Mesajı Okuyun
Old 26-08-2010, 14:01   #4
Av. Musa TAÇYILDIZ

 
Varsayılan

şu an için bunu bulabildim. az da olsa yardımcı olur sanrım. bu karara göre; itiraz merciine maddi hata dilekçesi vererek düzeltme talebinde buluna bilirsiniz


T.C.
AYDIN
BÖLGE İDARE MAHKEMESİ
ESAS NO:2009/57
KARAR NO: 2009/74 HAKKINDA ÖN İNCELEME YAPILAN :

İSNAT : Adana kapalı cezaevinden hükümlü nakli yapan aracın komutanı olarak görev yapan suçlanan'ın, Kahramanmaraş cezaevinden, Adıyaman'a bir başka hükümlüyü de götürmesi istenildiği halde, üç bakanlıkça oluşturulan protokol hilafına bu görevi yerine getirmediği iddiası.

MÜŞTEKİ :K.H.

İTİRAZ KONUSU KARAR : Suçlanan hakkında soruşturma izni verilmemesine ilişkin Muğla Valiliğinin 26/02/2008 gün ve 17 sayılı kararı.

KARARA İTİRAZ EDEN :
K A R A R
Adana valiliğinin 26.02.2009 gün ve 390-1565 sayılı üst yazısı ile gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü
4483 Sayılı memurlar ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkında Kanunun l. maddesinde, kanunun amacı; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevleri sebebiyle işledikleri suçlardan dolayı yargılanabilmeleri için izin vermeye yetkili mercileri belirlemek ve izlenecek usulü düzenlemek şeklinde belirlenmiştir. Anılan yasanın, 3. maddesinde izin vermeye yetkili merciler, 4. maddesinde olayın yetkili mercie iletilmesi ve işleme konulmayacak ihbar ve şikayetler 5. maddesinde, ön incelemeci görevlendirilme şekli 6. maddesinde ön inceleme yapanların yetkisi ve rapor tanzim şekli, 7. maddesinde ön inceleme süresi ve 8. maddede soruşturma izninin kapsamı düzenlenmiştir.
Yasanın 9. maddesinde, soruşturma izni verilmesi ya da verilmemesi kararlarına yapılacak itirazın şekli ve itiraz mercii düzenlenmiştir. Buna göre: soruşturma izni verilmesine ilişkin karara karşı hakkında inceleme yapılan memur veya diğer kamu görevlisi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin karara karşı ise Cumhuriyet Başsavcılığı veya şikayetçi itiraz yoluna başvurulabilir. İtiraz süresi yetkili merciin kararının tebliğinden itibaren 10 gün olup, itiraz, 3. maddenin (e) (g) (Cumhurbaşkanınca verilen izinler hariç) ve (h) bendlerinde sayılanlar için Danıştay ilgili dairesi diğerleri için yetkili merciin yargı çevresinde bulunduğu Bölge İdare Mahkemesine yapılır.
Anılan hükümlerin değerlendirilmesinden, ön incelemenin amacının, isnatla ilgili olarak lehe ve aleyhe delillerin toplanıp izin merciinin karar verebilmesi için durumun tespiti olduğu, gerek izin merciinin gerekse itiraz merciinin yetki ve görevinin ise; isnadın suç olup olmadığı, suçun subuta erip ermediği veya zaruret hali, hafifletici nedenler olup olmadığından hareketle karar vermek değil, isnatla ilgili soruşturma izni verilmesi için yeterli emare olup olmadığı ve izin verilmesi için kamu yararı olup olmadığından hareketle karar vermek olduğu sonucuna varılmaktadır.
Dosayının incelenmesinden; suçlananın Muğla Jandarma teşkilatında görevli olduğu, 11.12.2007 tarihinde Muğla'dan Adana, Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa ve Siirt illerini kapsayan sevk işlemi sırasında araç komutanı olarak görev yaptığı, Adana'dan Kahramanmaraş'a vardıklarında Kahramanmaraş cezaevinden proğramdışı bir hükümlünün daha Adıyaman'a götürülmesinin istenildiği, davacının bu talebe uymadan ayrıldığı gerekçesiyle tutanak tutularak savcılığa bildirildiği, Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığının Adana Valiliğinden