28-04-2010, 12:18
			
							
		 | 
		
			 
            #2
		 | 
	
	| 
		 
			
			 
			
			
			
			
		 
			
				  
				
		
	  | 
	
	
		
			
			
				 
				
			 
			 
			
		
		
		
		Somut olayınızda borçlunun kambiyo senetlerine mahsus yolla takibe geçildikten sonra borcu kabul ederek  ödeme taahhüdünde bulunmasının  ödeme emri ve beraberinde senedin tebliği ile doğan imzaya itiraz ve dava hakkını ortadan kaldırıp kaldırmayacağı üzerinde durulmalıdır. 
Borçlunun ikrarı, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236. maddesinde düzenlenmiş, maddede aynen; 
 
<Dava evrakında veya hakim huzurunda iki taraftan birinin veya vekilinin sebkeden ikrarı muteberdir. Ve mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder. 
 
Maddi bir hatadan neşet ettiği sabit olmadıkça ikrardan rücu olunamaz. 
 
Sulh müzakeresi esnasında sebkeden ikrar muteber değildir. 
 
Mahkeme haricindeki ikrarı teyit edecek delail ve emare mevcut ise hakim buna binaen hüküm verebilir> hükmüne yer verilmiştir. 
 
Bu hükümde mahkeme içi ikrar yanında mahkeme harici ikrarın da hangi halde hükme etkili olacağı düzenlenmiş; harici ikrarın başka deliller ve emarelerle teyit edilmiş olmadıkça bağlayıcı sayılamayacağı kabul edilmiştir. 
  
Bu açıklamaların ışığında, borçlunun borcu kabul ederek ödeme taahhüdünde bulunmasınIn etkisi dava hakkını ortadan kaldıracaktır. Zira, hukuken itiraz olanağının elde edilmesinden sonra  icra takip işlemi niteliği iİkrar  ve buna bağlı ödeme taahhütleri mahkeme içi  ikrar niteliğinde olup, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 236. maddesi gereğince,   hakim  için bağlayıcı sayılacaktır. 
          KOLAY GELSİN 
		
	
	
    
  
		
		
		
				
		
	
	 |