Mesajı Okuyun
Old 02-07-2010, 11:03   #5
Av.Ömeroğlu

 
Varsayılan

Alıntı:
Yazan yeshilim
Meslektaşım serdar beyin çabuk karar verdiğini düşünüyorum. Biraz daha yoğunlaşılırsa netice alınabilir. Zira Yargıtay'ın görüşü, parayı bir başka ilişki ya da borcun geri ödenmesi şeklindeki savunmalara itibar etmeyerek başka ilişkinin davalı tarafından ispat edilmesini veya daha önce kendisinin borç olarak verdiğini ispatlamasını istediğini biliyoruz. Biliyoruz değil mi? Bu durumda savvunma kendi açığını vereceği gibi, davanın nitelemesi mahkemeye ait olmakla sebepsiz zenginleşme veya akdi ilişki şeklinde nitelemeksizin ödenenin tamamını (fazlaya ilişkin haklarınızı saklı tutarak kısmi dava açın ama tamamının talep edildiğini dilekçede hissettirin) talep edin derim. Ancak işin özüne gelecek olursak eşin davalı olarak gösterilmesi hususuna, söylediğiniz üzere uygun illiyet bağı bulunmadığından itibar edilmeyecektir.
Sayın Yeshilim havaleye karşı aşağıdaki gibi gerekçeli bir inkar gelirse?

T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2004/16011

K. 2005/3962

T. 14.3.2005

• İSTİRDAT DAVASI ( Davacının Ödünç İlişkisini Yasal Delillerle Kanıtlaması Gereği - Havalenin Bizatihi Ödünç İlişkisinin Varlığını Kabul Etmek İçin Yeterli Olmadığı )

• HAVALE ( Bizatihi Ödünç İlişkisinin Varlığını Kabul Etmek İçin Yeterli Olmadığı - Davacının Ödünç İlişkisini Yasal Delillerle Kanıtlaması Gereği/İstirdat Davası )

• ÖDÜNÇ İLİŞKİSİ ( İstirdat Davası - Havalenin Bizatihi Ödünç İlişkisinin Varlığını Kabul Etmek İçin Yeterli Olmadığı/Davacının Ödünç İlişkisini Yasal Delillerle Kanıtlaması Gereği )

• YEMİN DELİLİ ( Dava Dilekçesinde "Sair Deliller" Demek Suretiyle Dayanılmış Olduğundan Davacıya Bu Konuda Davalıya Yemin Yöneltmeye Hakkı Bulunduğu Hatırlatılması Gereği )

1086/m. 337

ÖZET : Davacı, davalıya Türk Lirası, altın ve döviz üzerinden ödünç verdiğini ileri sürerek ödetilmesini istemiş, davalı ise davacının bu iddiasına karşı koyarak gönderilen ve elden verilen paraların davalının Türkiye'de bulunan taşınmazlarının bakım, onarım ve mefruşat giderlerine harcandığını, ödünç olarak gönderilmediğini belirterek gerekçeli inkarda bulunmuştur. Bu durumda davacının ödünç ilişkisini yasal delillerle kanıtlaması gereklidir. Havale, kural olarak bir ödeme vasıtası olup, bizatihi ödünç ilişkisinin varlığını kabul etmek için yeterli değildir. Davada miktar itibariyle tanık dinlenemeyeceği gibi, bant kayıtları da yasal delil olarak kabul edilemez. Davacı, ödünç ilişkisini yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Ne var ki dava dilekçesinde "sair deliller" demek suretiyle "yemin" deliline de dayanmış olduğundan davacıya bu konuda davalıya yemin yöneltmeye hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekir
DAVA : Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıya değişik tarihlerde Türk Lirası, altın ve döviz üzerinden toplam 1.565.000.000 TL ödünç verdiğini ileri sürerek, anılan miktarın faiziyle birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıdan ödünç almadığını, davacının yurt dışında oturması nedeniyle Türkiye' de bulunan taşınmazları ile ilgili her türlü hukuki ve mali işleri kendisinin yaptığını, gönderilen ya da verilen paraların bu işlerle ilgili olarak sarfedildiğini belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, tanık beyanları ve bant çözümleri dikkate alınarak davanın kısmen kabulüne, 594.690.517 TL'nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıya Türk Lirası, altın ve döviz üzerinden ödünç verdiğini ileri sürerek ödetilmesini istemiş, davalı ise davacının bu iddiasına karşı koyarak gönderilen ve elden verilen paraların davalının Türkiye'de bulunan taşınmazlarının bakım, onarım ve mefruşat giderlerine harcandığını, ödünç olarak gönderilmediğini belirterek gerekçeli inkarda bulunmuştur. Bu durumda davacının ödünç ilişkisini yasal delillerle kanıtlaması gereklidir. Havale, kural olarak bir ödeme vasıtası olup, bizatihi ödünç ilişkisinin varlığını kabul etmek için yeterli değildir. Davada miktar itibariyle tanık dinlenemeyeceği gibi, bant kayıtları da yasal delil olarak kabul edilemez. Davacı, ödünç ilişkisini yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Ne var ki dava dilekçesinde "sair deliller" demek suretiyle "yemin" deliline de dayanmış olduğundan davacıya bu konuda davalıya yemin yöneltmeye hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece tanık beyanları ve bant kayıtları esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 14.3.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Anlaşıldığı kadarıyla kararda da bir kısmı elden verilen bir kısmı da bankadan havele yapılan paralar mevcut.
Veya ayrıntıya girilmeden inkar halinde :
T.C.