soruşturma izni istediği, Adana Valiliğinin yetkili makam olarak dosyayı Muğla Valiliğine gönderdiği Muğla Valiliği'nce itiraz konusu kararın verildiği, savcılığın bu karara Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi'nde itiraz ettiği, mahkemenin 17.5.2008 gün ve E:2008/106 K:2008/139 sayılı kararıyla talebi yetki yönünden reddettiği ve dosyayı Mahkememize gönderdiği, Mahkememizin 9.7.2008 gün ve E:2008/138 K:2008/131 sayılı kararıyla, suçlanan'ın olay tarihinde Adanada görevli olduğu düşüncesiyle Muğla Valiliği kararının yetki yönünden iptal edildiği, bunun üzerine dosyanın Adana Valiliğine gönderildiği, Adana Valiliği'nce "suçlanan'ın olay tarihinde Muğla'da görevli olduğunun kesin olduğu 4483 sayılı yasa uyarın'ca kendilerince bir karar verilemeyeceği, mahkememizin kararının yeniden değerlendirilmesi" talebiyle dosyanın mahkememize gönderildiği anlaşılmaktadır.
İtiraz konusu karar hakkında daha önce mahkememizce yetki yönünden (usulden) bir iptal kararı verilmiş olup, bu kararda maddi hata yapıldığı anlaşılarak, anılan kararın; 4483 sayılı yasanın 9.maddesin de düzenlenen " itiraz üzerine verilen kararların kesinliği" hükmü karşısında yeniden ele alınıp alınmayacağının değerlendirilmesi gerekir.
Öncelikle şu tespiti yapmak gerekir ki; 4483 sayılı yasada kanun yolları (itiraz-temyiz- kanun yararına bozma , yargılamanın yenilenmesi) belirtilmediği gibi bu konuda genel Usul Yasalarına' da (CMK-HUMK-İYUK) atıfta bulunulmamıştır.Kararların kesinliği hükmünü bu bağlamda değerlendirince, kanun koyucunun 4483 uygulamasında, soruşturma izniyle kararların itiraz mercii (Bölge İdare Mahkemesi ve Danıştay) safhasında kesinleşmesini istediği sonucuna varılabilir. Bu hükmün üst kanun yollarını kapamak sonucunu içerdiği kuşkusuzdur. Aynı zamanda bu hüküm gereği, itiraz merciinin verdiği bir kararı geri alıp, esasla ilgili aksine yeni bir karar da veremeyeceği şeklinde de kabul etmek gerekir. Ancak, itiraz merciince verilen kararda yapılan maddi hataların hatta, usulle ilgili olarak verilen yanlış kararların düzeltilip düzeltilemeyeceği hususu tartışmalıdır. Yasa maddesinin lafzının mutlak olarak esas alınması halinde, mahkemenin maddi hata ve usulle ilgili hatalı kararlarını da düzeltememesi gerekir. Ancak bu sefer, ceza yargılamasının başlangıcıyla ilgili bir uygulamanın hatalı-eksik ve belki de haksız şekilde sonuçlanmasına yol açılır. Oysa yasanın ve yasa koyucunun amacı bu olmayıp, bu kararların artık başka üst mercilerce de değerlendirilip süre kaybına neden olunmamasıdır. Yoksa yasa koyucu yanlış-eksik ve hatalı da olsa kararın bu şekilde kalmasını amaçlamış değildir. Herşeyden önce böyle bir yorum anayasanın 36.mad.de düzenlenen hak arama hürriyeti (adil yargılanma hakkı) ve 40.mad.de düzenlenen etkili başvuru hakkıyla bağdaşmaz. Nitekim aynı haklar, İç hukukumuzun parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.md.ve 13.md.de de düzenlenmiştir.
Bunun yanında Anayasanın 90.md.uyarınca, temel hak ve özgürlüklerle illgili uluslararası sözleşme hükmü ile kanun hükmü çatışırsa sözleşme hükmüne öncelik verilir. Bu ihtilafta, 4483 sayılı yasanın 9.md.nin mutlak olarak her türlü düzeltmeyi yasakladığı kabul edilirse, bu yasa hükmünün AİHS.nin 6 ve 13.md.leriyle çelişmesi sonucu doğar ve AİHS.nin 6 ve 13.md.ne öncelik verilir. Bu durumda da; usulle ilgili hatalı bir karar veya maddi hatanın düzeltilmemesi adil yargılanma hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlali sonucunu doğurur.
