Mesajı Okuyun
Old 06-08-2010, 15:36   #10
Av. Can DOĞANEL

 
Varsayılan

Hüküm tarafların talepleri doğrultusunda ve vicdani kanaat ve hukuksal nedenlerin birleştirilmesi ile oluşturulur.

Hükümde vicdani kanaati gerektiren kısımlar önceki hakim tarafından belirlenip açıklanmıştır. Hukuksal nedenler ise işin teknik kısmı olup, oluşan olumlu veya olumsuz vicdani kanaate göre varılan neticenin hukuki açıklamalarından ibarettir.

Yukarıdaki kararda HGK'nun üzerinde durduğu mesele kısa kararın HUMK 389. maddesine uygun olup olmadığıdır. Kısa karar usulüne uygun verilmişse yeni hakim tarafından bu vicdani kanıya nasıl ulaşıldığının anlaşılması zor olmayacaktır. Yapacağı sadece bu kanaat doğrultusunda meseleyi hukuki zemine oturtmaktır.

Ancak Hukuk Mahkemelerinde kararlar çoğunlukla "gerekçesi ekli gerekçeli kararda açıklanacağı üzere davanın reddine ya da kabulüne" şeklinde verildiğinden ve dolayısıyla HUMK 389. maddeye uygun olmadığından dosyayı ele alan yeni hakimin yeniden yargılama yapması gerekebilir. Çünkü örneğin terditli taleple açılmış bir davada davanın taleplerden hangisi yönünden kabul edildiği bilinmediği sürece hangi talep doğrultusunda gerekçe yazılacağı da belirsizdir. Bu nedenlerle HGK kararı bence yerindedir.

Karar hakimin değil mahkemenin kararıdır. Yeter ki hakim kısa kararında kanunen gerekli ve yeterli açıklamaları yapmış olsun. Usulüne uygun verilmiş bir kısa kararın hukuki gerekçeye oturtulması artık vicdani değil teknik bir iştir. Başka bir hakim tarafından tamamlanabilir. Usule uygun verilmemiş bir kısa karar sakat doğmuş bir yargısal işlem olduğundan sakatlığın başka bir hakim tarafından tahmin yoluyla giderilmesi mümkün değildir.