YARGITAY

13. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/6152

K. 2008/15792

T. 29.12.2008

• GEREKÇELİ İNKAR ( Davalı “Davacının Havale Miktarlarını Ödünç Olarak Gönderdiği” Konusundaki İddiasına Karşı Koyarak Gerekçeli İnkarda Bulunduğu - İddiasını İspat Yükü Davacıya Ait Olup Davacı Ödünç İlişkisini Yasal Delillerle Kanıtlamakla Yükümlü Olduğu )

• SENETLE İSPAT ZORUNLULUĞU ( Davalı “Davacının Havale Miktarlarını Ödünç Olarak Gönderdiği” Konusundaki İddiasına Karşı Koyarak Gerekçeli İnkarda Bulunduğu - İddiasını İspat Yükü Davacıya Ait Olup Davacı Ödünç İlişkisini Yasal Delillerle Kanıtlamakla Yükümlü Olduğu )

• HAVALE ( Kural Olarak Bir Ödeme Vasıtası Olup Bizatihi Ödünç İlişkisinin Varlığını Kabul Etmek İçin Yeterli Olmadığı )

• YAZILI DELİL ( Davacı Ödünç İlişkisini Yasal Delillerle Kanıtlamakla Yükümlü Olduğu - Havale Kural Olarak Bir Ödeme Vasıtası Olup Bizatihi Ödünç İlişkisinin Varlığını Kabul Etmek İçin Yeterli Olmadığı )

• ÖDÜNÇ İLİŞKİSİ ( Davacı Ödünç İlişkisini Yasal Delillerle Kanıtlamakla Yükümlü Olduğu - Havale Kural Olarak Bir Ödeme Vasıtası Olup Bizatihi Ödünç İlişkisinin Varlığını Kabul Etmek İçin Yeterli Olmadığı )