Bu sebeble de, usulle ilgili hatalı kararların itiraz merciince düzeltilmesi olanağının olduğunu kabul etmek gerekir.(itiraz süre ret, yetki ret, görev ret,izin merciinin yetkisizliğinden iptal, zamanaşımından kaldırma gibi usule ilişkin kararlar ve tarafların kararlarda yazılış şekliyle ilgili maddi hatalar gibi.)
Nitekim, mahkememizin, 9.4.2008 gün ve E:2008/67 K:2008/39 sayılı kararında; önce itiraz eden olmadığı için incelenmeksizin ret kararı verilmiş olup, bilahare itiraz eden olduğu anlaşılınca bu karar kaldırılmış ve süre ret kararı verilmiştir.
Bunun yanında Anayasa'nın 69.md. ve 148.md. Uyarınca Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından verilen parti kapatma ve yüce divan kararları kesindir. Ancak AYM bazı kararlarında bu kesinliğin, itiraz ve temyiz yolunun kapalılığı anlamına geldiği, kararı kendisinin yeniden ele almasına mani olmadığı gerekçesiyle yeniden yargılama incelemesi yapmıştır. (AYM.nin 9.12.1997 gün ve E:1996/1 K:1997/7-Fatin Rüştü Zorlu kararı- 8.1.2008 gün ve E:2003/1 K:2008/2, E:2003/2 K:2008/3, E:2003/6 K:2008/4 sayılı HEP,ÖZDEP ve TBKP. Kararları)
Nitekim doktrinde de, AYM.kararlarının kesin olması ifadesinin, Anayasa Mahkemesi kararının (temyiz, karar düzeltme gibi) başka bir merci önüne götürülmemesi şeklinde anlamak gerektiği ifade edilmiştir.(Arzu Durmuş-Siyasi Partilerin kapatılması ve Yüce divan kararlarını yeniden tartışmak-Beta-İstanbul 2002 S.52) Yine bir başka görüşte "Anayasa Mahkemesinin siyasi partilerin kapatılmasına ilişkin kararlarının kesin olmasından, yüce divan kararları konusunda dile getirildiği gibi bu kararlar aleyhine yargılanmanın yenilenmesi yoluna başvurulmaması değil, iç hukukta başka mercie başvurulmaması anlaşılmalıdır. Nitekim bizzat Anayasa Mahkemesinin uygulaması da bu yöndedir." denilmektedir. (Mustafa Baysal-AYM Raportörü-Anayasa Yargısı İncelemeleri-Anayasa Yargısında Yargılamanın Yenilenmesi Kurumu-Ankara 2006-S.626)
Bütün bu açıklamalar ışığında, 4483 sayılı yasanın 9.md.de düzenlenen " kesinliğin" üst kanun yollarına başvurulmaması anlamında olup, maddi hataların ve usulle ilgili hatalı kararların düzeltilmesine engel olmadığı sonucu çıkmaktadır.
Bu bağlamada ihtilaf ele alınacak olursa; suçlananın, isnat edilen suç tarihinde Muğla'da görevli olduğu kesin olup, aksi yöndeki değerlendirmeye dayalı olarak Muğla Valiliğinin yetkisiz olduğu yönündeki Mahkememizin 9.7.2008 gün E:2008/138 K:2008/131 sayılı kararı kaldırılarak, işin esası hakkında incelemeye geçildi.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinden, Cezaevi nakil aracı kahramanmaraş cezaevinde iken, suçlanan'a Adıyaman'a proğram dışı bir mahkum nakli daha olduğunun söylenip suçlanan'ın bu görevi yerine getirmediği konusu ihtilaflı olup bu ihtilafın teknik bir soruşturma ile giderilebileceği sonuç ve kaatine varılmış olup, aksi yöndeki Muğla Valiliği kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, itirazın kabulüne, itiraz konusu Muğla Valiliğinin 26.02.2008 gün ve 17 sayılı kararının kaldırılmasına, İsrafil Temur hakkında soruşturma izni verilmesine, soruşturma izninin gereğinin yerine getirilmesi için dosyanın Kahramanmaraş Cumhuriyet Başsavcılığına, tüm taraflara ve Adana Valiliğine bilgi için tebliğ için karar örneklerinin Muğla Valiliği'ne gönderilmesine, 14.05.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.



BAŞKAN
ZEYNEL ILICA
(26762)
ÜYE
OSMAN ERMUMCU
(32699)
ÜYE
DR.MERİÇ ERDOĞAN
(38005)