Mesajı Okuyun
Old 26-08-2010, 15:32   #2
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

iyi günler sanırım yardımcı olur.

T.C. YARGITAY
1.Hukuk Dairesi

Esas: 2003/1702
Karar: 2003/3796
Karar Tarihi: 01.04.2003

VEKALETİN KÖTÜYE KULLANILMASI NEDENİYLE TAPU İPTALİ VE TESCİL TALEBİ-VEKİLİN SORUMLULUĞU-MUVAZAA- İYİNİYET

ÖZET: Vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur.

(818 S. K. m. 390) (4721 S. K. m. 3)

Taraflar arasında görülen davada; Davacı, davalılardan Nazım'ın kendisini kandırarak aldığı vekalet ile dava konusu taşınmazını diğer davalıya muvazaalı temlik ettiğini, okuma yazma bilmediğini ileri sürerek, iptal tescil istemiştir. Davalı, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 1.4.2003 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. Yaşar Ünlütok ile temyiz edilen Nazım Ş.ile Melahat K. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı, bilahare tetkik hakimi Zümrüt Eskicindil tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü;

KARAR

Dava, vekaletin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içeriğine, toplanan delillere göre, davacının davalılardan Nazım'a Aydın 2. Noterliğince 21.6.1996 tarihinde düzenlenen vekalet verdiği Nazımın bu vekaleti kullanmak suretiyle çekişmeli taşınmazı diğer davalı Melahat'a 13.12.2000 tarihinde tapuda 12.100.000.000 Tl bedel göstererek satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Satışta kullanılan vekaletnamenin davacıdan hile ile alındığı yolundaki iddianın mahkemece, kabule değer görülmemiş olması doğrudur. Esasen, davacının bu temlikten önce muhtelif taşınmazlarını davalı oğluna verdiği değişik vekaletler ile üçüncü kişilere sattığı tartışmasızdır. Ne varki, vekaletin hile ile alınmamış olması, vekaletnamenin kullanılmasında kötüniyetin olmadığı anlamını taşımaz. Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi, ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur. Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz. Ne var ki üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır. Somut olayda; taşınmazın satış tarihindeki gerçek değeri saptanmadığı gibi toplanan delillerin davada ileri sürülen hukuki sebep yönünden değerlendirilip irdelenmediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırmanın yapılması, ve ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir. Davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK'nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 4.12.2002 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık ücret tarifesinin 14.maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için (275.000.000) lira duruşma Avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına 1.4.2003 tarihinde oybirliği ile karar verildi.