|
cevap yargıtay kararı
Sayın meslektaşım bu konuda sizin malesef islahınız yeni bir dava sayldığından yargıtay kararları ve anayasa mahkemesi kararları aleyhinize gibi görünse de olayın raporla sabitleşmesi zararı öğrenme tarihi sayıldığı için, bu tarihten itibaren 1 yıl zamanaşımı süresi dolmasına rağmen her halükarda olay tarihinden itibaren 5 yıılık üst süreniz dolmamıştır bu sayede ıslh edebileceğinizi düşünüyorum umarım ekteki kararı dikkatli okursanız eğilimin lehinize olduğunu görürsünüz zira olay sizinkiyle benzer bir haksız fiil içermektedir.İyi çalışmalar dilerim:
ZAMANAŞIMI VE HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE
Zamanaşımı Yönünden;
1- Kısmi dava açılması ile alacağın yalnız o kısmı için zamanaşımının kesildiği, dava dışı kalan kısım hakkında bu hak saklı tutulsa bile zamanaşımının kesilmeyeceğine dair Yargıtay kararları kökleşmiştir.
- "İlk davayı açarken sebepsiz mal edinme hükümleri uyarınca davalı kurumdan alacaklı olduğunu bilen davacının bir kısım hakkını saklı tutarak bir kısmını dava etmiş olması saklı tutulan kısım hakkında BK m. 133 uyarınca zamanaşımının kesilmesini gerektirmez. Davalı vekilinin usulünce yaptığı zamanaşımı savunmasının kabulü gerekir." (YHGK 23.11.1966 T., 593-296)
-"İlk davada fazlaya ilişkin hakkın saklı tutulmuş olması zamanaşımını kesemez" (Y. 4. HD 13.03.1981 T., 1164/3171) Aynı doğrultuda; (Y. 9. HD. 11.03.1982 T., 1571/2579) (13. HD. 04.10.1984 T., 4314/5939) (YHGK 18.09.1985 T., 9/101-690) (2. HD. 16.05.1989 T., 1985/4726) (13. HD. 22.09.1992 T., 6218/6892) (4. HD. 21.03.1996 T., 1695/2128) (YHGK 29.05.1996 T., 2/296-424)
(Yukarıdaki kararlar Prof. Dr. Baki Kuru HUMK - 2001 Basım Cilt II. 1541-1542-1543-1544`den alınmıştır.)
-"İşçinin fazla çalışma, hafta tatili ve bayram tatili alacakları için fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak açılan kısmi dava, talep edilmeyen miktarlar bakımından zamanaşımını kesmez." (Y. 9. HD 19.12.2000 T., 14201/19121) (İBD 2002/3-823)
2- Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonraki dönemdeki kararlar da aynıdır.
-"Davacıların ıslah dilekçesinde ileri sürdükleri istemin ıslah yolu ile talep sonucunun arttırılması şeklinde olsa da, yeni bir dava niteliğinde bulunduğu ve HUMK`un 195 vd. maddelerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir. Bu nedenle davalının ıslah dilekçesine karşı ileri sürdüğü zamanaşımı itirazı öncelikle incelenip bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmelidir." (Y. 4. HD 11.03.2002 T., 2001/11945 E., 2002/2795 K.) (YKD 2002/8-1170-1171)
- "Davacı 20.06.2001 tarihli ıslah dilekçesi ile arta kalan maddi zararını istemiş olup, davalı süresinde zamanaşımı itirazında bulunmuştur. Zararlandırıcı eylem sonucu doğan zararın daha önce açılan davada istenmeyen bölümünün 20.06.2001 günlü dilekçeyle istenmesi ve dilekçenin "ıslah" dilekçesi olduğunun ileri sürülmesi, istemin konusu itibariyle bu dilekçenin ayrı bir dava olduğu özelliğini ortadan kaldırmaz. Böyle olunca da bir dava dilekçesinde bulunması gereken koşulların aranması yine bir davaya karşı ileri sürülebilecek savunmaların buna karşı da sürülebileceği kabul edilmelidir. Bu bağlamda bunun yeni bir istemi ve tazminat miktarını içermesi itibariyle bu bölüm için zamanaşımı itirazının ileri sürülebileceği usul kurallarına uygun bir sonuçtur." (Y. 4. HD. 22.10.2002 T., 8851/11854) (YKD 2003/ 2-188-189)
- "Ek dava kısmi davadan bağımsız bir dava olup, açılan ilk davadan ayrı değerlendirilmesi gerekir. Kısmi dava ek dava için bir tespit niteliğindedir. Islah ise tek taraflı olup, açılan bir dava içinde gerçekleştirilen bir usul işlemidir. Ek dava ve ıslah kavramlarını aynı şekilde yorumlayarak, ek davada ileri sürülen zamanaşımı itirazının ilk davadaki dava tarihine göre reddedilmesi hatalıdır. Ek dava ile istenilen yıllık ücretli izin ve fazla mesai karşılığı ücret alacakları fesih tarihine göre ek davanın açıldığı tarihte beş yıllık zamanaşımına uğradığından ek dava ile istenilen bu alacakların reddi gerekir." (Y. 9. HD. 17.02.2003 T., 13820/1673) (Yargı Dünyası 2003/7-47-48)
3-Yargıtay haksız fiil (trafik kazası) nedeniyle açılan kısmi davada zararı kesinleştiren rapor tarihinden bir yıl, zarara neden olan olay tarihinden itibaren beş yıl (uzamış ceza zamanaşımı) içinde ıslah dilekçesi verilmez ise, ıslahla arttırılan zarar miktarının zamanaşımına uğradığını belirtmektedir.
