 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av.Mehmet Saim Dikici |
 |
|
|
|
|
|
|
Üstadım,
İzin verirseniz;
Bilindiği üzere meskeniyet iddiası özünde İİK:82/12 dairesinde bir "Hazcedilmezlik" şikayetidir. İİK.82/12'de özel olarak düzenlenmiştir. Haczedilemeyen mal veya haklar özel olarak kanunda sayılmıştır. Yine bildiğiniz üzere İcra kanununda veya özel kanunlarda özel olarak haczedilemeyeceği belirtilmeyen mal veya haklar haczedilebilir.
Yine bilindiği üzere "Haciz" kavramı ile "ipotek" kavramı farklı hukuki kavramlardır. Daha net bir ifade ile İpotek, haciz değildir. Takip usulleri de farklıdır. Haciz konusu yapılacak olan alacak için, borçlunun hak ve/veya malvarlığı ancak icra takibinden sonra takip kesinleşirse haciz ile sınırlandırılmaktayken, İpoteğin para çevrilmesi yoluyla takiplerde takipten önce borçlunun mal varlığındaki taşınmaz ipotek konularak sınırlandırılmaktadır. Başka bir ifade ile ilkinde hakkı sınırlandıran işlem haciz iken diğerinde ipotektir. Haczedilmezlik şikayeti ya da meskeniyet iddiası hakkın kanunda sayılan bir özel hükme dayalı olarak sınırlandırılamayacağına dairdir. Oysa ipotek ile bu sınırlandırma daha başlangıçtan itibaren borçlunun rızası ile sağlanmıştır. Dolayısıyla benim kişisel fikrime göre, ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takipte, salt bu takip nedeniyle meskeniyet iddiası dinlenemez. (özetle, Yargıtay kararının sonucuna katılıyorum ama gerekçesine katılmıyorum) 
Hal böyle olsa da, ipotekle sınırlandırılmış bir taşınmaz üzerine ipotek alacaklısı yahut 3. bir alacaklı tarafından haciz yoluyla (ayrıca) takip yapıldığında, bu durumda, işlem İİK.82/12 şartlarını taşıyorsa, yani borç taşınmaz alımından (taşınmaz satış bedelinden) doğmamışsa haczedilmezlik şikayeti mümkündür.
Umarım düşüncemi doğru ifade edebilmişimdir.
|
|
 |
|
 |
|
Üstadım, evleviyetle 14 no'lu mesajınıza eklediğiniz notu sonradan gördüğümü; mesajınızın
 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av. Mehmet Saim Dikici |
 |
|
|
|
|
|
|
...Aynı olayda satış bedeli kredi kullanılarak ödenmiş ise; alım satım akdine taraf olmayan Bankanın alacağı, taşınmazın kendisinden yani alım-satım akdinden değil, kredi sözleşmesinden doğmuştur. İpotek de kredi sözleşmesi nedeniyle tesis edilmiştir. O halde bankaya karşı, söz konusu taşınmaz mesken (yani konut) ise; ve banka alacağı "haciz konusu yapılmışsa" meskeniyet iddiası ileri sürülebilir. (Düşüncesindeyim)
|
|
 |
|
 |
|
kısmına odaklandığımı belirterek
Demek istediğiniz (anladığım kadarıyla)
Borçlu, meskenini alacaklısına ipotek ettirmişse ipotek alacaklısına karşı "ipoteğin paraya çevrilmesi ile takip" te meskeniyet iddiasında bulunamaz. Doğru anlamışsam katılıyorum ve haklısınız
Aslına bakacak olursanız 13 no'lu mesajımda koyulaştırdığım ve büyük harflerle yazdığım kısım da "ikilemim"den kaynaklanmıştır
Akabinde:
 |
Alıntı: |
 |
|
|
 |
Yazan Av. Mehmet Saim Dikici |
 |
|
|
|
|
|
|
O halde soru şudur:
Kredi kullanılarak satın alınan Taşınmaz için; alım satımda taşınmazın bedel borcu kimin üzerinde doğar? Elbette ki alıcı üzerinde. Eşya bedelinden doğan borç satış bedelidir ve borçlusu alıcıdır. Kredi veren Banka satım akdinin borçlusu değildir! 
Bu durumda alım-satım ilişkisine taraf olmayan Bankanın kullandırttığı kredi nedeniyle doğan alacağı için taşınmaz üzerine konulan ipotek alacağı (ya da borç), İİK.82/12 dairesinde eşya bedelinden doğmuş sayılabilir mi?
|
|
 |
|
 |
|
sorunuza da;
bankanın vermiş olduğu konut kredisi için borçlu hakkında "bu borca binaen" genel haciz yoluyla takip başlatması halinde de krediyi verdiği konuta haciz koydurma hakkı olduğu ve bu durumda borçlunun, haczedilmezlik iddiasının dinlenmeyeceğini düşündüğümü de ekleyerek teşekkür ederim
Saygılarımla...