6762/m.445

1086/m.288

ÖZET : Mahkemece elden verildiği iddia edilen miktar yönünden davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine, havaleler yönünden ise savunmanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki davalı, “davacının havale miktarlarını ödünç olarak gönderdiği” konusundaki iddiasına karşı koyarak, paranın alacağına karşılık gönderildiğini belirtmiş, bu şekilde gerekçeli inkarda bulunmuştur. Bu durumda iddiasını ispat yükü davacıya ait olup, davacı ödünç ilişkisini yasal delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Havale, kural olarak bir ödeme vasıtası olup, bizatihi ödünç ilişkisinin varlığını kabul etmek için yeterli değildir. İddia, davacı tarafından yazılı delillerle ispat edilememiştir. HUMK’nun 288.maddesi gereğince miktar itibariyle olayda tanık da dinlenemez. Ne var ki davacı dava dilekçesinde ‘sair deliller’ demek suretiyle ‘yemin’ deliline de dayanmış olduğundan bu konuda davacıya, karşı tarafa yemin yöneltmeye hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve birleşen davada davalı Erkan Kılınç avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalılardan Baykurt Turizm Sanayi A.Ş. tarafından işletilen iki yıldızlı “Osen Oteli”nin, üç yıldızlı otele dönüştürülmesi için gereken işlemlerin yapılması konusunda davalılar ile sözleşme imzaladığını, tüm edimlerini yerine getirmesine rağmen ücretinin ödenmediğini, daha önce aynı mahkemede açmış olduğu ve 21.03.2002 tarihi itibariyle karara bağlanan 1998/1013 E. sayılı davada alacak talebinin kabul edildiğini, ancak söz konusu davada bir kısım alacaklarını atiye bıraktığını belirterek, atiye bırakmış olduğu 6.184.140.720 TL bakiye alacağının sözleşme gereğince 02.05.1997 tarihinden itibaren işleyecek %20 oranındaki faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar Osman Bayrak, Engin Kurt ve Şükrü Gülsem, sözleşmenin şirketle yapılmış olması nedeniyle davada kendilerine karşı husumet yöneltilemeyeceğini, diğer davalı Baykurt Turizm Sanayi A.Ş. ise, tasfiye edilerek ticaret sicilinden terkin edilen şirkete karşı dava açılamayacağını belirterek, davanın reddini talep etmiş, davalılardan Osman Bayrak tarafından davalı-karşı davacı Erkan Kılınç’a karşı daha önce Ankara 24. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/240 E. sayılı dosyası ile açılmış olup da Ankara 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/1013 E. sayılı dosyası ile birleştirilen, takip edilmemesi nedeniyle işlemden kaldırılan ancak daha sonra yenilenerek 2002/364 E. numarasını alan ve eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilen davada da davacı-karşı davalı Osman Bayrak, davalı Erkan Kılınç’a 21.10.1996 ile 07.02.1997 tarihleri arasında banka havalesi ile 10.800 Mark ve elden de 2500 Mark olmak üzere toplam 13.700 Mark ödünç verdiğini ileri sürerek, anılan miktarın tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, 2002/339 E. sayılı asıl davada; daha önce açılan 98/1013 E. sayılı ilk davada davalılar Osman Bayrak, Engin Kurt ve Şükrü Gülsem hakkında açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş olup kesinleştiği gerekçesiyle, iş bu davada da bu davalılara karşı açılmış olan davanın husumet nedeniyle reddine, davalı şirketin 04.08.2000 tarihinde ticaret sicilinden terkin edilmiş olması nedeniyle, dava tarihi itibariyle mevcut olmayan bir şirket hakkında dava açılamayacağından, şirket hakkındaki davanın da bu gerekçeyle reddine karar verilmiş, birleştirilen aynı mahkemeye ait 2002/364 E. sayılı davada ise, davanın kısmen kabulüne, 10800 Markın dava tarihi olan 13.04.1999 tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalı Erkan Kılınç’tan tahsiline, fazla talebin ise reddine karar verilmiş, hüküm, asıl davanın davacısı, birleştirilen davanın davalısı olan Erkan Kılınç tarafından temyiz edilmiştir.
1-2002/339 E. sayılı asıl dava ile ilgili temyiz itirazlarının incelenmesine;
