asamasına gelınmeden şikayetçinin kefaletinin hüküm ifade etmeyeceği yönünde de karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.'nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 24.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
E:2007/18047
K:2007/20906
T:12.11.2007
Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine, bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
İİK'nın 38. maddesi gereğince İcra Dairesi'ndeki kefaletler ilamların icrası hakkındaki hükümlere tabidir. İcra kefiline karşı (ilam niteliğindeki icra kefaletine dayanılarak) ayrı bir ilamlı icra takibi de yapılabilir. Fakat, icra kefaletinin verildiği asıl takip dosyasında takibin icra kefiline karşı yürütülmesi de mümkündür. Ancak,
usulüne uygun icra kefaleti olsa dahi, hakkında takip yapılan asıl borçlu yönünden takip kesinleşmedikçe icra kefiline icra emri çıkarılamaz. Çünkü kefil hakkında yürütülecek takibin kesinleşen bir miktar için başlatılıp devam etmesi zorunludur. Bu koşullar oluştuktan sonra (icra kefili hakkında) uygulanan bir haciz sırasında adı geçenin haczedilmezlikle ilgili hakkından feragat bulunduğu takdirde İİK'nın 83/a maddesinin tatbiki söz konusu olur (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, s: 767) (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas 1. Cilt, s: 834) (HGK 31.03.2004 tarih ve 2004/122002).
Somut olayda mahkemenin gerekçesi yasaya uygun olmakla beraber, kefilin kabul beyanı kendisi ile ilgili haciz sırasında olmayıp, dosya borçlusu ile ilgili ve kefalet ettiği borçla ilgili haciz tutanağında yazılıdır.
O halde, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle reddi isabetsizdir.
Sonuç: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK'nın 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 12.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.