Mesajı Okuyun
Old 26-08-2010, 15:38   #3
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

buyrun bu da vekalet görevinin kötüye kullanılılmasını her türle delille ispat edilebileceğine ilişkin. doğrudan bir karar bula bilirsem paylaşacağım.

T.C. YARGITAY
13.Hukuk Dairesi

Esas: 2002/4968
Karar: 2002/5857
Karar Tarihi: 20.05.2002

ALACAK DAVASI - MURİSTEN İNTİKAL - SATIŞ VAADİ SÖZLEŞMESİ - TAŞINMAZIN İZALEYİ ŞÜYU DAVASI SONUCU ÜÇÜNCÜ KİŞİLERE SATILMASI - MUVAZA İDDİASI - VEKİLİN SORUMLULUĞU

ÖZET: Dosyada yer alan delil ve belgelere göre muvazaanın varlığını kabule ilişkin yeterli delil bulunmamaktadır. Davalılar satış vaadi sözleşmesinde belirtilen paranın verilmediğini savunduklarına göre bu savunma sonucu itibariyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerir. Vekalet akti temelde güvene dayalı olup, vekilin sorumluluğu işçinin sorumluluğuna ait hükümlere tabidir. Buna göre vekil, vekalet ilişkisini karşılıklı güven içerisinde ve özenli bir şekilde ifa etmek ve vekaletten dolayı hesap vermekle yükümlüdür.
Davalıların savunmalarında bahsi geçen vekil ile alıcının el ve işbirliği sonucu kendilerinin zarara uğratıldığı, değişik bir anlatımla vekalet akdinin kötüye kullanıldığı iddiasının her türlü delille ispatı mümkündür. Toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir.

(1086 S. K. m. 76)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

Karar:

Davacı, davalıların murisi olan C. Malgaz' ın sağlığında verdiği 20.03.1998 tarihli vekaletname ile tüm taşınmazlarını dava dışı Engin Aktan' a satıp parasını aldığını, vekil olan Engin' in de bu taşınmazları kendisine satmayı vaat ettiğini ve taşınmazların bedeli olan parayı da ödediğini, ancak bu taşınmazlar hakkında izale-i şuyu davası açılması ve iştirak halinde mülkiyete tabi olması nedeniyle adına tescil ettirilemediğini, C.' in ölümü sonrası mirasının davalılara kaldığını, izale-i şuyu davası sonunda taşınmazların satılmasından elde edilen paradan davalılara isabet eden miktarın ½ sinin kendisine ait olduğunu belirterek hissedar davalılara ödenen ve muristen intikalen gelen 1.244.802.000 TL. nın yasal faizi ile tahsilini istemiştir.

Davalılar, satış vaadi sözleşmesinin davacı ile davacının oğlu olan vekil Engin Aktan arasında yapıldığını, paranın alınıp alınmadığının belli olmadığını, işlemin muvazaalı olabileceğini Engin'e yapılan bir satış olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, düzenlenen satış davanın reddine edilmiştir.

HUMK. nun 76. maddesi gereğince, maddi vakıaları bildirip ona ilişkin belgeleri ve delilleri vermek tarafların yükümlülüğünde olup, taraflar arasındaki hukuki ilişkiyi nitelemek ve uyuşmazlığı sonuçlandırmak ise hakimin görevidir. Somut olayda davalıların murisi C. Malgaz' ın 20.03.1998 tarihli vekaletname ile tapulu, tapusuz tüm taşınmazlarını dilediği bedelle, dilediği kişilere satması hususunda dava dışı E. Aktan' ı vekil tayin ettiği, vekil E. Aktan' ın da 02.04.1998 tarihli düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile dava konusu taşınmazların satışını davacıya vaat ettiği anlaşılmaktadır. Davacı bu maddi olguya dayanarak satış vaadi sözleşmesi ile satın aldığı ve bedelini ödediği davalıların murisinin hissesinin bulunduğu taşınmazların izale-i şuyu davası sonucu üçüncü kişilere satıldığını iddia ederek davalılara ödenen satış bedelinin tahsilini istemiştir. Davalılar ise işlemin muvazaalı olabileceğini, vekil olan E.' e yapılan bir satış bulunmadığını savunmuşlardır. Yerel mahkeme tarafların iddia ve savunmalarını değerlendirirken davalılar murisi tarafından vekil tayin edilen şahsın davacının oğlu olması, vekilin satış bedelinin tahsili için davalılar aleyhine açtığı davadan feragat etmesi, davacı ve vekilin tapuda işlem yapmadıkları olgusunu muvazaa kabul ederek davayı reddetmiştir. Oysa dosyada yer alan delil ve belgelere göre muvazaanın varlığını kabule ilişkin yeterli delil bulunmamaktadır. Davalılar satış vaadi sözleşmesinde belirtilen paranın verilmediğini savunduklarına göre bu savunma sonucu itibariyle vekalet görevinin kötüye kullanıldığı iddiasını da içerir. Vekalet akti temelde güvene dayalı olup, vekilin sorumluluğu işçinin sorumluluğuna ait hükümlere tabidir. Buna göre vekil, vekalet ilişkisini karşılıklı güven içerisinde ve özenli bir şekilde ifa etmek ve vekaletten dolayı hesap vermekle yükümlüdür. Taşınmazların vekil tarafından babasına satılması salt vekalet görevinin kötüye kullanıldığı anlamına gelmez. Vekilin müvekkili nam ve hesabına karşı taraftan aldığı satış bedelini müvekkiline ödemesi vekil ile müvekkil arasındaki hesap verme borcunun bir sonucudur. Az yukarıda açıklandığı şekilde, davalıların savunmalarında bahsi geçen vekil ile alıcının el ve işbirliği sonucu kendilerinin zarara uğratıldığı, değişik bir anlatımla vekalet akdinin kötüye kullanıldığı iddiasının her türlü delille ispatı mümkündür. Bu nedenle davalıların bu konudaki her türlü delilleri ile davacının varsa karşı delilleri sorulup alınmalı, dava konusu taşınmazlarda davalıların murisinin ve dolayısıyla davalılara muristen intikal eden hisse ile bu hisse dolayısıyla davalılara ödenen satış parası belirlenmeli, gerekirse bu hususta bilirkişi incelemesi yapılmalı, toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece bu yön gözardı edilerek eksik ve yetersiz incelemeyle yazılı şeklide karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır Bozmayı gerektirir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.05.2002 gününde oybirliği ile karar verildi.