Davacı, yargılama sırasında vermiş olduğu 06.09.2004 tarihli dilekçesinde, davalı şirket hakkında daha önce açılmış olan aynı mahkemeye ait 2002/1013 E. sayılı dava devam etmekte iken, kendisinden mal kaçırılmak amacıyla şirketin usul ve yasaya aykırı bir şekilde tasfiye ettirilip, ticaret sicil memurluğundaki kaydının terkin ettirildiğini belirterek bu hususun araştırılmasını istemiş, daha sonra 25.10.2004 tarihli celsede de bu nedenle Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2004/593 E. numarasında kayıtlı dava açtığını bildirerek, söz konusu davanın eldeki dava ile birleştirilmesini ya da bekletici sorun yapılmasını talep etmiştir. Mahkemece daha önce, davacı tarafından açılan söz konusu bu davanın, eldeki dava ile birleştirilmesine karar verilip bir süre birlikte yargılama yapılmışsa da bilahare, davaların birlikte yürütülmesinin yargılamayı güçleştireceğinden bahisle yine tefrikine karar verilmiştir. Tefrik edilen bu dava dosyası ve dava ile ilgili bilgiler dosyada mevcut olmadığından, davanın tam olarak hangi nedenle açıldığı belli değilse de, davalı şirketin usul ve yasaya aykırı olarak ticaret sicilinden terkin ettirilmesi ile ilgili olduğu, davacının bu yöndeki ifadelerinden anlaşılmakta olup, sonucu eldeki davayı etkileyecek niteliktedir. Nitekim, Türk Ticaret Kanununun 445. maddesinde, anonim şirketin tasfiyesinde alacaklıların daveti ve korunması düzenlenmiş, bu amaçla da anılan maddeye, “şirket defterleri veya diğer belgeler gereğince alacaklı oldukları anlaşılan ve ikametgahları bilinen kişilerin taahhütlü mektupla, diğer alacaklıların ise ilan suretiyle şirketin tasfiyesinden haberdar ve alacaklarını beyana davet edilecekleri, herhangi bir beyanda bulunmamaları halinde ise alacakların notere tevdi edileceği” yönünde hüküm getirilmiştir. Dava konusu olayda, davalı şirket hakkında daha önce açılan aynı mahkemeye ait 2002/1013 E. sayılı dava, 14.6.2004 tarihinde kesinleşmiş olmasına rağmen, dava henüz derdest iken tasfiyenin kapatılıp 4.8.2000 tarihi itibariyle de ticaret sicilinden kaydı silinmek suretiyle davalı şirketin tüzel kişiliğinin sona erdirilmiş olduğu anlaşılmakla, öte yandan temyize konu davada davacının, “şirketin ticaret sicilinden terkininin usulsüz olarak gerçekleştirildiği” konusundaki beyanları karşısında mahkemece, davacıya davalı şirketin ticaret sicilinden terkininin iptali ile yeniden tescili konusunda dava açması için süre verilmesi, davacı tarafından Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinde 2004/593 E. sayısı ile açıldığı bildirilen davanın bu mahiyette olduğunun anlaşılması halinde ise kesinleşmesi “bekletici sorun” yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, davacının bu yöndeki iddiaları ve Türk Ticaret Kanununun ilgili hükümleri gözardı edilerek, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-2002/339 E. sayılı asıl dava ile ilgili bozma nedenine göre, davacının iş bu dava ile ilgili diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
3-Davacı-karşı davalının, 2002/364 E. sayılı birleştirilen dava ile ilgili temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Karşı davacı Osman Bayrak, davalı Erkan Kılınç’a 21.10.1996 ile 07.02.1997 tarihleri arasında banka havalesi ile 10.800 Mark ve elden de 2500 Mark olmak üzere toplam 13.700 Mark ödünç verdiğini ileri sürerek, anılan miktarın tahsilini talep etmiş, davalı Erkan Kılınç ise, dava konusu paraların, alacağına karşılık gönderildiğini savunarak, ödünç ilişkisini inkar etmiştir. Mahkemece elden verildiği iddia edilen miktar yönünden davanın ispat edilemediği gerekçesiyle reddine, havaleler yönünden ise savunmanın ispat edilemediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa ki davalı, “davacının havale miktarlarını ödünç olarak gönderdiği” konusundaki iddiasına karşı koyarak, paranın alacağına karşılık gönderildiğini belirtmiş, bu şekilde gerekçeli inkarda bulunmuştur. Bu durumda iddiasını ispat yükü davacıya ait olup, davacı ödünç ilişkisini yasal delillerle kanıtlamakla yükümlüdür. Havale, kural olarak bir ödeme vasıtası olup, bizatihi ödünç ilişkisinin varlığını kabul etmek için yeterli değildir. İddia, davacı tarafından yazılı delillerle ispat edilememiştir. HUMK’nun 288.maddesi gereğince miktar itibariyle olayda tanık da dinlenemez. Ne var ki davacı dava dilekçesinde ‘sair deliller’ demek suretiyle ‘yemin’ deliline de dayanmış olduğundan bu konuda davacıya, karşı tarafa yemin yöneltmeye hakkı bulunduğu hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, mahkemece ispat yükü ters çevrilmek suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda 1. bentte açıklanan nedenlerle asıl dava yönünden temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğine asıl dava yönünden diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 3. bent gereğince ise birleştirilen dava yönünden temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacı-karşı davalı Erkan Kılınç yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 29.12.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.