- "Davaya konu trafik kazası 21.07.1996 tarihinde meydana gelmiş olup, davacının kalıcı iş gücü kaybına ilişkin rapor 15.11.2000 tarihini taşımaktadır. Davacı 05.04.1999 tarihli dava dilekçesinde fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş, 25.03.2002 tarihli ıslah dilekçesi ile bu saklı tutulan kısmın hüküm altına alınmasını istemiştir. Davalılar ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığını savunmuşlar, yerel mahkeme ıslah edilen dava, önceki davanın devamı olduğu, yeni dava açılmış sayılmayacağı ve ilk dava ile ıslah dilekçesi arasında beş yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından zamanaşımı def`ini reddetmiştir. Islah olarak adlandırılan dilekçe HUMK`un 83. ve devamı maddelerinde yer aldığı biçimde ve aynı yasanın 87. maddesindeki usule ait bütün işlemlerin değiştirilmesini öngördüğü halde, bu davaya konu ıslah dilekçesi ilk dava dilekçesinde geriye kalan hakların saklı tutulmasından sonra fazla çıkan zararın istenmesini içermektedir. Davacı bu nitelikteki bir olay için ayrı bir dava ile de geriye kalan zararını isteyebilirdi. Bu hususta Anayasa Mahkemesi`nin HUMK`un 87. maddesinin son cümlesindeki "müddei ıslah suretiyle müddeabihi ıslah edemez" hükmünün iptalinden sonra müddeabihin ıslahı da olanaklı kılınmıştır. Şu durumda Anayasa Mahkemesi`nin kararından sonra bu nitelikteki bir istem için ayrı bir dava açılıp, eldekiyle birleştirme yoluna gidilmeyecek aynı dava içinde geriye kalan miktar istenebilecektir. Bunun için de, yeni bir dava açılmış gibi, istem miktarını içeren dilekçe karşı tarafa tebliğ edilecek, harç yatırılacaktır. Böyle bir dilekçe ıslah olarak nitelendirilse bile, zamanaşımı ve hak düşürücü süre gibi hususları kesmeyecektir. Şu durumda böyle bir dilekçenin bu tür uyuşmazlıklarda başlı başına bir dava olarak kabulü gerekir. Islah dilekçesi ile istenen, daha önceki dava dışında kalan bir alacağı içermektedir. Bu bakımdan ilk dava ile davanın açılması, daha sonraki ıslah dilekçesindeki miktar için zamanaşımını kesmez, bu nedenle yerel mahkemenin gerekçesi doğru değildir. Öte yandan davacının yaralanması sonucu gelişen durumun en geç Adli Tıp Kurumu`nun daimi iş gücü kaybına ilişkin 15.11.2000 tarihli raporuna kadar devam ettiği, böylece davacının bu tarihten itibaren ancak bir yıllık sürede davasını açabileceği kabul edilmelidir. Borçlar Kanunu`nun 60. maddesindeki ceza zamanaşımı, olay tarihinden başlar ancak, gelişen bir durum olduğu takdirde işlemez. Gelişen durum 15.11.2000 tarihinde sonuçlandığına, olay tarihinden itibaren beş yıl, rapor tarihinden itibaren bir yıl içersinde ıslah dilekçesi verilmediğine göre ıslah dilekçesi ile istenen zarar miktarının zamanaşımına uğradığının kabulü ile bu kalem isteme yönelik davanın reddi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir." (Y. 4. HD. 04.11.2003 T., 10558/12734) (Legal 2003/12-3127 vd.)
|